Türkiye bir süre önceye göre daha fazla konuşmaya başladı.

AKP medyasının dışında kalan birkaç tane yayın organında ve sosyal medyada görüşler yine kısıtlı da olsa bir nebze daha üst perdeden ifade edilmeye başladı.

Tabii ki bu gelişmede son zamanlarda ortaya konan bazı anket sonuçlarının rolü var;

Yapılan anketlerde AKP’nin ve Erdoğan’ın oylarının oldukça düştüğü görülürken bu sonuçların sonunda hemen bir erken seçimin olması gerektiği de ifade ediliyor.

Erdoğan cephesinde “2023’ten önce seçim yok” dense de TL’nin her an erimesi, alınan yanlış kararlar, ekonomik durumun kötülüğü, halkın tepkisinin yükselmesi, gelir paylaşımında uçurumların oluşması, zenginin daha zengin, fakirin daha fakir duruma gelmesi, bazı yolsuzluklar, Sedat Peker’in açıklamaları, bu açıklamalarla insanlarda AKP ile ilgili oluşan algı, muhalefetin oylarının AKP ve ortağı MHP’nin aksine yükselmesi erken seçimi zorlayabilir.

***

“Görüşler daha rahat ifade edilmeye başlandı” derken Türkiye’de demokrasinin geliştiğini kastetmiyorum tabii ki… Sadece yukarıda ifade ettiğim gibi iktidara olan halkın tepkisi, protesto hareketleri, anket sonuçları AKP’nin ve Erdoğan’ın daha fazla tepki çekmemek için bu eleştirilere sessiz kalmalarını getiriyor.  Sessiz kalmak derken de şunu söylemek istiyorum; Tabii ki yapılan eleştirilere kendi cephelerinden bazen anlamsız açıklamalarla da olsa cevap veriyorlar ama hemen mahkemeye gidip dava açma, tutuklama gibi şeylerin sanki biraz daha geride kaldığını görebiliyoruz.

Cumhur İttifakı’nı oluşturan AKP ve MHP’nin karşısında Millet İttifakı’nda (yeniden parlamenter sisteme geçmek amacı da taşıyan) 6 parti buluşmuş görünüyor. Son günlerde ‘helalleşme’ açılımıyla daha da ön plana çıkan Kılıçdaroğlu ve CHP ile MHP’den ayrılmış ve HDP dışında insanları kucaklayan kadın profili çizen Akşener başkanlığındaki İyi Parti’nin yanında oy oranları az da olsa Saadet ve Demokrat Partiden sonra AKP’den kopan DEVA ve Gelecek Parti’nin de birlikte hareket ediyor görüntüsü muhalefeti güçlendiriyor.

Bu görüntü AKP’de bir telaş oluşmasına neden oluyor… Parti içinde farklı görüşler de ortaya çıkmaya başladı.

Bu gelişmelerin sonunda erken seçime gidilsin veya gidilmesin AKP’nin iktidarda, Erdoğan’ın Külliye’de kalması zor görünüyor… Tabii ki Tayyip Erdoğan tek adamlığını kaybetmemek için akla gelmeyecek işlere kalkışmazsa!..

***

Peki Türkiye’de bu gelişmeler bizi ne kadar ilgilendiriyor? Neden bu satırlara Türkiye’deki gelişmeleri almak durumunda kalıyoruz?

Bizi de ilgilendiriyor çünkü hükümet kurulurken Sucuoğlu, kabineyi önce Elçilik’ten onaylatırken Türkiye’deki gelişmelerin nereye gideceği elbette ki bizi de ilgilendiriyor.

Bu gelişmeleri buraya almak durumunda kalıyoruz çünkü orada söylenen sözler, bozuk ekonomi, yanlış kararlar nedeniyle saniyeler içinde “değeri düşen” demek yeterli değil, ayaklar altında ezilen TL’yi kullanıyoruz.

Din İşleri Dairesi Müdürü, yine Türkiye’ye uygun olarak protokolde seçilmiş bakanların önüne yükselirken, açılışlarda önde müftü, arkada siyasiler dua okurken oradaki gelişmeler elbette ki bizi ilgilendiriyor…

Sonuçta biz buradan değil, oradan yönetiliyoruz maalesef…

Baksanıza bizim Cumhurbaşkanımız manzara ve selfi fotoğrafları yayınlamaktan başka bir şey yapmıyor. Bir de talimatları söylemekten başka…

Biz her ne kadar “Biz yöneteceğiz” desek de!

Meğer yağmur yağmıyormuş!

“Uzun zamandır sel basmıyor memleketi” desek de meğer yağmur yağmıyormuş da ondan…

İki gün önce yağmaya karar verdi mübarek!.. Birden hatırladık; Yağmur yoktu ki sel bassın!.. Bir yağdı, birazcık da olsa Lefkoşa Sanayi Bölgesi’ndeki yollarda gidemez, bölgeden çıkamaz duruma geldik hemen…

Şehir içi, şehir dışı yollar göllendi, her zaman dert yandığımız betonlaşmadan, kapanan derelerden dolayı yağmur suları buldukları boşluklardan gürül gürül akıp gidiyor…

“Ne güzel yağıyor” deyip biraz seyretmek istiyor insan ama hemen endişe duyuyor; “Ya batarsak, ya çıkamazsak, ya seller alırsa…” diye…

Yani tekrarlamakta yarar var; Sel basmıyor değilmiş, meğer yağmur yağmıyormuş!