1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Organik tarım teşvik edilmeli…”
“Organik tarım teşvik edilmeli…”

“Organik tarım teşvik edilmeli…”

Karkot Trading Ltd. Direktörü Mehmet Sebep’le “organik ürünleri” konuştuk

A+A-

 

Dilek ÖNCÜL

Bu hafta ülkemize organik ürünler ithal eden Karkot Trading Ltd.’deyiz. Şirket Direktörü Mehmet Sebep’le organik ürünlerin önemi ve sıkıntılarını konuşuyoruz. Organik ürünlerin ithaliyle ilgili yasaların olmadığına, prosedürlerin eksikliğine dikkati çeken Sebep, ithalat yanında organik tarımın da teşvik edilmesi gerektiğini belirtiyor. Organik Yaşam ve Tarım Derneği’ne bağlı üyelerin gerekli eğitimi alarak organik tarıma hazırlandığını kaydeden Mehmet Sebep, ülkemize Türkiye’den gelecek suyu da kullanarak çok rahatlıkla organik ürünler üretilebileceğini belirtiyor. Ülkemizde her geçen gün yaygınlaşan kanser vakalarını da göz önünde bulundurduğumuzda organik ürünlerin önemi daha da artıyor. Organik tarım ve organik ürünlerin tüketimi teşvik edilirse kanser tedavisinde kullanılan milyonlarca lira da ekonominin içinde kalacak...


• Yenidüzen: Öncelikle Karkot Trading Ltd.’i tanıyalım...
• Mehmet Sebep:
Karkot Trading Ltd. 2004 yılında kuruldu. Şarap ve organik ürünler ithal ediyoruz. Organik ürünlerimizi önce Türkiye üzerinden ithal etmeye başladık. Fakat organik ürünler Türkiye’de çok fazla yaygınlaşamadığı için fiyatlar da bir türlü dengelenemedi. Fiyatlar yüksek geldiği için daha az zorlanacağımız Almanya ve İsviçre gibi Orta Avrupa ülkelerinden ürünler ithal etmeye başladık. Bu ülkeler, organik ürün üretimi çok daha yaygınlaşmış, çok daha gerilere eskilere giden bir tarihe sahip olduğu için çok daha dengeli fiyatlarla çalışıyorlar. Biz yavaş yavaş bu ülkelere yöneldik ve Türkiye’deki şirketlerle ilişkilerimizi yavaş yavaş sonlandırdık. Başta bebek maması olmak üzere organik gıda ürünleri, orgganik kozmetik ürünler ithal ediyoruz. Tabbi şarabı da ayrı söylüyoruz. Şarap ve organik diyoruz. Şarabın da organiği var ama hepsi organik değil ancak %90 ürünlerimiz organik.


“Voelkel meyve ve sebze suları piyasada”

• YD: Yeni bir ürününüz var sanırım...
• Sebep:
Evet. Yeni, çok güzel bir ürünümüz var. Bebek maması önemli bir şeydi bizim için; hem bize istikrar getirecek, satışlarımızda gel-gitlerin çok fazla olmayacağı bir ürün olsun istedik hem de yavaş yavaş topluma bu organik ürünler aracılığıyla ve sağlık profesyonellerinin tavsiyeleri neticesinde bir bilinç katmak istedik. Bu bilinç zaten her yerden yavaş yavaş pompalanıyor. Yani herkes bir şekilde bilinçlenmeye başladı. Biz bu çerçevede büyüyen çocuklar ve yetişkinler için diğer organik gıda ürünlerine de girdik. Bunun bir neticesi olarak çok yeni meyve ve sebze suları getirdik. Voelkel diye bir marka. Üzerinde çokça çalışacağımız müthiş bir tanıtım kampanyası yaratacağımız bir ürün olacak. Ürünü çok önemsiyoruz çünkü ürün doğrudan doğruya meyve, sebzeden sıkılarak üretiliyor. Konsantreden değil yani. Zaten organik meyve ve sebzeler tescilli ama organik olup da hani iyi bir markadan, Almanya’nın çok benimsenmiş, çok büyümüş 1936’dan beri olan bir ürününden söz ediyoruz. Konsantreden de organik yapabilirsiniz ama bu o felsefeye biraz aykırıdır. %100 faydasını alacak şekilde meyve sebzeden sıkılarak yapılan bir ürünün yerini hiçbir şey tutmaz.


