“Organ Nakli Merkezi ile ilgili alt yapı tamamlanmalı”
Sayar, Kıbrıs’ta organ nakli merkezinin yeni kurulduğunu, yönetmenliklerin yapıldığını ancak bu konudaki alt yapının tamamlanması gerektiğine dikkat çekerek, organ nakli konusunda topluma yönelik mesajların verilmesinin şart olduğunu dile getirdi
Ayşe GÜLER
Göğüs Cerrahisi Uzmanı Profesör Dr. Adnan Sayar, Kıbrıs’ta organ nakli merkezinin yeni kurulduğunu, yönetmenliklerin yapıldığını ancak bu konudaki alt yapının tamamlanması gerektiğine dikkat çekti.
Türkiye’de Memorial Hastanesi’nde hizmet veren Sayar, organ nakli konusunda topluma yönelik mesajların verilmesinin şart olduğunu dile getirerek, çeşitli günlerde toplantılar düzenleyerek, toplumun ‘ileri gelenlerinin’ organ bağışı yapmasının sağlanması gerektiğini belirtti.
Soner Çolak isimli hastanın beyin ölümünün gerçekleşmesinin ardından organlarının bağışlanarak 4 kişiye hayat vermesinin hem Kıbrıs’ta hem de Türkiye’de ‘ses getirdiğini’ vurgulayan Sayar, eğitim ve bilinç düzeyinin yükselmesi ile organ bağışının oranının da artığını vurguladı.
Öte yandan Kıbrıs’ta konuştuğu kişilerin kanser oranlarındaki artıştan ve görülme sıklığından bahsettiğini ifade eden Sayar, akciğer kanseri ile ilgili bilgi verdi.
Sayar, akciğer kanserini etkileyen faktörlerden birinin sigara olduğunu söyleyerek, 100 hastanın 85’inde sigaranın etkisinin saptandığını vurguladı.
Dr Sayar, YENİDÜZEN’e konuşarak hem akciğer nakli hem de akciğer kanseri konusunda bilgi verdi.
İlk akciğer nakli 1980’lerin ortasında…
İlk akciğer kanserinin cerrahi tedavisinin 1933 yılında yapıldığını belirten Sayar, o tarihten itibaren gelişen süreçte de 1980’lerin ortasında ise nakilin gerçekleştiğini ve alınan sonuçlara göre de devam edildiğini ifade etti.
Sayar, ilk 5 tane yapılan akciğer nakillerinin günümüze kadar 40 binin üzerinde yapıldığını söyleyerek, günümüzde birçok merkezde bu nakillerin gerçekleştiğini dile getirdi.
Akciğer nakillerinde 4 ana grup…
Akciğer nakillerinde 4 ana grubun olduğundan bahseden ve bunlarla ilgili bilgi veren Sayar, akciğerin dışarıya açık bir organ olması nedeniyle diğer organlardan farklı olarak dış etkenlere her zaman açık olduğunu vurguladı.
Sayar, akciğer nakli yapılan hastaların oksijene bağımlı, bazen de yatağa bağlı evlerinde kalan son dönem akciğer yetmezliği olan hastalar olduğuna işaret etti.
“Akciğer nakli olabilmek adına bu hastaların listelenebilmesi için, 2 yıl yaşam sürelerinin yüzde 50 olması gerekiyor ki bu çok düşük bir orandır…” diyen Sayar, listelere giren hastalara uygun donör veya kadavradan bağış olduğu zaman sıra ve aciliyetine göre organ naklinin yapıldığını anlattı.
Milyon başına yüzde 5.5-6 civarında organ bağışı…
Dr Sayar, akciğer naklinde karaciğer ve böbrek nakline oranla en önemli sorunun kadavradan yapılmaya ihtiyaç duyulması olduğunu ifade ederek, Türkiye’de milyon başına yüzde 5.5-6 civarında organ bağışının yapıldığını söyledi.
Bu oranın Avrupa ülkelerinde yüzde 30-40 arasında olduğunu kaydeden Sayar, nüfusları da göz önünde bulundurulduğunda söz konusu ülkelerdeki hastaların bekleme sürelerinin kısa olduğunu, yeterli organların bulunabildiğini kaydetti.
Bunun yanı sıra Türkiye’de organ nakli olabilmek için TC vatandaşı olma zorunluluğunun bulunduğunu ifade eden Sayar, yılda 35 kişiye akciğer nakli yapıldığını bu rakamın Avrupa Birliği rakamlarının yüzde 10’una denk geldiğini belirtti.
Bilgilenmeme ve bilinçsizlik…
Dr Sayar, organ bağışı ile ilgili yapılan anketlerde vatandaşların ‘dini sebepler nedeniyle organ bağışı yapmadığını’ söyleyen kişilerin oranlarının yüzde 10 civarında olduğunu belirtti.
Bunun dışında vatandaşların büyük bir bölümünün verdiği cevaplarda ‘yeteri kadar bilgilenmeme ve bilinçsizliğin’ yer aldığına vurgu yapan Dr Sayar, son yıllarda Türkiye’de organ bağışını artırmaya yönelik kamu spotlarının yapıldığını, sivil toplum örgütlerinin de bu konuda çalışmalar yürüttüğünü kaydetti.
Sayar, beyin ölümü bildirimden organ bağışına dönenlerin oranında ciddi şekilde artış yaşandığını, yüzde 30’ların üzerine çıktığını dile getirdi.
Akciğer kanserindeki faktörler…
Kıbrıs’ta konuştuğu kişilerin kanser oranlarındaki artıştan ve görülme sıklığından bahsettiğini ifade eden Sayar, akciğer kanseri ile ilgili bilgi verdi.
Sayar, akciğer kanserindeki en önemli etkileyen faktörlerden birinin sigara olduğunu söyledi.
100 hastanın 85’inde sigaranın etkisinin saptandığını vurgulayan Sayar, yüzde 15’lik grubun da sigara içmediği halde akciğer kanseri olduğunun belirlendiğini ifade etti.
Sayar, bu nedenle sigaranın engellenebilir en önemli faktör olduğundan bahsederek, çeşitli kimyasallar, tarım ilaçları, topraktaki radon gazı gibi diğer faktörlerinde akciğer kanserini tetikleyebilecek faktörler olduğunu aktardı.
“Akciğer kanseri sayısında artış var”
Sayar, dünyadaki gelişmiş ülkelerde akciğer kanseri sayısında artış olduğuna dikkat çekerek, genç nüfusunun sigara içmesi ve sigaranın özendirici olmasının etkili olduğunu ifade etti.
Öte yandan yeni başlayan sanayileşmenin kötü etkilerinin genç nüfusta yoğun şekilde hissedilmesinin akciğer kanserinde yükselişe neden olduğunu söyleyen Sayar, Türkiye’de özellikle kadınlarda akciğer kanserinin çok fazla görüldüğünü dile getirdi.
“Genetik çok önemli”
Dr. Sayar, akciğer kanserinde ‘genetiğin’ çok önemli olduğuna dikkat çekerek, ailesinde akciğer kanserine yakalanmış kişilerin ailesinde de yeni bir kanser vakasının çıkma olasılığının yüksek olduğuna değindi.
Şikayetleri olan hastaların mutlaka doktor kontrolünden geçmesi gerektiğine işaret eden Sayar, 40 yaş üstünde sigara içen kişilerin, 2 haftadan uzun süre öksürüğü olan, balgam veya kanlı balgam çıkaran kişilerin mutlaka doktor kontrolünden geçmesi gerektiğini söyledi.
Sayar, kilo kaybı, halsizlik olan kişilerin ciddi şekilde şüpheyle gerekli tetkikleri yapması gerektiğini belirtti.