“Ortak bir gelecek” hayaline ihtiyaç var
Kıbrıs Türk halkı hiçbir dönem bu kadar iradesiz hale getirilmemişti.
Ne zaman ki bu ülkede barış inancı ve umudu güçlenmiştir, Kıbrıslı Türkler çok daha görünür olmuştur, çok daha güçlü… Ne zaman ki barış umudu azalmıştır, Türkiye’ye biat ve ilhak politikaları öne çıkmıştır.
***
Şimdinin gündemi "sine-i millet."
Meclis'i terk etmek ve halk hareketi başlatmak anlamına geliyor.
Muhalefetten bu bekleniyor.
Sloganla söylersek: “Hayat sokaktadır ve mücadele de sokakta olmalıdır.”
***
Tek bir partinin kararı ile zor.
Böylesi bir “isyan” için ortak hareket etmeye etmek gerekiyor.
Hem ciddi desteğe ihtiyaç var, hem de özlü bir güç birliğine…
Maddi, manevi, siyasi bir dayanışmayı anlatmaya çalışıyorum.
O kadar güçlü olacaksınız ki, sizin terk ettiğiniz Meclis’te birileri üçte iki çoğunlukla sistemi tümden değiştirmeye çalışırsa, dünyayı başlarına yıkacaksınız.
Önemli bir kalabalığın bu düzenle bağlarını kopartarak, büyük bir değişim ve isyanda uzlaşması gerekiyor.
***
Unutulmasın…
Meclis'i terk eden siyasi partiler, önemli oranda gelirlerini de yitirecek demektir.
Milletvekili maaşları anlamında söylemiyorum bunu.
Örgüt gücünden söz ediyorum.
Çünkü sokakta etkin olmanın ciddi bir maliyeti vardır.
"Halk Hareketi”ne katılacak tüm örgüt, parti, oluşumların bu maliyeti paylaşması gerekir…
***
Meclis’i terk etmenin bir önemli "riski" de var.
Yargı bağımsızlığından sendikal haklara, seçim sisteminden özgürlüklere kadar pek çok yıkıcı dönüşüm için meydanı birilerine bırakacaksınız.
Diyeceksiniz ki “Meclis'te olduğunuz zaman ne değişiyor?”
Pek çok yasa geri çekildi defalarca!
En azından toplum uyandırıldı.
Pek çok demokratik hak da yine orada kayıt altına alındı.
***
Meclis’ten çekilecek ve sonra topluma, “Bize oy veriniz ki Meclis’e girelim” diyecekseniz eğer…
“Meşru” olmayan bu “devlet” içinde yeni bir “oyun” olacak bu!
O arada, sizin terk ettiğiniz Meclis “ilhak” adımlarını ıslık çalarak atacak.
***
Meclis de sokak da bir mücadele alanıdır.
Başkaldırıdır önemli olan!
Örgütlü, samimi, kararlı ve yığınsal bir başkaldırı...
Annan Planı tam bir başkaldırı süreciydi, Meclis terk edilmemişti.
Sokağa yığılmıştı isyan, irade, cesaret, umut...
Meclis’le birlikte…
İşin asıl motivasyonu insanları kenetleyen hedefti.
Birlikte inşa edilecek bir gelecek.
“Ortak bir gelecek” hayali…
***
Yüreğim, Meclis'in terk edilmesi gerektiğini söylüyor, aklım, hem Meclis hem sokakta gerçek bir ayaklanmayı anlatıyor.
***
Önce “ortak hedef”te uzlaşmak gerekiyor.
“İrademizi geri alacağız” söyleminin bir halk hareketi için bir başına yeterli olacağını düşünmüyorum, gelir dağılımdaki bozulmayı da görmezsek eğer…
İnsanları “daha güzel bir hayata” ikna etmezsek…
‘Yandaş’ ya da ‘karşıt’ kutuplaşmasını kırmazsak…
***
Einstein, “Dünya yaşamak için tehlikeli bir yerse kötüler yüzünden değil, kötülüğe ses etmeyenler yüzünden” demişti…
Ses etmeyenleri de uyandıracak bir hareket gerek…
Kapsayıcı, bütünsel, samimi, sahici, cesur…
İsyanla birlikte “yeni”yi de inşa etmeliyiz, o yeniyi anlatarak, uzlaşarak.
Dedim ya…
“Ortak Bir Gelecek” hayali!
O umudu bulmalıyız yeniden…