“Onurlu hiçbir Kıbrıslı bölünmüşlüğü özümseyemez”
“Davul bizim boynumuzda, tokmak ise başkasının elinde” sözleri hiç unutulmadı, Özker Özgür’ün…
Bugün de öyle…
O “davul” dünyadan ayrılığımızı çalıyor, yalnızlaştırıcı bir siyasetin sesiyle…
Tokmağı biz vurmuyoruz ama bedelini biz ödüyoruz maalesef…
Evlatlarımızla ödüyoruz bu bedeli…
Hayatlarımızla…
***
Özker hocadan Kıbrıslı Türk siyasetine ve özellikle sol kültüre kalması gereken en önemli miras bilgelik olmalıdır.
Yaygara ya da iftira yerine akılla, izanla, düşünceyle, fikirle, en önemlisi de bilgiyle konuşmak, eleştirmek, çözüm önermek ve sonuç almak…
Yalana sarılmadan…
Sloganlarla avunmadan…
Saldırmadan…
Siyaset, bir çatışma değil, bir çözüm arayışıdır sonuçta...
***
Bilgiyle birlikte dürüstlük ve güvenilirlik istiyoruz.
Özlüyoruz bu değerleri…
Hayatımızı karartanların hiçbiri de güvenilir ve dürüst değiller.
Bilgisiz çoğu…
O nedenle de yöntemleri arsızlık, yüzsüzlük, yavanlık zaten…
Bir ortak özelliği daha var, bu gerici tiplerin…
Kıbrıs’ta toplumlararası barışa ve yurdun bütünlüğüne de düşmanlık besliyorlar.
Ateşkesi “barış” sanıyorlar, “yeşil hat” ayrımını sınır!
***
“Onurlu hiçbir Kıbrıslı bölünmüşlüğü özümseyemez” sözleri ile anmak istiyorum, Özker hocamızı…
Ne güzel söylemişti, kendini yolculuğunu anlatırken…
“Kıbrıs sorununa en iyi ve en yaşayabilir çözümü Kıbrıslıların kendileri bulacaklardır. Politik yaşamım boyunca toplumların yakınlaşması, dayanışması ve birlikte ortak yurdu yaratabilmeleri için çaba harcadım. Karşılık beklemedim. Hatalarım olmadı mı? Olmasın olur mu? Hatalarımdan dersler çıkarmaya çalıştım. İşçi sınıfının birliğine, yurdumuzun bütünlüğüne, toplumlarımızın kardeşliğine, siyasal eşitlik temelinde federal çözüme, her Kıbrıslının insan haklarına inandım ve inanmaya devam ediyorum. Yaşasın halkların ve toplumların kardeşliği…”
***
Özker hocanın “dayanışmacı” tavrına da değinmek istiyorum.
Şu günlerde çok ihtiyacımız var.
Popülizmin yükselişiyle birlikte keskin siyasi kutuplaşma çağını yaşarken, “alt etme” kültürü içimizi karartıyor.
Birlikte yaşamak, birlikte başarmak, birlikte kazanmak için işbirliğine ihtiyaç var oysa…
Hedef tahtasına dönüştürdüğü bir ötekini kötülemek üzerinden kendini var edenler umudu ve geleceği inşa etmiyor.
Siyaset, toplumun en geniş kesimlerinin ortak çıkarlarını gözeten bir uzlaşma zemini değil mi?
***
Yine Özker Özgür’e dönelim…
Düşünceleri ile hatırlayalım bilge insanı…
“Kıbrıs Türk solunun toparlanmaya gereksinimi vardır. Yakın hedef yurdun yeniden bütünleşebilmesi ise Kıbrıs Türk solu bu hedefi gözeterek dayanışma içine girebilmelidir. Yurdun hangi koşullarda bütünleşebileceğini Kıbrıs Türk solu birlikte saptayabilmelidir. Bunun ardından Kıbrıs Rum solu ile diyalog kurulmalıdır.
Anlatmaya çalıştığım, Kıbrıslılar, Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar olarak ülkemize sahip çıkmamız gerektiğidir. Çözümü dışarıdan beklememeliyiz. Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum solu anlaşırsa, adanın her iki yanında sağ siyaset içindeki yurtseverlerin de desteği alınabilir. Örneğin Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nın sivil inisiyatifini ciddiye almak gerekir. Kıbrıs Rum Ticaret Odası’nın da aynı yaklaşım içine girmesini sağlamak yönünde çaba harcamak gerekir.
Kıbrıslılar olarak kendi çözümümüzü kendimiz üretmezsek dıştan gelecek herhangi bir çözüm ne kadar uzun ömürlü olacaktır?
Zürih ve Londra anlaşmaları dıştan hazırlanarak Lefkoşa’ya zorla kabul ettirilmişlerdi. 1964 yılından beridir acı sonuçlarını yaşıyoruz.
Yetmedi mi?”
Özker Özgür, eylemde, sokakta, toplumla iç içe…
Türkiye’ye girişi yasaklanan, TC pasaportu iptal edilen Özker Özgür, gün geldi, kırmızı halıyla karşılandı, Türkiye’de… Denktaş’a en azılı muhalifti, ‘Baba’ davasıyla yargılandı, yine de siyaset, bir çatışma değil, bir çözüm arayışı olduğunu tüm topluma göstermesini bildi.