1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. Ortak karar “çözelim” olur mu?
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

Ortak karar “çözelim” olur mu?

A+A-

 

Crans Montana’dan iyi haberler geliyor… BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in bu işi sıkı tuttuğu ve tarafların ayrıntılarda boğulmaları yerine artık karar vermeleri gerektiği konusundaki çabaları haberlerin olumlu yansımasına yardımcı oluyor.

Guterres, Crans Montana’nın müzakere yapılması için değil karar verilmesi için düzenlendiği konusunda tarafları yönlendirmeye çalıştığı, bunun da işe yaradığı görülüyor.

Bugün yeni bir hafta başlıyor… Bu haftanın olumlu veya olumsuz bir karar haftası olması bekleniyor. 1-1.5 günlük verilen aranın ardından bugün yeniden başlayacak olan görüşmeler ‘paket’ üzerinden yapılacak. Yani temel konular birlikte konuşulacak. Genel Sekreter Guterres’in önce bugün itibariyle yeniden Crans Montana’ya dönmesi beklenirken daha sonra Çarşamba’dan sonra geleceği ve tarafların karar vermeleri konusunda zorlayıcı olacağı söyleniyor.

Konferansın başından beri gelişmeleri Crans Montana’dan öğrendiğimiz Esra Aygın, son gelişmeleri “Kaynaklar, sürecin bir dönüm noktasının eşiğinde olduğunu ve kapsamlı bir çözüme ulaşmak için artık tüm koşulların yerli yerine oturduğunu belirtiyorlar” şeklinde bildiriyor.

***

Yeteri kadar uzamadı mı! Kaç defadır, “bu defa, ha bu defa” diye umutlanmadık mı! Bu konferansın artık olumlu yönde Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunması yönünde bitirilmesinin zamanı gelmedi mi! Her şey orada bitecek demek değil tabii ama orada bu işin bitirilmesi yönünde karar alınması ve teknik detayların burada bitirilmesi çok olası… Umarım “bu defa” deyişimiz de havada kalmaz.

Bugünlerde liselerden, üniversitelerden mezun verdiğimiz gençler de hayata atılmak için bir adım daha ilerlediler… Üniversite diplomalarını alanlar iş, güvence derdine düşerken, liseden mezun olanlar üniversite yolunda ilerleyecekler ya da ara elaman (eğer öyle bir eğitim almışlarsa) iş hayatına atılmak isteyecekler. Ortak endişeleri belirsizlik… Geleceği belli olan, en azından bazı gereklilikleri yerine oturmuş bir ülkede hayatlarını inşa etmek istiyorlar. Nice mezunumuz, nice gencimiz ve de insanımız şimdiki belirsizlik içinde hayatlarını kurma, idame ettirme telaşında uğraşıyorlar… Bir çözüm olduğunda gene uğraş, telaş olmayacak mı? Elbette ki olacak ama en azından o uğraşın sonunda bir şeylerin üst üste konulabileceğini görecekler, emeklerinin boşa gitmeyeceğini fark edecekler.

İşte onun için de bu hafta belki de daha önce hiç önemli olmadığı kadar önemli olacak. Tarafların kararları masaya konacak. Ya çözelim ya da çözmeyelim diyecekler. Umarım kararlar ortak olur ve “çözelim” derler.           

 


 

Din Savaşları

davet.jpg

“Tanrı var mı? Şu an beni duyuyor, görüyor mu? Şu an bu yazıyı okuduğumu biliyor mu? Yoksa, bu yazının bana ulaşmasını sağlayan da Tanrı’nın kendisi midir?” Bu cümlenin de yer aldığı ve “dininizi sorgulayın, doğru dini bulun” yönlendirmesi yapan bir yazıyı arabamın ön camında buldum. Ülkemizde oldukça artan ve dini bağnazlık yaratma tehlikesi bulunan İslami etkinliklerin yanında karşı taraftan da çalışmalar var. Bu yazıya sanırım daha önce de yine bir yerlerde rastlamıştım. Demek ki dağıtanların ellerinde çok varmış, arada çıkıp yine dağıtım yapıyorlar. Kendi dinlerine yani Hıristiyanlığa çağırıp, Kıbrıs’ın kuzeyine yönelik olarak “Müslümanlığı sorgulayın ve esas dini seçin” anlamına gelen çağrılar yapan yazıda “İsa, Tanrı’da doğdu. O’nun dünyasal babası yoktur. Bu yüzden, Kuran’da bile O’na ‘Meryem oğlu İsa’ diyorlar. Yani, baba ismi yok. Üstelik Kuran’da en az 11 defa; ‘Meryem Oğlu İsa, O Mesih’tir’ yazmaktadır” deniyor ve isteyenleri sohbete davet ediyor. Yani Kıbrıs’ın kuzeyinde bir de din savaşları yaşanıyor. Misyonerlik işi tarihin en eski yıllarına kadar uzanır ve anlaşılıyor ki günümüzde de devam ediyor.

 


 

Zizirolar günü akşam edemedi!

Ağustos böcekleri geçtiğimiz yıl neredeyse yok gibiydi… Doğayı tahribimiz ziziroların da ortadan yok olmasına neden oldu diye düşünmüştüm. Bu yıl geçen seneye göre seslerini daha fazla duyuyorum ancak bu kez de serçeler o kadar aç kalmışlar ki neredeyse topraktan çıkıp kanatlarına kavuşmaya çalışan her ziziroyu kapıyor gibiler… Bir de sıcak!!! Geçtiğimiz birkaç gün öyle sıcak oldu ki gece karanlık olana kadar öttü zizirolar… Günün akşam olduğunu anlayamadılar… Sıcaklar ziziroların ötüş saatlerini bile uzattı.

 


Çaresizlik!

Sıcaklar bastı ya!.. Serinlemenin yolları aranıyor… İlk akla gelen deniz tabii. Peki gidelim; Dur abi, adam başı 40 TL. Serinledik mi peki! Tabii ki hayır… Aksine başımızdan kaynar sular döküldü. Kendi malımıza 40 TL, 20 TL ödeyerek giriyoruz. Serinlemek mümkün mü! Evde kalalım o zaman… Vantilatörü açalım… Off sıcak üflüyor… Klimayı açalım o zaman… Peki açalım… Elektrik faturasındaki tutarın katlanmasını göze alıyorsan aç klimayı… Eeee ne yapacağız peki! Atıl duşa çık. Offf sular yanıyor… Ne serinlemesi! Eeeeee benden bu kadar.


 


Yalan zekâ işidir, dürüstlük ise cesaret. Eğer zekân yetmiyorsa yalan söyleme, cesaretini kullanıp dürüst olmayı dene.

Victor Hugo

 

 

Bu yazı toplam 2157 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar