“Ortak Metin” çıkmazı ve hükümet ortakları...
Hafta başı ara bölgedeki Şato Statüs resturantta gerçekleşen 3 saatlik görüşme sonucu Kıbrıs sorunu yeniden belirsizliğe sürüklendi.
Rum tarafının ortak metin ısrarı ve ortak metinde “tek egemenlik, tek vatandaşlık ve tek uluslararası kimlik” ifadelerinin yeniden bu metinde yer almasını istemesi Eroğlu’na tam da istediğini verdi. Bu tanımlamalara en başından karşı çıkan ama Talat-Hristofyas ortak açıklamalarında yer aldığı için ses çıkaramayan Eroğlu yeni bir ortak metinden bu ifadeleri kaldırmaya, bunu başaramazsa da kendi ayrılıkçı taleplerini araya sıkıştırmaya çalışıyor.
Anastasiadis bunu bilmiyor muydu?
Bence Eroğlu’nu çok iyi tanıyan Anastasiadis sonucun böyle olacağını biliyordu. Bunu bildiği için de “bir taşla iki kuş vurmayı” hedefledi. Anastasiadis hem ortaklarından, hem de seçilmesinde katkısı olan kiliseden çekiniyor. Bunun için Hristofyas’ın kabul ettiği görüşme zeminini ortadan kaldırarak “redçi çevrelere” mesaj vermeyi hedefliyor. Onlara “bakın ben zamanında Annan planına evet dedim ama Hrisftofyas’ın oluşturduğu görüşme zeminini değiştirerek devlete, devletin tek temsiliyetine sahip çıktım” diyecek.
Bunu başaramazsa da uluslararası kamuoyuna “Eroğlu’nun ve Türk tarafının uzlaşmaz tutumunu” anlatarak bir adım öne geçmeye çalışacak.
Anastasiadis’in şimdi tam da yaptığı budur. Üstelik Brüksel ziyareti öncesi BM temsilcisi olmadan gerçekleşen 3 saatlik liderler buluşması ona istediği fırsatı altın tepsi içinde verdi. Görüşme masasından kalkıp, Eroğlu’nun ortak metin konusundaki “katı tutumu”nu da cebine koyarak Brüksel’e uçtu.
Brüksel’de AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso'yla görüşmesinde konuyu gündeme getiren Anastasiadis, Barroso’dan destek aldı. Barroso Anastasiadis’le yaptığı basın toplantısında "Ortak bir açıklama konusundaki çabalara destek veriyoruz çünkü bu tür bir açıklama üzerinde anlaşmaya varılmasının müzakereleri kolaylaştıracağına inanıyoruz" dedi.
Bu durumda artık “önkoşulsuz görüşme”, “kalınan yerden devam” gibi çağrılar havada kalmaya mahkumdur.
Anastasiadis istediğini aldı. Brüksel’de bu desteğin yanında 2014-2015 için extra 200 milyon Euro katkı sağladı. Böylece AB’den hem maddi, hem de manevi destek alan Anastasiadis Brüksel’den daha da güçlenerek dönecek.
Eroğlu da geçen gün aldığı “Baş Muhtar” belgesiyle mutlu, mesut biçimde Sarayönü politkalarına, ya da Sarayönü entrikalarına devam edecek.
Bu politiklar nedeniyle Nisan 2004 refendum sonrasında uluslararası kamuoyu nezdinde kazandığımız itibar da böyle böyle hızla tükenecek. Zaten şimdiden eridi, bitti.
Kıbrıs Türk halkı bu sorumsuzluğu haketmiyor. Kıbrıs sorunu bizim temel sorunumuzdur ve bu sorun çözülmeden öteki bütün sorunlarımız ancak kısmi olarak çözümlenebilir.
Bu anlamda sorunları çözmek için halktan yetki alan siyasiler önceliği Kıbrıs sorununun çözümüne vermelidir. Bu yapılmadan halkın karşı karşıya kaldığı sorunlar bütünüyle aşılamaz.
Eroğlu halktan yetki aldı. Ama bu yetkiyi çözümü gerçekleştirme yönünde değil, görüşme sürecinde Talat’ın sağladığı ilerlemeleri durdurma ve görüşme sürecini sabote etme yönünde kullandı. Bunu da sonunda başardı. 1 Temmuz 2012 öncesi Rum tarafının AB dönem başkanlığını bahane ederek görüşmeleri durdurdu. O güne kadar zaten ayak sürüyerek devam ettirdiği görüşme sürecinden böylelikle kurtuldu.
Şimdi de Anastasiadis artık yeni bir sayfa açmak istiyor. Eroğlu da buna katkı koyarak süreci tamamen bitirmek ve kendi yolunu yürümek istiyor. Bunun için “Anavatan” bildiği Türkiye’den destek almasa da bildiğini yapıyor.
Sonuç olarak Anastasiadis daha bir yılı dolmayan başkanlık döneminde kendi açısından hem ekonomide, hem de Kıbrıs sorununda başarılı adımlar attı.
Eroğlu ise yerinde sayarak toplumun önünü tıkamaya devam etti.
Kuzey’deki yeni hükümet ise daha 3 ayını doldurmadan sıkıntı yaşamaya başladı. Hükümetin büyük ortağı CTP-BG rutin geçmesi beklenen bir kurultay sürecini çok adaylı ve çok karışmalı bir sürece sokarak şimdiden sıkıntı yaşamaya başladı.
Küçük ortak DP-UG ise kendi iç sıkıntıları dışında hükümet ortağını zora sokacak açıklama ve davranışlarla sanki hükümet ortağı değil, kendi bakanlıklarında ayrı hükümet gibi davranıyor.
Kıbrıs sorununun bugün girdiği çıkmazdan kurtaracak seçilmişlerden Cumhurbaşkanı Eroğlu Sarayönü politikaları ile iç konulara yoğunlaşırken, hükümet ortakları da kendi parti içi dertleri ile meşguller. Çözümsüzlükse her geçen gün biraz daha fazla canımızı acıtmaya, içimizi daraltmaya ve umudumuzu tüketmeye devam ediyor.