Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi’nde yasaya aykırı biçimde organ ticareti yapıldığına ilişkin iddialar gündeme damgasını vurmuş durumda.

Sağlık Bakanlığı ve Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği’nin açıklamaları, ciddi birtakım endişelere işaret ediyor.

Böbrek nakli ile ilgili iddialarda birden fazla ‘yasaya aykırılıktan’ bahsediliyor.

Güvenlik güçleri devrede.

Bu aşamada haddini aşan yorumlar yapmamakta ve soruşturmanın seyrini izlemekte fayda var.

***

Organ nakli mafyası, tüm dünya çapında bir ‘bela’!

Yasa dışı bir şekilde faaliyet gösterildiğinden, hasta sağlığı açısından çok riskli durumlar yaratıyor olması, bu ‘belanın’ en vahim boyutu.

Ve ülkeler, hastaların korunması adına, yasalar eliyle sıkı tedbirler alıyorlar.

Bu tedbirlerin başta gelenlerinden biri de verici ile alıcı arasında akrabalık ilişkisinin aranması.

Böylelikle para, yani ‘ticaret’ unsurunun ortadan kaldırılması.

Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi’ndeki olayda öne sürülen iddialardan biri de alıcı ile verici arasında bir akrabalık ilişkisinin bulunmaması.

İddia, alıcının İsrailli vericinin ise Ukraynalı olduğu yönünde.

Ukrayna, organ donörleri listesinde üst sıralarda bulunan bir ülke.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından bu ülkeden ayrılan ve doğu bloku ülkeleri tabir ettiğimiz ülkeler, ekonomik koşulları nedeniyle bu listenin önemli bir kısmını oluşturuyorlar.

Ukrayna ve Moldova ise başı çekenler arasında.

YDÜ Hastanesi’nden yapılan açıklama, alıcının İsrailli olduğu yönündeki iddianın doğru olmadığı şeklinde.

Hastanenin açıklamasına göre her iki kişi de Ukraynalı.

Ancak anlaşıldığı kadarıyla ‘akrabalık ilişkisini’ kanıtlayan belge henüz ortada yok.

***

Geçtiğimiz yıl yapılan bir araştırmaya göre Türkiye, yasa dışı organ nakli operasyonlarının ‘üs’ ülkelerinden biri.

Bu üssü kullanan ülkeler arasında ise Ukraynalı (fakir) vericiler ile İsrailli (zengin) alıcılar da var.

Kıbrıs’ın kuzeyinde de şu anda böylesi bir iddianın gündeme gelmesi, akıllara haliyle soru işaretleri sokuyor.

Ve acilen, bu soru işaretlerini giderici bir soruşturma ve araştırma gerekiyor.

Polisin ve Sağlık Bakanlığı’nın bu konuda etkin bir çalışma yürütmesini bekliyoruz.

Çünkü uluslararası anlamda tanınmamışlığın yarattığı komplikasyonlara bir de ‘organ mafyası’ unsurunun eklenmesi, ihtiyacımız olan son şey.