Organize işler
Cumhuriyet Meclisi’nde görüşülmekte olan askerlik konusundaki yasal düzenlemeler (Birleştirilmiş Askerlik Değişiklik Yasa Önerisi), aleyhte açılan pankartlar sayesinde, Başkent Lefkoşa’daki 29 Ekim törenlerine damgasını vurdu.
Ve önce Atatürk Anıtı önündeki törende, sonrasında ise Dr. Fazıl Küçük Bulvarı’ndaki resmi geçit töreninde açılan ‘Vicdani Redde Hayır’, ‘Askerlik Namustur’, ‘Mehmetçik ve Mücahit Gururumuzdur’ şeklindeki pankartlar, beraberinde birtakım soru işaretlerini de gündeme taşıdı:
Nasıl oluyordu da resmi törenlerde böylesi eylemlere izin verilebiliyordu?
Her isteyen tören alanlarında istediği pankartı açabilir miydi?
***
29 Ekim kutlamaları sırasında şahit olduğumuz bu manzara, bir ilk değil.
Lefkoşa Dr. Fazıl Küçük Bulvarı, geçmişte de benzeri bir ‘organize’ eyleme sahne olmuştu.
Hafızalarınızı zorlamanıza yardımcı olayım...
Sene 2008, tarih 20 Temmuz.
Bu kez kutlanan, ‘Barış ve Özgürlük Bayramı’!
Kıbrıs sorununun önemli bir aşamadan geçtiği bir dönem.
Şubat 2008’de yapılan Rum başkanlık seçiminde Papadopulos’un koltuğu Hristofyas’a devretmesinin ardından, Talat ve Hristofyas arasında Eylül ayında başlayacak yeni müzakere süreci için hazırlıklar sürüyor.
Türkiye’deki Erdoğan hükümeti de sürece ve Talat’a tam destek veriyor.
Ve törenden sadece üç hafta önce, Talat ve Hristofyas, çok önemli bir metne imza koymuş!
Liderler, tarihi ‘1 Temmuz’ anlaşmasıyla, kurulacak federal devletin uluslararası platformda TEK egemenliğinin olacağını, açıkça BM nezdinde kayda geçirmiş.
20 Temmuz töreninde işte böylesi bir siyasi ortam var.
Üstelik törene, Türkiye hükümetini temsilen, tam 8 bakanıyla birlikte, Başbakan Erdoğan da katılıyor.
Bu vesileyle yeni görüşme sürecinin hemen öncesinde, hem dünyaya hem de Türkiye’deki bazı çevrelere önemli mesajlar veriliyor.
Peki ya içerde kimler, kimlere ne tür mesajlar vermeye çalışıyor dersiniz?
Tören boyunca protestoların ardı arkası kesilmiyor.
İşte tören alanında boy gösteren pankartlardan bazı başlıklar:
‘Türkiye’m, AB Yolunda KKTC Adağınız mı?’...
‘Tek Umudumuz, Güvencemiz Türkiye Bizi Satmak Mı istiyor?’...
‘20 Temmuz Kurtuluş Gününde Neden ve Nasıl KKTC’nin Feshini Masaya Yatırıyorsunuz?’...
(2008 yılına ait bu eylemi düzenleyenler, resmi tören alanında Erdoğan’ın karşısında rahatça bu pankartları açıp benzeri sloganları atabilirken, 2011 yılında yine 20 Temmuz törenleri için Kıbrıs’ı ziyaret eden Erdoğan’ın kullanacağı güzergahlarda protesto eylemi düzenleyenlerin başına neler gelmişti, bu noktada hatırlamakta fayda var).
Cumhurbaşkanı Talat tören alanına girdiği sırada, ‘Egemenlik Hakkımızı Savunacağız’, ‘Egemenlik Biterse Biz de Biteriz’, ‘Egemen Halkız’ ve ‘Kıbrıs Türk’tür Türk Kalacak’ şeklinde sloganlar atılıyor.
Ama hepsinden önemlisi, protokol tribününün tam karşısına, doğrudan tören organizatörleri tarafından, resmi törenin bir unsuru olarak boydan boya bazı yaftalar asılıyor.
Talat ve Hristofyas’ın imza koyduğu ‘Tek Egemenlik’ taahhüdüne doğrudan bir eleştiri niteliğindeki bu yaftalarda; ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Egemen Bir Devlettir’ ve ‘Egemenliğimizden Asla Vazgeçmeyiz’ gibi sloganlar yazıyor.
Peki tıpkı benzerlerinde olduğu gibi, Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Protokol Müdürlüğü tarafından düzenlenen bu törende, Kıbrıs Türk Toplumu’nun resmi görüşmecisi olan Cumhurbaşkanı’nın yürüttüğü ve Erdoğan’ın tam destek verdiği politikaya zıt bir duruşun ifade edildiği bu yaftalar, Talat ve Erdoğan’ın oturduğu noktanın tam karşısına, nasıl oluyor da asılabiliyor?
***
Bundan 6 yıl önce o yaftaları, o pankartları o tören alanına kimler sokuyorsa, bu yılki törende açılan vicdani ret karşıtı pankartları da yine aynı güçler sokuyor.
O gün birilerini rahatsız eden ‘mesele’ tek egemenlikti, bugün ise vicdani ret.
Bir sonraki ‘mesele’ de tören alanına taşındığında, yine unutup, yine şaşırmayalım, ‘bunların burada ne işi var’ diye!
Çünkü geçmişte olduğu gibi, gelecekte de o birilerinin mutlaka orada bir ‘işleri’ olacak.