“Ortak trajedimiz ve gelecek için ortak umudumuz…”
12 Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum sanatçının eserlerinin sergilendiği “Acıdan Umuda” başlıklı resim, seramik ve heykel sergisi, 13 Mart 2025 Perşembe akşamı saat 19.00’da, Larnaka Belediyesi’ne bağlı Oroklini Yerel Yönetim Etkinlikler Salonu’nda büyük bir katılımla açıldı.
İki Toplumlu Kayıp Yakınları ve Savaş Mağdurları’nın ortak örgütü olan “Birlikte Başarabiliriz” ile Larnaka Belediyesi, Larnaka 2030 ve Kültür Hareketi’nin birlikte düzenlediği serginin gerçekleştirilmesinde kendisi de bir “kayıp” yakını olan ve aynı zamanda AKEL Yeniden Yakınlaşma Bürosu Sorumlusu olan Elias Dimitriu da büyük katkı yaptı. Serginin küratörlüğünü ressam Nilgün Güney ile seramik sanatçısı Fotos Dimitriu yaptı.
OROKLİNİ’NİN ÖNEMİ…
Serginin açılışında seramik sanatçısı Fotos Dimitriu bir konuşma yaparak bu serginin ortak acıları ve ortak umutları temsil ettiğini vurguladı. Larnaka Belediye Başkanı Andreas Viras da yaptığı konuşmada, barış mesajı verdi. Viras, konuşmasında şöyle dedi:
“Sanat aracılığıyla adanın iki toplumunu bir araya getirmeyi ve barış içinde bir arada yaşama, karşılıklı anlayış ve kabul yönünde derin ihtiyacı yansıtmayı başaran “Acıdan Umuda” başlıklı iki toplumlu bu önemli sanat sergisinin açılışında bu akşam burada sizlerle birlikte olmaktan büyük onur ve heyecan duyuyorum.
Sanatın farklılıklar arasında köprü kurma, kültürleri birbirine bağlama ve sınırlamaları aşarak insanları birleştiren hikayeler anlatma gücü vardır. Bu sergi sadece bir sanat etkinliği değil; aynı zamanda bizi ortak acıyı tanımaya ve insan ruhunun yeniden doğma ve umut etme gücünü görmeye çağıran bir diyalog, bir uzlaşı ve dostluk eylemidir. 12 Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk sanatçının eserleri aracılığıyla sanat, ortak trajedimizi ortaya koyarken, daha iyi bir gelecek olanağını da gözler önüne seriyor.
Sanat bizi birleştiren, farklılıklarımızın ötesini görmemizi, kabullenmemizi ve barış içerisinde bir arada yaşama yolunda birlikte ilerlememizi sağlayan bir araçtır. Bu sergi başkalarının acılarını anlamanın ve empati kurmanın uzlaşı ve sosyal adalet yolunda ilk adım olduğunu bize hatırlatmaktadır.
Bize acı, umut ve insan ruhunun gücü hakkında yeni bir bakış açısı sunarak eserleriyle sergiye katılan sanatçıları yürekten tebrik ediyoruz. Serginin küratörleri Nilgün Güney ve Fotos Dimitriu'ya ve bu önemli çabanın gerçekleşmesinde emeği geçen herkese özel teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Bu akşamki etkinlik barış içinde bir arada yaşamaya doğru uzun ve sürekli bir yolculuğun sadece başlangıcıdır. Sanatın herkesi birbirine yakınlaştırabileceğini ve bizleri ayıran sınırlamaların ötesinde bizleri birleştirebileceğini hatırlamamızı ve bu akşamdan hepimizin bir umut mesajı almamızı umuyorum.
Herkese yürekten teşekkür ederim.”
Sergi açılışında Larnaka 2030 adına bir konuşma yapan Larnaka 2030 Sanat Direktörü Kelly Diapuli, bu serginin önemine dikkat çekti, Larnaka’nın Avrupa Başkenti yarışında çeşitli iki toplumlu etkinlikler yapmayı planladığını da anlattı.