“Organik ürünlerle ilgili prosedür yok”

• YD: Sıkıntılarınız neler?
• Sebep:
Organik ürünleri Kıbrıs’a ilk biz getirdik. İlk defa getirmiş olmanın sıkıntılarını çokca yaşadık. Her yeni ve ilk üründe ya da işte karşılaşacağınız sıkıntıları organik ürünleri ithal ederken biz de yaşadık. Mesela organik bir ürünün prosedürü yok Sağlık Bakanlığı’nda. İlgili yasalar yoktu, hâlâ daha yok. Zaten gıda yasası bile hâlâ daha çıkmadı. Şimdi ne oluyor; siz meyve suyu getiriyorsanız normal bir meyve suyu prosedürüne giriyorsunuz. Halbuki benim mücadelesini verdiğim iş farklı. Rekabeti falan bir yana bırakın; ben, benim dışımda da insanlar organik ürüne yatırım yapsınlar isterim. Tanıtım ve bilinçlenme için bu çok gerekli bir şeydir. Yani daha çok tüccar daha çok iş adamı bu alanlara yatırım yaparsa ve daha çok bu alanlarda reklamıdır, tanıtımıdır, duyurmasıdır diye düşünürsek daha iyi bir sonuç alınır diye düşünüyorum. Böyle olunca, organik ürüne, Almanya’nın 80 senelik tescilli organik ürününe, daha kolaylaştırılmış koşullarda ulaşabileceğim. Rum tarafına bu ürünler organik sertifika ile hemen giriyor. Çeşitlendirmeleri de çok daha fazladır Rum tarafında. Biz de bunun böyle olması için çalışıyoruz. Bu yönde sıkıntılarımız var. Yani organik ürünler daha fazla teşvik edilmeli. Bırakın ithalatı esas önce üretim daha fazla teşvik edilmeli.


“Kapanan dükkanlar çoğalıyor”

• YD: Ülke ekonomisi ne durumda size?
• Sebep:
Şimdi tabii ülke ekonomisi çok karışık. Bir program yapıldı. Turizm alanında ilerlemelerin olduğu söyleniyor, daha fazla turist geldiği şeklinde açıklamalar var. Ama bu arada esnafa bakarsanız esnaftan çok kötü durumda olan insanların olduğunu gözle görüyoruz. Yolda giderken bir sürü kapanmış dükkanlar görebiliyoruz. Yani tam %100 okuyamadığımız bir durum var. Bizi bu çok tedirgin ediyor. Ama tabii yine onu da uzun vadeli olarak düşünmek isterim. Biz kendi alanımızda hep uzun vadeli düşündüğümüz için yani bir günlük iki günlük ya da bu senelik falan diye düşünmediğimiz için, bir şekilde direniyoruz. Sürekli kalıcı ve devamlılık arz eden bir noktada olalım diye uğraşıyoruz. Şimdi tabii ülkenin bu ekonomik durumu, bu gel-gitleri mutlaka bizi de etkiliyor. Yarınımız ne olacak, gerçekten hani küt diye kötü bir şey olursa ne olacak diyoruz. Türkiye’nin ekonomik durumu bile %100 garanti değil. Dolayısıyla o tedirginlik her zaman var. Ama biz kendi planlarımızı yapıyoruz ve ayakta kalmaya çalışıyoruz.


• YD: Piyasadaki durum, karşılıksız çekler, borç-alacak ilişkileri size nasıl yansıyor?
• Sebep:
Direkt olarak etkilenmiyoruz. Biz zaten toptan çalışıyoruz. Alanımızın kısıtlı bir alan olması nedeniyle aşırı derecede dağıtım şebekemiz yok. Zaten şirket olarak bugün işte eşim ve ben varım, bir de dört tane çalışanımız var yani toplamda 6 kişilik bir personel yapımız var. Bununla zaten her noktaya yetişemezsiniz. Dolayısıyla biz daha seçici davranıyoruz. İşte seçkin, bilinen, herkesin bildiği süpermarketler, eczanelerle bu işi yapıyoruz. Oralarda da biz o söylediğiniz yönde şeyler yaşamıyoruz şimdilik.

