Öpüp, koklayıp
Henüz daha okul öncesine gidiyordu, kreşe ve sorumlu öğretmen aramıştı.
“Babası da gelsin, konuşalım.”
* * *
O büyük kalkışmanın öncesinde gelmiştim, Yenidüzen’e...
2001’in sonu...
Kıbrıs gazetesinin o dönem için devasa imkanları ve modern çarklarından sonra farklı bir deneyim olacaktı.
Bizim evlat yeni doğmuştu, bir yaşını yeni doldurmuştu henüz.
Ve bu satırların yazarı maaşının tam yarısına iş değişiyordu.
Bizim evde yeni “bin yıl” böyle başlamıştı.
* * *
Yürüyüşler geldi ardından…
Barış tarlasına atılmış tohumlardık, meydanlarda…
Mitinglere sürdük seslerimizi…
Umutlar yeşerttik, boy boy…
Bir zeytin ağacının kaba gölgesinde gibi toplaştık ve köklerine sarıldık ana yurdun…
İşte o meydanlarda; kucağımızda ya da omuzlarımızda henüz dört yaşına gelmişti Baran.
* * *
Şimdi 19!
Buralarda büyüyor senelerdir.
O dipdiri sol yanımızda…
Kimi zaman hevesimiz boğazımızda düğümlense de…
Kavgadan yorulsak dahi...
Hayallerimiz kırılsa da zaman zaman…
Yine de yenilmeden, yine de vazgeçmeden büyüyoruz birlikte…
O da bizimle hep, o da katlanıyor, o da başkaldırıyor, o da yutkunuyor.
O da gülümsüyor, adımlıyor, ezgisiyle, sevdasıyla, yüreğiyle çoğalıyor…
* * *
Bugün, siz bu satırları okurken, bizler İngiltere’ye uçacağız, kısmetse...
Durham Üniversitesi’nde başlayacak yeni macerası, bizim evladın...
Hani hesapsız bir yağmura tutulmuş da bir koşu güzden bahara varmış gibi geçiyor zaman...
O yağmurun ardından güneş açıyor ve gökkuşağı sarmalıyor göğü…
* * *
Henüz daha okul öncesine gidiyordu, kreşe ve sorumlu öğretmen aramıştı.
“Babası da gelsin, konuşalım” diye…
“Sizin çocuk, her sıraya girdiğimizde slogan atmaya başlıyor, yerinden kaçıyor, laf dinlemiyor...”
Gülümsemiştim.
“Harika bir haber” demiştim.
* * *
Bu çocukların bir yarını olsun diye hepimize dayattıkları hizadan çıkmak gerekiyor!
---
* ( Bir hafta kadar müsaade istiyorum, anlayacağınız. Yarınlara tohum ekmiştik, çatladı, yeşerdi, boyumuzu aştı sevdamız... Öpüp, koklayıp, geleceğiz. )
---