Örnek dayanışma
Sibel Sorakın: Bu yapı sürdürülebilir değil. Köklü reformlar şart
Fazilet Özdenefe: Halkımıza, iradenin kendilerinde olduğunu hatırlatmalıyız
Emel Ulaş: Ülkeler arası ilişkilerde saygı ve eşitlik ilkesi önemlidir
Kadın gözüyle siyaset
Simge Çerkezoğlu
Ülkemizde kadınlar ‘geleneksel’ bir anlayışla, aile yaşamındaki rolüyle anılırken, siyasetteki temsiliyet anlamında ise istenilen noktaya ulaşamıyor. Siyasette ve özellikle karar mekanizmalarında, kadın temsiliyetinin nüfusla eş orantılı olmaması, bu seçim döneminde yeniden gündemdeki yerini koruyor.
Elbette kadın olduğu için onlara ayrıcalık tanımak ne kadar yanlışsa, kadın olduğu için dezavantajlı duruma düşmeleri de bir o kadar yanlış. Üstelik bu sadece siyaset için değil, yaşamın ve mesleklerin tamamı için de geçerli.
28 Temmuz genel seçimlerine günler kala kadın gözüyle siyaseti konuştuk. İlk konuklarımız, Cumhuriyetçi Türk Partisi – Birleşik Güçler adayları Sibel Sorakın, Fazilet Özdenefe ve Emel Ulaş oldu. Üç milletvekili adayı, siyasette kadın rekabetine değil kadın dayanışmasına örnek oldu.
***
FAZİLET ÖZDENEFE
‘Toplum kendini yönetme inancını yeniden inşa etmeli’
• Parti olarak seçimlere yönelik duruşunuzu nasıl değerlendirirsiniz?
• Fazilet Özdenefe: Cumhuriyetçi Türk Partisi zaten toplumun en eski ve köklü partilerinden biri, vizyonu ve duruşu tabii ki çağdaş sol anlayışlıda sürekli yenileniyor, gelişiyor. Ancak asıl olan partimizin ‘eşitlikçi’ anlayışı ve Kıbrıs sorununun çözümü yönündeki kararlılığı… CTP, kendi ayakları üzerinde duran bir toplum için çalışıyor. Son iki yıldır çalıştığımız siyasi program da bunun kanıtı.
• Sibel Sorakın: Sosyalist değerlere ve ilkelere bağlı bir partiyiz. Çalışmalarımız da o yönde sürüyor. Toplumsal varoluş mücadelelerinde sürekli öncü rol alan partidir, CTP. Daha adil, eşit, özgür ve demokratik yaşam ilkelerini içinde barındıran, insan odaklı bir partidir.
• Emel Ulaş: UBP’nin transferlerle sürdürdüğü hükümet, sürekli zamlarla ve kamu kaynaklarını peşkeş çekerek, insanımıza yaşamı çekilmez kılmıştır. Buna bir de son yılda parti içi kavgaları eklenince, bunlardan en erken bir zamanda kurtulmak gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bu seçim döneminde halkımızın her bireyine ulaşmak ve iktidara geldiğimizde neler yapacağımızı anlatmak istiyoruz.
• Partinin iktidara gelişi ile birlikte temel hedef ne olacaktır?
• Fazilet Ödenefe: Esas olan toplumun kendini yönetmeye dair olan inancını yeniden inşa etmektir. Geçmişten bu güne yaşananlar insanların bu yöndeki düşüncelerine büyük zararlar vermekle birlikte tüm inançlarını da yıktı. Dolayısı ile bu seçim sürecinde ve seçimden sonra Kıbrıs Türk halkının iradesinin kendinde olduğunu sürekli onlara hatırlatmalı ve bu bilinçle hareket etmesi sağlanmalıdır.
• Sibel Sorakın: Şunu belirtmek isterim ki ülkedeki yapı sürdürülebilir değil. Köklü reformlar gerekiyor bize. Bu köklü reformlar da demokratik süreçlerle hayata geçirilmelidir. Topluma yaraşan köklü reformlar, çağın gereklerine uygun şekilde, tüm kesimlerle hareket edilerek hayata geçirilecek adımlar olacaktır. Gerek adada barış ve federal çözüm gerekse de Avrupa Birliği ve Türkiye ile olan ilişkilerde daha yapıcı, daha eşitlikçi ve devletler düzeyinde ilişkiler sağlanmaya çalışılacaktır.
• Emel Ulaş: Ülkemizin içinde bulunduğu siyasi, demokratik, ekonomik, sosyal sıkıntılardan ancak köklü rekorumla aşabileceğine inanmaktayız. Dolayısı ile ülkeler arası saygı ve eşitlik ilkesi çerçevesinde sosyal devlet anlayışından vatandaşların yararlanması, etkin ve verimli bir kamu yönetimi sağlanması ve toplumsal kimliğimizi koruyarak ekonomik kalkınmayı sağlamak partimizin hedefleridir.
