1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Ortak hareket ederek liderleri çatışmaya değil, çözüme odaklamalıyız...”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Ortak hareket ederek liderleri çatışmaya değil, çözüme odaklamalıyız...”

A+A-

Kiriakos CAMBAZİS/ALİTHİA

(Çok değerli arkadaşımız Afanyalı Kıbrıslırum yazar Kiriakos Cambazis, ALİTHİA gazetesinde yayımlanan makalesinde, CTP Genel Sekreteri Asım Akansoy’un görüşlerini değerlendirerek “liderleri çatışmaya değil, çözüme odaklamalıyız” diye yazıyor... Kiriakos Cambazis, makalesini Türkçe’ye çevirttirerek bize gönderdi... Biz de teşekkürlerimizle bu değerli yazıyı okurlarımızla paylaşıyoruz... S.U.)

Asım Akansoy ile yıllardır tanışıyoruz. İki toplum arasındaki ilişkiler veya Kıbrıs sorununun gidişatıyla ilgili çeşitli sorunları buluşup tartışıyoruz. 2015’te isimli kitabımın sunumunu gerçekleştirmişti. Kitabım Türkçe’ye çevrilmişti ve sunum köyümde olmuştu. Burada vurgulamak istediğim şey dostluğun bizi birleştiren önemli bir unsur olmasıdır.

 

AKANSOY, ÜLKEMİZİN YENİDEN BİRLEŞMESİ KONUSUNDA CİDDİ MESELELERE DİKKAT ÇEKİYOR...

“Haravgi” gazetesi 16’da Ocak’ta, Asım Akansoy’un bir röportajını yayınladı. Bu röportaj ülkemizin yeniden birleşmesi konusundaki ciddi meselelere dikkat çekiyor. Asım, Cumhuriyetçi Türk Partisi Genel Sekreteri’dir; elbette ki bunun bir sebebi vardır. Asım, Kıbrıs Türk toplumunda sevilen bir kişidir. Kendisi Mehmet Ali Talat’ın hem meslekte yakın arkadaşı hem de Onun Cumhurbaşkanlığı döneminde Özel Kalem Müdürü’ydü.

Röportajında, Kıbrıs Rum liderliğinin ve siyasi partilerimizin özellikle dikkat etmesi gereken ve benim de üstünde durmak istediğim belli noktalara değinmiştir.

 

DURAĞANLIKTAN TATAR VE HRİSTODULİDİS SORUMLUDUR...

Kıbrıs sorunundaki durağanlıktan Ersin Tatar ve Nikos Hristodulidis’i sorumlu tutuyor. Bunu belirtiyorum; çünkü bizim toplumumuzda basın ve medya gruplarının çoğu tarafından, Yunan dilinde var olan tüm olumsuz sıfatları Erdoğan’a yakıştırarak Kıbrıs sorunundaki durağanlığın tek sorumlusunun Türkiye olduğu ortaya koyuluyor; ama diğer bir taraftan da Onu sonunun çözümü konusunda anlaşmaya davet ediyorlar. Bu tip yaklaşımlar siyasi liderler arasındaki temaslara yardımcı olmak yerine çeşitli sorunlu durumların oluşmasına sebebiyet vermektedir.  Oysa CTP her iki kesimde bulunan siyasi liderler hakkında bu tür olumsuz söylemlerde bulunmuyor; çünkü Kıbrıs sorununun çözüm çabalarını zorlaştırmak değil, tam aksine bu sürece yardımcı olmak istiyor.

 

“KIBRISLI RUM NÜFUSUN BÜYÜK BÖLÜMÜ, YAKINLAŞMAYI YANLIŞ DEĞERLENDİRİYOR...”