“Organik ürün mutfaklara”

• YD: Son olarak sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?
• Sebep:
Ben insanların organik ürünle beslenmesi ve bu bilinci geliştirmesini önemsiyorum. Yavaş yavaş da olsa buraya gidilmesi gerekir, şarttır, öyle olacaktır. Ama bunun da üstünde birşey vardır. Ben hani organik bir ürünü tüketirken onun ilaçsız olduğundan emin olduğum zaman kendimi daha iyi hissederim. Bunu hep önemserim. Böyle olunca normalin de daha üstünde kendi içinde var olanın da daha üstünde bir fayda görürsünüz çünkü içiniz rahattır. Gönül rahatlığıyla tüketeceğiniz ürünlerin olması size ruhsal anlamda da bir iyilik getirir diye düşünüyorum ben.

***

“Mutlaka organik tarım”


• YD: Bu noktada ben organik tarıma değineyim. Türkiye’den su gelecek, belki organik tarım da yagınlaşır.  Organik tarıma geçilirse hem size hem ülke ekonomisine katkısı ne olur?
• Sebep:
Su geldikten sonra artık su problemi de olmayacağına göre bir şekilde mutlaka organik tarıma geçilmesi lazım diye düşünüyorum. ORYAT diye bir dernek var. Organik Yaşam ve Tarım Derneği. Bu dernek UNDP desteği aldı ve yaklaşık 80-90 tane Kıbrıslı kayıtlı üreticisi var. Ama çok çok küçük üretimler olduğu için ve dönemsel üretimler olduğu için organik tarımda büyüyemediler. Birçok şey hazır aslında. Birçok insan gerekli eğitimi ORYAT’ta almış durumda. UNDP, eğitim desteği verdi. Eğitimini aldılar, nasıl üretim yapılacak, ne gerekli, nasıl yapılır, biyolojik mücadele nasıl verilir, öğrendiler. Hiçbir şekilde kimyasal girdi olmadan nasıl başarılabilir bu iş, onu öğrendiler. Ama burda bir devlet politikası şart. Daha teşvik edici bir devlet politikası. Bunun yanında eğer su da gelirse bu iş çok kolaylaşır diye düşünüyorum ben. Olaylara bir günlük-iki günlük bakmamak lazım. Hani bir ürün üretelim, güzel para kazanalım diye değil de biraz daha uzun vadeli ve geleceğe dönük yatırımlar şeklinde bakılabilirse, ben organik tarımın çok kolay olacağını düşünüyorum. Çok küçük bir Ada ve çok daha kolay bir şekilde geçebiliriz bu üretim şekline diye düşünüyorum. Tabii bazı şeyleri burda üretmek zor. Mesela bizim bebek maması yüksek bir teknolojiye sahiptir. Bunu ithal etmek durumundasınız zaten. Ya da burda bulunmayan ürünlerden yine ithal edersiniz. Fakat burda yetişebilen ürünleri niye ithal edelim. Mesela benim getirdiğim Naturata diye bir marka var ama onun zeytinyağını getirmiyorum. Gerçi şimdi yasaklandı ama ondan önce de getirmiyordum. Şu zihniyetle getirmiyordum; biliyorum ki bazı arkadaşlar bunu organik olarak üretiyorlar, yerli üretimimiz de var. Tereciye tere satmak gibi bir şey olmasın isterim. Buna ihtiyaç yok. Biz Naturata’nın ürünlerini seçerken diğer markaların ürünlerini de seçerken hep bunu gözetiyoruz. Tamam yani bu halk %100 organik olarak beslenemeyebilir ama ne olur bazı temel şeyler, şekerdir, tuzdur, domates salçasıdır, bulyondur, tuzot gibi ki çok fazla girdinin olabileceği o şüphelerin olabileceği alanlardaki günlük tüketim ürünlerini organik kullansın. Bu epeyce bir yol aldırır bize. Yavaş yavaş organiğe doğru gider insanlar ve o bilinç yerleşir. Evet, birazcık daha fazla pahalı. Herkes pahalı diye düşünür ama ben aslında bu işi bir bütçe yapma meselesi olarak düşünürüm. Bir taraftan bir şeyinizi kısarsınız ve yiyeceğiniz içeceğiniz şeyin kalitesini arttırırsınız. Bu yaşam kalitesini arttırmakla ilgili bir şeydir. Öyle düşününce işte çocuklarınızı beslediğiniz şeylerin neler olduğunu hesap ederek ileriye dönük düşününce iyi bir sonuç alınır diye düşünüyorum.

 

***

Bir cümleyle:
Ekonomi: Tutumluluk
Para: Yatırım
Döviz: Ödeme
Hükümet: Karışıklık
Ticaret Odası: Plan-program
Medya: Çeşitlilik

Bu haber toplam 3554 defa okunmuştur