OROKLİNİ DİYE BİR YER…
Biz de serginin açılışında, bu serginin organizatörlerinden biri olarak bir konuşma yaptık ve şöyle dedik:
“… ‘Acıdan Umuda’ başlıklı sergimize katıldığınız için çok teşekkür ediyorum. Özellikle Larnaka Belediyesi’ne, Larnaka 2030’a, Oroklini Bölge Belediyesi Etkinlikler Salonu’na, “Kültürel Hareket”e, iki toplumdan kayıp yakınlarının ve savaş mağdurlarının ortak örgütü BİRLİKTE BAŞARABİLİRİZ’e, sergimizin küratörleri Nilgün Güney ve Fotos Dimitriu’ya ve bu sergiye eserleriyle katılan tüm sanatçılarımıza çok teşekkür etmek istiyorum. Çok değerli arkadaşımız, aynı zamanda AKEL Yeniden Yakınlaşma Bürosu sorumlusu olan İlias Dimitriu’ya da bize bu serginin hazırlanmasında çok yardım ettiği için yürekten teşekkürler…
Bu akşam acı ve insaniyet nedeniyle buradayız… Kötülük ve iyilik nedeniyle buradayız… Karanlık ve sevgi nedeniyle buradayız… Buradayız çünkü geleceğe inanıyoruz, geçmişten çok daha iyi bir geleceğe sahip olabileceğimize inanıyoruz, geleceğimizin anahtarı olan empati ve karşılıklı anlayışı başarabileceğimize inanıyoruz.
Oroklini bir acı ve umut bölgesidir. Bu köyde bir otobüs dolusu Kıbrıslıtürk, Mayıs 1964’te “kayıp” edilmişti… Bazı Kıbrıslırumlar, 11 Kıbrıslıtürk’ü kaçırmış, onları öldürmüş ve Oroklini’de bir kuyuya gömmüştü… Bu Kıbrıslıtürkler’in aileleri çok büyük bir trajedi yaşamıştı… Yıllar sonra, bu “kayıp” Kıbrıslıtürkler’in gömü yerini, Kayıplar Komitesi yetkilisi rahmetlik Ksenofon Kallis (nur içinde yatsın), bu köyde bulmuştu.
Başkalarına acı veren “kötü” insanlar vardı bu köyde ama aynı zamanda iyi yürekli ve insaniyete sahip insanlar da vardı aynı köyde – rahmetlik Mihalis KirlitçAs gibi insanlar barışı ve yeniden uzlaşmayı savunmaktaydı. 1964’te “kayıp” edilen bu otobüsteki Kıbrıslıtürkler’in yakılarıyla toplantılar düzenlememize yardım etti Oroklini’de – kuyunun üstüne ve çevresine bu “kayıp” yakınlarıyla birlikte zeytin ağaçları ektik ve o günlerde bu köyde yerel yetkililer de Kıbrıslıtürk kayıp yakınlarının acılarını paylaşarak empatilerini yansıttılar… Nea Yenya örgütünden Eleni Mihail de büyük bir insan yüreğine sahip bir insan olarak ekilen zeytin ağaççıklarını sulayarak onların bu topraklarda toplumlarımız arasında bir dostluk ve yeniden yakınlaşma simgesi olarak büyümelerini sağladı.”
“OTOBÜSLER DOLUSU KAYIP İNSAN…”
“1964’te “kayıp” edilen otobüs, Kıbrıs’taki tek kayıp otobüs değildi. Otobüsler dolusu Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler kaçırılmış, öldürülmüş ve toplu mezarlara gömülmüşlerdi: Dohni’den, Aşşa-Afanya’dan, Yalusa’dan, Lefkoşa’dan Baf’a giderken içinde yaşlı insanların olduğu bir otobüs de Latça’dan kaçırılarak içindekiler öldürülüp kayıp edilmişti. Bu otobüslerden “kayıp” edilmiş olan bazı Kıbrıslıtürkler ve Kıbrıslırumlar’ın bir kısmı bulunsa da, bazıları hala “kayıp”tır…
Ancak bu adada her zaman umut da oldu çünkü Cengiz Ratip gibi insanlar 1963’te bazı Kıbrılsıtürkler tarafından kaçırılan bir otobüs dolusu Kıbrıslırum öğrenciyi kurtarmak için bizzat Dillirga’ya gitmiş ve onların serbest bırakılmasını başarmıştı. Ancak 1964’te kurulan bir pusuyla Poli’de öldürüldü ve günümüzde hala “kayıp”tır.
Dohni ve Zigi’den iki otobüs dolusu insan kaçırılarak öldürülmüş ve kalıntıları yıllar sonra Yerasa ve Pareklişa’da bulunmuştur. Bu sergiye seramik eserleriyle katılan Yıldan Sedef Güladeniz’in iki kardeşi de bu otobüslerde “kayıp” edilmişti – bir kardeşinden geride kalanlar bulundu ancak diğer bir kardeşi hala “kayıp”tır.”
SAVAŞTA BİLE İNSAN KALINABİLECEĞİNİ GÖSTERDİLER…
“Buradayız bu sergiyle çünkü Stavros Poyrazis, Cengiz Ratip, Alpay Topuz ve Dr. Kosta Hacıgagu gibi sade Kıbrıslılar’ın insaniyetini de göstermek istiyouz. Onlar bize savaş olsa dahi yine de insan kalabileceklerini gösterdiler ve Dr. Derviş Özer de Kıbrıs’ta insaniyete adadığı onların heykellerini yaptı, bu sergide onları da göreceksiniz.
Stavros Poyrazis, Stroncilo’nun muhtarıydı ve hem 1963’te, hem de 1974’te köylüsü Kıbrıslıtürkler’i koruyarak onları öldürülmekten kurtardı. Ne yazık ki 1974’te köyünden alınarak başka köylüleriyle birlikte öldürüldü ve “kayıp” edildi. Yıllar sonra kalıntıları bir toplu mezarda bulundu ve defnedilmek üzere ailesine verildi. Nur içinde yatsın…
Benzer şekilde, Kıbrıs Cumhuriyeti Milletvekili olan Cengiz Ratip de Dillirga bölgesinden bazı Kıbrıslıtürkler tarafından 1963’te kaçırılan bir otobüs dolusu Kıbrıslırum öğrencinin hayatını kutardı. Gidip pazarlı ederek onların serbest bırakılmasını sağladı. Ne yazık ki tıpkı Poyrazis gibi, o da öldürüldü ve 1964’ten beridir hala “kayıp”tır.
Dr. Kosta Hacıgagu, 1974’te savaş esnasında yaralanmış olan Kıbrıslıtürkler’I tedavi etti, Kıbrıslıtürk toplumunda iyi bilinen ve büyük saygı gören bir hekimdi, çoğu zaman tedavi ettiklerinden para da almıyordu… 1974’te EOKA-B’cilerin öldürmeye geldiği Kıbrıslıtürk hastalarının hayatlarını kurtardı, onların binaya girmelerine izin vermedi.
Birkaç ay önce kaybetmiş olduğumuz Alpay Topuz ise, 1974’te savaş esirlerinin tutulduğu Voni Kampı’nda tecavüzleri durduran kişiydi. Bazı Kıbrıslıtürkler’in kamptaki bazı Kıbrıslırum erkekleri öldürmesini durdurdu, aynı şahısların Kıbrıslırum kadınlara tecavüz etmelerini durdurmayı başardı. Bebeklere süt, çocuklara oyuncak bulup getirdi. 600’den fazla Kıbrıslırum esire düzgün davranılmasını sağladı.
Bu sergide onların heykellerini göreceksiniz… Onların insaniyetini onore ediyoruz ve bu adanın geleceği için umut sağladıklarını vurguluyoruz. Huzur içinde yatsınlar ve bu adada barış ve yeniden uzlaşma yolumuzu aydınlatmaya devam etsinler…”
ESERLER SATILIK DEĞİL…
Sergi, 20 Mart Perşembe gününe dek açık olacak ve bundan sonraki durağı Baf olacak. Baf’ta 3 Nisan’da açılacak olan sergi, ardından 9 Nisan’da da Leymosun’da sergilenecek. Sergideki eserler satışa konulmadı çünkü sergi, insani bir konuyu, “kayıplar”ın acılarını ve bu ortak acılardan hareketle ortak bir umudu temsil ediyor. Bu yüzden sergilenen hiçbir eser satılık değil.
ORTAK ACILARIMIZ…
Serginin amacı, acıların “Türk acısı”, “Rum acısı” değil, İNSANİ BİR ACI olduğunu yansıtmak, bunun ortak bir acı olduğunu göstermek… Bu adada barışçıl bir gelecek kurmak için de, ortak acılarımızın yanısıra, insaniyet gösteren hareketlerin de özünde ortak olduğunu görmek gerekiyor… Cengiz Ratip, Stavros Poyrazis, Alpay Topuz ve Dr. Kostas Hacıgagu gibi parlak insaniyet örnekleri bizlere ortak geleceğimiz için umut veriyor çünkü çatışmaların ortasında bile insan kalmanın mümkün olduğunu, bunun bir “seçim” olduğunu yanısıtıyor…
Böylesi sanat eserleri birlikte yaşama umudumuzun simgesi olarak okullarda, kolejlerde ve üniversitelerde sergilenmeli…
Serginin açılışında ressam Nilgün Güney, Yıldan Sedef Gülakdeniz ve sergiye katılanlar...
Sergide Dafne Triminikliodis'in bir eseri...