Asım’ın vurgulamış olduğu diğer bir önemli nokta ise “iki toplumlar arasında yakınlaşma ve güveni sağlayacak olan şeyin birlik eksikliği olmuş olmasıdır”. Şu bir gerçek ki Kıbrıslı Rum nüfusunun büyük bir bölümü Kıbrıs Türk toplumu ile sağlanacak sürekli ve tekrarlayan bir yakınlaşmayı yanlış değerlendiriyor. İki toplum arasındaki iletişimin gelişmesinde büyük rol oynayabilecek karma köylerde yaşayan sakinler yok denecek kadar azdır. Bu durum Asım’ın da belirttiği gibi “barış kültürünün” oluşturulmamış olmasından kaynaklanmaktadır.  Kıbrıslı Rum köylerinde çoğunlukla kiliselere ziyaretler yapılıyor; ancak köylülerle etkinlikler düzenlenmiyor. Verilen eğitim sadece okullarda değil, tüm Kıbrıslı Rum partilerin “parti eğitimlerinde de” barış ve uzlaşı hareketini oluşturup devlet liderliklerinin Kıbrıs sorununun çözümünde hızlı adımlar atmasını sağlayacak düzeyde değildir.  Asım “farklı yapıların”, “toplumları böldüğünü” ve onları kendi alanlarıyla “sınırlı çözümler bulmaya ittiğini” söylüyor. Tabi ki pek çok sorun ortaktır ve ancak bu şekilde çözülmemektedir.

 

“MİLLİYETÇİ SÖYLEMLER...”

“Barış Kültürünün” içerisine Kilise liderliğinin ve pek çok siyasetçinin  milliyetçi söylemlerini de dahil etmemiz gerekecek. Bu konuda Asım Akansoy Kıbrıs toplumunu “zehirlediklerini”, 2500 yıl öncesine götürdüklerini ve günümüz gençliğini etkilediklerini belirtti. Kıbrıslı Rum eğitiminin toplumun büyük bir kesiminde milliyetçiliği yoğun bir şekilde beslediği bir gerçektir. Genç politikacılar bu iklimin içinde adam oldular. Asım bugün her iki toplumda da “bir liderlik boşluğu” olduğunu çok doğru bir şekilde ifade ediyor. Bu boşluğu dolduracak liderler yok; ve kendisinin de kararlı bir şekilde ifade ettiğin gibi bu boşluğu biz doldurmalıyız. Ortak hareket ederek liderleri çatışmaya değil, çözüme odaklamalıyız.

 

İDAREDE EŞİT SÖZ HAKKI...

Akansoy Kıbrıs sorununa ilişkin ise dönüşümlü başkanlığın onaylanması ve tüm federal kurumlarda alınacak kararlara aktif katılımla müzakerelerin tekrar başlaması gerektiğini vurguladı. Özellikle 1963’te Makarios’un Kıbrıslı Türklerin siyasi haklarını çıkarıp onları Kıbrıs Rum çoğunluğunun kararlarına boyun eğdirmek istesinden sonra tüm Kıbrıslı Türk demokratlar bu fikri (yani idarede eşit söz hakkını – S.U.) desteklediler. Derviş Kavazoğlu’nun öldürülmeden kısa bir süre önce Dali’deki bir mitingde yaptığı konuşmadaki sözlerini çok iyi hatırlıyorum: “Toplumumuz memleketin idaresinde elbette ki söz ve kontrol hakkına sahip olmak istiyor. Bu toplumumuzun demokratik ve kaçınılmaz bir hakkıdır”.

 

DİYALOĞUN ÖNEMİ...

Türk hükümeti makamıyla ilgili Asım’ın yaptığı açıklamadaki sözleri şu şekildedir: “Görüşmelerde edindiğimiz izlenimleri kendisi ile paylaştım. Fidan Bey’in çözüm konusunda dogmatik olmadığını söyleyebiliriz. Yaratıcı fikirler ile çözüm odaklı adımlar atmaya açıktır. Bu noktada diyaloğun her zaman önemli olduğunu düşünüyorum.”

Yukarıdaki alıntı Kıbrıs Rum devlet liderliğine kırmızı çizgilerin ve geçmişin saplantılarının dışında düşünmesi gerektiği yönünde bir mesaj gönderiyor.