***
SİBEL SORAKIN:
“İlk iş, milletvekili transferi önlenmeli”
• Siyasette yaşanan son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
• Sibel Sorakın: Kara bir leke tüm yaşananlar. İdeolojisi, ilkeli duruşu ve vizyonu olmayan birtakım milletvekilleri sırf kendi çıkarları ve koltuk kaygıları uğruna, seçilmiş oldukları partilerden ayrılarak başka partiye gidip yama olmalarını esefle karşılıyorum. Bunlar önlenmelidir. 28 Temmuz sonrası şekillenecek Meclis’te, öncelikle böylesi transferlerin engellenmesi için kararlar yaşama geçirilmeli.
Böylece siyasete ve siyasetçilere güven güçlenebilir. Oysa şu anda yaşananlar sonucunda toplumda siyasetçilere ciddi anlamda bir güvensizlik söz konusu. Bu önlenmeli, seçim sistemi değişmeli, feodal sisteme dayalı ilişkiler sorgulanmalıdır.
• Fazilet Ödenefe: Siyasette yaşanan son gelişmeleri toplumun hak etmediği kanısındayım. Bu halk bu derecede ve bu seviyede yönetilmeyi hak etmiyor. O yüzden tepkisini ortaya koymalı. Son zamanlarda icraat ve politika tartışamadık. Ulusal Birlik Partisi zaten iktidara gelirken icraatla gelmedi. Hatırlarsanız en popüler söylem “formül cebimizde” söylemiydi. Son dönemde yapılan her şey kişisel menfaatlere dayanan, çıkmaz sokağa girmiş bir siyasettir. Seçim öncesi tam politika konuşulacak derken Ejder Aslanbaba trajedisi konuşuldu. Toplum rüşvet aldığını açıklayan bir milletvekilini hak etmiyor. Hatta olay araştırma mahkeme boyutuna gelince şaka yaptım diyen birini hiç hak etmiyor. Toplumla adeta dalga geçiliyor, insanlar aptal yerine konuluyor.
• Emel Ulaş: Ulusal Birlik Partisi iktidarı ülkeyi kargaşaya sürükledi. Amaç halkı daha refaha ulaştırtmak değil kendi koltuklarını sağlamlaştırmaktı. Bir kurultay yapıldı, altı ay bununla uğraşıldı. Her şey sırf kendi koltukları için yapıldı. Özelleştirmeler ayrı bir sorun, halkın fakirleştirilmesi ayrı bir sorun. Kıbrıs Türk Hava Yolları batırıldı. Doğu Akdeniz Koleji satıldı ve Ercan Havaalanı uygunsuz şekilde kiralandı. Petrol dolum tesisi ayrı bir konu, tüm bunlar yanlış siyasetin sonucu olarak ortaya çıktı.
• Kadının siyasette hala yeri yok, bunun nedeni nedir ve bunu ortadan kaldırmak için neler yapılabilir?
• Fazilet Ödenefe: Yaşadığımız küçük toplumda kişisel ilişkiler ve gençlikten yetiştirilme tarzı kadının her ne kadar kamusal hayatta olmasına izin veriyorsa da, siyasi hayatta ön planda olmasını engellemektedir. Ülkedeki siyasetin yapılış şeklide bunu etkiliyor. En çok kim düğüne, kim cenazeye gidiyorsa ona oy verme zihniyeti kadının siyasetteki varlığını zorlaştırmaktadır. Bir de kadından beklentiler çok yüksek. Erkekler vasat olarak bile siyasette aktif yer alabiliyorken, kadını öne çıkması için çok fazla nitelikli olması gerekiyor. Parti olarak %30 kadın kotası geliştirdik. Gözlemliyoruz ki bu değişiklik bile kadın sayını artırdı. Elbette yeterli değil ama iyi bir başlangıç. Meclise de aslında kota konmalı.
• Sibel Sorakın: Maalesef toplumun yarası bu. Ancak toplumsal varoluş mücadelesinden kurtulamadığımız, hep bu uğruda bir mücadele verdiğimiz için de; sosyal, kültürel ve siyasi anlamda gerçek iç dinamiklerimizi yaratamıyoruz. Gerek kamusal gerekse de özel yaşamda kadınlar çok aktifken yönetim kadrolarında kadın istediği yerde değildir. Kadının topluma yüklediği bir takım roller ve sorumluluklardan dolayı ve içinde bulduğumuz seçim sistemi de burada etkili olmaktadır. Erkeklerin siyaset alanlarına kadınlar ulaşamıyor. Siyaset kahvehanede ve meyhanede yapılırken, kadının kamusal alanda daha etkin olabilmesinin yolunun açılabilmesi gerekir. CTP Kadın Örgütü’nün bu konuda ciddi çalışmaları var. Eğitim ve aile de bu konuda çok önemlidir. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin hayatımıza yerleşmesi gerekir.
• Emel Ulaş: Toplumun yarısı kadın yarısı erkekken, biz kadınlar aktif siyasette yer alamıyoruz. Ataerkil toplum yapısı bunun en önemli sebebi. Hükümete geldiğimiz takdirde toplumsal cinsiyet eşitliği mutlaka sağlanacak. Bunu yaparken de sivil toplum örgütleri ve kurumlarla işbirliği geliştirilecek. Kadınlar hala kota ile siyasette yer almaya çalışıyor. Oysa insanlar kadın ve erkek olarak eşit olduklarını bilerek siyasette yer ve karar almalıdır. Karar alma noktalarında ve toplumsal bilinç anlamında da kadınlar politikada daha çok var olmalıdır.
***
EMEL ULAŞ:
“Oy veriniz çocuğunuzu işe alayım, anlayışı değişmeli”
• Seçmenler siyasette yeni yüzler görmek istiyor. Oysa siyasette daha etkin ve gündemi belirleyen isimlerin kolay kolay değişmediği görülüyor.
• Emel Ulaş: Toplumda kimi alışkanlıklar oluştu. Doğrusu, halkımız biraz da çaresizliğe itildi, ne yapacağını bilemiyor. Özellikle ekonomik anlamda geleceğini göremiyor, gençler işsiz ve göç etmek zorunda kalıyor. Toplum da “çocuklarıma bir iş olsun” düşüncesi ile tanıdık yüzlere giderek, kendilerine verilen vaatler sonucunda oy kullanma yönünü tercih yapıyor. Siz bana oy vereceksiniz, ben çocuğunuzu işe koyacağım düşüncesi ile seçimler yapılıyor. Bu değişmeli.
• Fazilet Ödenefe: Aslına bakarsanız şu anda partilerin belirlediği adaylar, CTP dışında, çoğu masa başında belirlenmiş, parti içi demokrasisi işletilmemiş. Bugün delegesine giderek, kimleri aday olarak görmek istediklerini belirleyen tek parti CTP’dir. Oysa bazı partilerde sırasını beğenmedi diye partisini değiştiren ve bunu söylerken yüzü kızarmayan insanlar var. Önce parti içinde şeffaf, demokratik olunmalı, gençlere, kadınlara ve yeni yüzlere şans tanınmalıdır. Elbette yeni yüzlere yer vermek demek, illa ki bir genç, bir kadın aday çıkarmak değil, partinin içinde mücadele eden, partiye emek veren ve alt kadrolardan yetişmiş insanları popülizm olsun diye değil daha şeffaf, daha adaletli olmak adına aramıza katmaktayız. Temsili gençler, temsili kadınlar değil toplumu temsil eden, herkesi temsil eden yeni bireyler istiyoruz ve ona göre de seçiyoruz.
• Sibel Sorakın: Sistemin yarattığı sonuç bu. Feodal ilişkiler ve popülarite bunu getirir. Kim daha fazla tanınıyorsa, yaşadığımız bu küçük toplumda tanınmışlığı artıracak imkânlara kim sahipse, maalesef şansları daha çok oluyor. Günün sonunda bu olumlu bir sonuç anlamına gelmiyor. Seçmen karar verirken adayların fikirlerine ve önerilerine önem vermeli. Özellikle Ulusal Birlik Partili ve Demokrat Partili milletvekillerinin niteliklerine ve topluma neler verdikler dikkat edilmelidir.
• Demokrasinin çöktüğü, seçimlerde iradenin yapılan yeni vatandaşlıklarla ortadan kaldırılmış olabileceği noktasında düşünceleriniz nedir?
• Fazilet Özdenefe: Bu aslında oldukça yerinde bir endişedir. Hiç kimse halkı aniden birkaç gün içinde 800 vatandaşlık vermenin gerekliliğine ikna edemez. İnandırıcı da değil. Parti olarak biz vatandaşlıklara karşı değiliz sadece hakkı olan, kriterlere uygun kişilere vatandaşlık verilmesi düşüncesindeyiz. Doğal nüfus artışı üzerinden bir kota düşüncemiz vardır. Hayatında adaya birkaç kez gelmiş insanlara bile vatandaşlık verilmiştir. Parti programında da bu konuda çok ciddi düzenlemeler var.
• Sibel Sorakın: Yapılan keyfi vatandaşlıklar hem sosyal hem siyasal hem de kültürel anlamda sorun yaratmaktadır. Kendi kimliğimizi, kendi varlığımızı korumak zorundayız. Yapılan vatandaşlıkların çoğu partizancadır. 2009’dan günümüze kadar 6 bin 300 kişi vatandaş yapılmıştır. Bunlara eş ve çocuklar da eklenince 8000 bine ulaşmaktadır. Burada ömrünü geçiren insanlar vatandaş olmazken, birkaç ayda gelip vatandaş olanlar da var. Fahri vatandaşlık konusu da var.
• Emel Ulaş: Cumhuriyetçi Türk Partisi hükümeti 2005 ve 2009 yılları arasında Bakanlar Kurulu kararı ile sadece 94 kişiyi vatandaş yaparken, Ulusal Birlik Partisi hükümeti araştırmadan, incelemeden binlerce kişiyi vatandaş yapmıştır. Böylece ülkede kaos daha çok arttı. Böylece ülkedeki kültür ve demografi de bozulmuş oldu.