(ALITHIA gazetesinde 23/2/2025’te yayımlanan Kiriakos Cambazis’in yazısını çeviren: Özgen Özyönüm.)

sayfa-17-asim-akansoyun-haravgideki-roportaji-guneyde-yanki-yaratti.jpg

sayfa-17-kiriakos-cambazis.jpg


***  Karma evlilikten doğan oğlu Ahilles’in yaşadıklarını anlatan Andri Hristudia Gümüşkut, “Imagine” projesine destek belirtti...

“İmagine projesi, barış için iletişim fırsatı sağlıyor...”

Karma evlilikten doğan oğlu Ahilles’in (Aşil’in) yaşadıklarını ve deneyimlerini anlatan Andri Hristudia Gümüşkut, “Imagine” projesine destek belirterek, “IMAGINE, barış için iletişim fırsatı sağlamaktadır” dedi... Sosyal medya sayfasında paylaştığı yazısında Andri Hristudia Gümüşkut, özetle şöyle yazdı:

“Bu benim oğlum Ahilles’in (Aşil) birkaç yıl önce küçük bir çocukken çekilmiş resmidir. Şimdilerde 18 yaşına girdi bile! Ahilles, karma bir evlilikten doğan bir bebekti, bundan 20 sene önce, Kıbrıs toplumu için bu aşırı derecede cesur bir hareketti... Elbette, o günlerde birlikte yaşamak isteyen insanların attığı adımı attık. Sade biçimde Ahilles’i Rumca bir isim ve Türkçe bir soyadıyla yetiştirdik. Bir keresinde okulundaki küçük bir kız ona dönerek “Sen Türksün” dedi. Oğlumuz da sakin biçimde yanıt verdi: “Canım, tarihi öğrenmelisin...”

Bu bebek üç dil biliyordu ve paylaştığımız adanın her iki tarafından da çocuklar tanıyordu. Bu bebek, varlığıyla gençlere de, yaşlılara da basit biçimde tarih dersi veriyordu: George, Ahilles’le yüzüyordu, Nikos onunla Davlos’ta yüzüyordu, Deniz ve Demir onunla birlikte Noel’i kutluyordu ve tümü de Kıbrıslı olduklarını deneyimleyerek öğreniyordu.

Ahilles Kıbrıs’ın tümünü görüp tanıyarak sevme şansına sahip oldu – Türkçe konuşanlarla Rumca konuşanlar arasında ayırımcılık yapmamayı öğrendi. Durup da arayışlara girmeden basit biçimde, hiç çaba göstermeksizin barış dersleri verme avantajına sahiptir. Çünkü deneyim ve iletişim, insan yüreğini ve insanın fikrini açan en iyi araçlardır. Elbette bir anne olarak aklıma geldiğinde beni üzen şey ise Kıbrıslıtürkler’i hiç tanımamış insanların kötü davranışlarına maruz kalması ve bunlarla cesur ve net biçimde başa çıkmasıydı...

Ahilles’i tanımış olanlar, ister Türkçe, ister Rumca konuşan çocuklar olsunlar, bulmacanın ekstra bir parçasını kazanmış olurlar. Bu da birlikte yaşamak, anlayış, eleştirel düşünme ve ortak yurdumuza inançtır. Ve farklı olandan korkmaktan vazgeçmektir çünkü Demir, Ahilles, George ve Hasan artık düşmanları değildir...

İnsani ilişkler kurma fırsatı olmayanlar, başka bir toplumdan insanlarla ilişkisi olmayanlar, elbette neler kaçırdıklarını anlayamazlar.

Be, eğitim konusunda duygusal ve insani şeyler söyleyeceğim, teknik olarak değil. Teknik şeyleri başkaları söylemiştir ve söylemeye devam edecektir. Benim için “Imagine” programı, bu ilişkiler için belleklerde, yüreklerde ve deneyimlerde köprüler kurmaktadır... IMAGINE projesi, güven, çaba ve barış için iletişim fırsatı sağlamaktadır. Çünkü Ahilles ve her bir Ahilles tek başlarına baharı getiremezler. Ancak pek çoğu bir araya gelirse, bu olabilir...”

stteki-haber-sayfa-16-resim.jpg


***  Tarihsel Diyalog ve Araştırma Derneği AHDR’ın iki toplumdan öğrenciler ve öğretmenleri bir araya getiren “Imagine” projesi önce kuzeydeki makamlarca iptal edildi, şimdi de güneyde ELAM’cıların saldırısı altında kaldı...

“Barış eğitimi tercihe bağlı ya da marjinal olamaz...”

Elena HACIYERU/GAZEDDA

Özgürlüğe, çoğulculuğa, barışa, karşılıklı saygıya ve cesarete inanıyorum. Bu nedenle korkutma ve dogmalardan ve kimin diğerinden daha vatansever olduğuna dair aşırılık yanlılarından ders almaktan nefret ediyorum:

Kıbrıs, işgal altındaki toprakları tanımaktan değil, atalet, milliyetçilik ve gerçekliğin karmaşıklığını kabul edememekten dolayı tehlike altındadır. Kendi aramızda bile farklı bir bakış açısına tahammül edemezken yeniden birleşme ve özgürleşmeden bahsedemeyiz. Bazıları silahlardan bahsediyor, diğerleri barıştan. Bazıları şiddetten bahsederken, bazıları karşılıklı saygı çerçevesinde anlaşmaktan bahsediyor. Bazıları ya hep ya hiç diyor, diğerleri ise ayrılığı verili olarak reddediyor. Soru açık: bir arada yaşayabilir miyiz?

Cevap teorik olamaz. İşgal altındaki toprakları görüp tanımak ne bir uzlaşma ne de siyasi bir tavizdir. Anlayışımızın sınırlarının ötesinde, yurdumuzu bir bütün olarak tanımak için temel bir ön koşuldur. Bilmediğiniz bir şeyi sevemez ve savunamazsınız. Tarih bir silah değil, diğer şeylerin yanı sıra anlamak için bir araçtır ve eğitim öğrencilere Kıbrıs’ı bütünüyle, korkmadan, çarpıtmadan, ideolojiden uzak bir şekilde görme fırsatı sunmalıdır.

Devletin rolü ne bölücü anlatıları yeniden üretmek ne de aşırı uç sesler karşısında sessiz kalmaktır. Devlet, Kıbrıs sorununun barışçıl çözümünü teşvik eden, tarihsel hafızaya saygılı ve geleceğe yönelik bir vizyona sahip politikalar oluşturmalıdır. Barış eğitimi tercihe bağlı ya da marjinal olamaz. Eğitim sistemimizin merkezi bir ayağı olmalıdır, çünkü anlamlı bir eğitim olmadan bilinçli bir siyasi tercih yapılamaz, sadece çıkmaz sokak niteliğindeki tartışmalarla tuzağa düşülür.

Barış ne teslimiyet ne de naifliktir. Bölünmüşlükle değil, bir arada yaşama imkânıyla şekillenecek bir Kıbrıs’ta yaşamak için tek gerçekçi seçenektir. Bu da birbirimizi düşman olarak değil, ortak bir yurdun yurttaşları olarak kabul edebilmekle başlar. Bu öncelikle kendi içimizde, sonra kendi aramızda ve son olarak da etrafımızdakilerle başlar.

(Elena Hacıyeru, kamu okulunda görev yapan bir öğretmendir. Bu yazı yazarın izniyle Gazedda tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir.)

(GAZEDDA – Elena Hacıyeru – 23.2.2025)

alttaki-haber-sayfa-16-imagine-projesinde-ogretmenlerin-egitiminden-gorunum.jpg

Bu yazı toplam 644 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar