1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Osman Mustafa bugün Çatalköy’de toprağa veriliyor…
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Osman Mustafa bugün Çatalköy’de toprağa veriliyor…

A+A-

1974’te Türk savaş uçaklarının Atalassa Psikiyatri Hastanesi bombarımanında ölen “kayıtsız kayıp” Osman Mustafa, Lefkoşa Hastanesi morgu yanındaki yedi kişilik bir toplu mezarda yapılan kazılarda bulunarak DNA testleriyle kimliklendirildi…

 

 

gg-052.jpg

20 Temmuz 1974’te Türk savaş uçaklarının Atalassa Psikiyatri Hastanesi bombardımanında ölen ve hiçbir zaman ne resmi “Kayıplar Listesi”ne, ne de “Şehitler Listesi”ne konan “kayıtsız kayıp” Osman Mustafa, Lefkoşa Hastanesi morgu yanındaki yedi kişilik bir toplu mezarda yapılan kazılarda bulunarak DNA testleriyle kimliklendirildi. Osman Mustafa bugün ailesi tarafından Çatalköy’de toprağa verilecek.

Kıbrıs Cumhuriyeti İnsani İşler Komiserliği tarafından yürütülen kazılarda yedi kişilik toplu mezarda altısı Kıbrıslırum, birisi de Kıbrıslıtürk olmak üzere toplam yedi kişiden geride kalanlar bulunarak tümü de DNA testleri vasıtasıyla kimliklendirilirken, bu testlerde kimliklendirilen Kıbrıslıtürk’ün, hastanede hasta olarak bulunan ve bombardımanda hayatını kaybeden Osman Mustafa olduğu kesinleşti.

Bu süreçte, hastane bombardımanında ölen toplam 32 kişiden üçünün Kıbrıslıtürk olduğu ortaya çıktığı zaman bu konuda çeşitli araştırmalar yapmış ve bombardımanda ölen ve hastane çevresinde toplu mezarlara gömülen bu üç Kıbrıslıtürk’ün ailelerini bulmaya çalışmıştık. Bombardımanda hayatını kaybeden üç Kıbrıslıtürk’ten ikisinin ailesine ulaşarak, DNA örneği vermelerine yardımcı olmuştuk. Üçüncü Kıbrıslıtürk’ün ailesine ise henüz ulaşamadık.

Kıbrıslıtürk yetkililer tarafından resmi Kayıplar Listesi’ne de, Şehitler Listesi’ne de hiçbir zaman konmamış olan “kayıtsız kayıp” Osman Mustafa için Kayıplar Komitesi herhangi bir çalışma yürütemiyordu – bunun nedeni Kayıplar Komitesi’nin sadece resmi “Kayıplar Listesi”nde bulunanlar için kazı yürütmesi…

“Kayıtsız kayıplar” için ise Kıbrıs’ın güneyinde Kıbrıs Cumhuriyeti İnsani İşler Komiserliği, eğer gömü yerleri Kıbrıs’ın güneyinde ise çalışma yürütebiliyor, kazı yapıyor ve DNA testlerini de Kıbrıs Nöroloji ve Genetik Enstitüsü’nde yaptırıyor.

Geçtiğimiz Ekim ayında İnsani İşler Komiserliği’nin Laboratuvarı’nı “kayıtsız kayıp” Osman Mustafa’nın kızkardeşi Özay Sert ve erkek kardeşi Ahmet Soyuarap’la birlikte ziyaret ettik ve kendilerine kazıyı yürüten arkeologlardan birisi ile İnsani İşler Komiserliği Danışmanı Ksenofon Kallis tarafından bir sunuş yapılarak kazının aşamaları anlatıldı. Daha sonra laboratuvarda, Osman Mustafa’dan geride kalanları gören kardeşleri, cenaze tarihi olarak bugünü yani 27 Kasım 2018’i saptadı.

Bundan sonra Kıbrıs İnsani İşler Komiseri Fotis Fotiu ve ekibi, Birleşmiş Milletler Barış Gücü UNFICYP yetkililerine bir mektup yazarak bu tarihte cenazenin yer alacağını bildirdi.

Osman Mustafa’nın kardeşi Ahmet Soyuarap da, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Dışişleri Bakanı Kudret Özersay ve Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’na birer mektup yazarak, cenazenin teslim alınacağı bugün acılı aileye yardımcı olunmasını, bu konuda BM Barış Gücü’nün Kıbrıslıtürk makamlara bilgi vermiş olduğunu belirtti.

Osman Mustafa’nın değerli ailesinin acısını paylaşıyoruz, her adımda yanlarında olmaya çalıştık ve bugün Osman Mustafa defnedilirken de yanlarında olacağız… Osman Mustafa artık bir toplu mezarda yatmayacak, Çatalköy’de onu çok seven ve o öldükten sonra hep siyahlar giyerek her gün “kayıp” oğlu için gözyaşı döken sevgili anneciğinin yanına defnedilecek ve doğru düzgün bir kabri olacak.

Onu çok seven kardeşleri ve akrabaları, onu ziyaret edebilecek…

Artık rahat uyuyabilecek sevgili Osman Mustafa… Sevdiklerinin kalbinde, hep ışıklarda olacak…


BASINDAN GÜNCEL…

“Kolombiya - Hep o fasit daire…”

Aykan Sever

Güney Amerika’nın genelinde sağ-faşist hareketler şu yada bir biçimde yükselişte. ABD’nin kıta üzerindeki hegemonik gücü artıyor. Bütün bu olumsuzlukların içinde görece ayrıksı ve umut taşıyan Kolombiya’daki barış çabalarının da “kötü hava”dan etkilenmesi kaçınılmazdı.

Halkın çok ciddi sorunlarla boğuştuğu Kolombiya’da başlangıcından beri ülkenin “eksik” barışı kayda değer handikaplar barındırıyordu. Bunlardan en önemlisi barışın referanduma sunulması ve daha sonra güdükleştirilmiş bir barış anlaşmasının ikinci kere FARC-EP (Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri- Halk Ordusu)  ve Santos hükümeti tarafından imza altına alınmasıydı.

Bu FARC açısından ciddi bir boyun eğişi ve devletin zoru/oyunu karşısında çok da Kolombiya oligarşisini sıkıntıya sokmayacaklarına işaret olarak değerlendirilebilirdi. Sonra ikinci kırılma FARC’ın önde gelen isimlerden Jesús Santrich’in uydurma suçlamalarla Nisan ayında tutuklanmasıydı. Gelinen süreçte FARC, Santrich’i serbest bıraktıramadığı gibi geniş bir kamuoyu oluşturmakta da yetersiz kaldı. Şimdi Santrich’in ABD’ye gönderilmesi engellenebilecek mi bu da ayrı bir soru.

Geçtiğimiz haftalarda Kolombiya basınında yer alan bir rapora göre yaklaşık 6 bin 500 FARC gerillası “uyum kamplarını” terk etti. Bunlardan 2 bini yeniden silahlandı ve kırlara çekildi. Aralarında FARC-EP Başmüzakerecisi Iván Márquez’in de bulunduğu lider pozisyonundaki 30 kişinin de gerillaları yeniden organize etmeye çalıştığı varsayılıyor. BM raporlarına göre halen yaklaşık 1.500 kişi entegrasyon kamplarında yaşıyor.

Çözülemeyen diğer önemli bir sorunsa sosyal liderlerin katledilmesi oldu. FARC’ın kırsal alanı boşaltmasıyla birlikte paramiliter gruplar devletin etkin yönlendirmesiyle, neoliberal yağma politikaları önünde engel olarak gördükleri, sendika yöneticileri, insan hakları savunucuları, aydınlar ve yerli topluluklarının liderlerini sistematik olarak katletmeye sürdürdüler. Barış anlaşmasının yürürlüğe girdiği tarihten (1 Aralık 2016) bu yana süreci yakından takip eden Indepaz’ın verilerine göre 414 sosyal lider katledildi. Son kurban Cauca eyaletinde Álvaro Paul Gómez Garzón isimli insan hakları savunucusu oldu. Özetle Kolombiyalı yazar ve gazeteci Hernando Calvo Ospina’nın söylediği gibi “Ülkede en ölümcül güç devlet, bunun da ruhu paramilitarizm”.

Sonuç olarak Kolombiya oligarşisi halkı barış diye “suya götürüp susuz getirme” taktiğinde şimdilik başarılı.

Öğrenciler “Silaha değil, eğitime bütçe!”

Kolombiya’da aylardır öğrenci eylemleri sürüyor. “Parasız, kaliteli eğitim ve silaha değil eğitime daha fazla bütçe” talepleri etrafında bir araya geliyorlar.

Öğrencileri başta öğretim üyeleri olmak üzere halk destekliyor. Ülkenin belli başlı kentleri sık sık protesto gösterilerine sahne oluyor. Buna karşılık polis saldırganlığı ise zaman zaman öğrencileri yaralamaya kadar giden düzeylere ulaşıyor. Bu günlerde hükümetle öğrenciler arasında müzakereler ve eylemler sürüyor.

Odebrecht’in Kolombiya ayağı

Burada kısaca ülkedeki tabloyu özetlemek açısından önemli bir başlığa daha yer vermekte yarar. Brezilya merkezli başlayan ve hemen hemen Güney Amerika ülkelerinin tamamında sorun olan Odebrecht yolsuzluk skandalının Kolombiya ayağında da bir ucu şimdiki Başkan Duque ve eski Başkan Santos’a dokunan davanın kilit isimlerinden Jorge Enrique Pizano “kalp krizi” sonucu hayatını kaybetti. Üç gün sonra babasının cenaze töreni için İspanya’dan gelen oğlu Alejandro da “arsenik zehirlenmesi”nden öldü.

Denetçi pozisyonundaki Pizano’nun açıkladığı belgeler; bürokrasi, finans sermayesi ve politikacılar arasındaki rüşvet ağını sergiliyordu. Önemli bir tanığını kaybeden davanın çıkmaza girme olasılığı artık bir hayli yüksek.
ELN ile barış görüşmeleri

Ivan Duque’nin Kolombiya devlet başkanlığı koltuğuna Ağustos ayında oturması sonrası ülkedeki şu an en büyük gerilla örgütü olan ELN ile görüşmeler durduruldu. Gerekçe olarak ELN’nin elindeki rehineleri serbest bırakmaması gösterilse de seçim kampanyası sırasında Duque, zaten ELN ile görüşmeleri sürdürmeyecekleri sözünü vermişti. Kaldı ki eski Başkan Uribe varken bu konularda sözün ne kadar Duque’ye düştüğü şüpheli. Hatta Kolombiya medyasında “gerçek devlet başkanı kim?” diye dalga bile geçiliyor.

ELN bir süredir sosyal medya hesabında Havana’da ELN müzakere heyetinin bir tarafta olduğu masanın diğer tarafının boş olduğu fotoğraflar paylaşıyor. Bu hafta durdurulmuş görüşmelere yeni bir kriz konusu daha eklendi. ELN müzakere heyetine liderleri Nicolás Rodríguez Bautista’yı da eklediğini açıkladı.

Bautista, Duque’nin iktidara gelmesi sonrası Interpol listesine kırmızı bültenle aranlar arasına dahil edilmişti. Bautista’nın Küba’ya gidebilmesi için bu arama kararının kaldırılması gerekiyor. Şu ana kadar Duque’den bu konuda ses çıkmadı. Kolombiya basını Bautista’nın tedavi görmesi için müzakere heyetine dahil edildiğini iddia ediyor. ELN ise barış anlaşmasının başlangıcında yapılan mutabakata sadık kalarak müzakere heyetini belirlemenin kendi hakları olduğunu söylüyor.

ELN ile ilgili bir diğer sorunsa komşu Venezuela sınırları içinde cereyan etti. Geçtiğimiz haftalarda çıkan bir çatışmada dört Venezuela askeri öldü, 10’u da yaralandı. Saldırıyı ELN-Venezuela’nın yaptığı iddia edildi. ELN saldırıyı yapanların kendileriyle ilgisi olmadığını, müzakereleri baltalamak için bu saldırının organize edildiğini söyledi.

Kolombiya-Venezuela gerilimi

Yukarıda bahsettiğim provokasyon sonrası Venezuela bir açıklama beklerken Kolombiya yönetimi bu meseleyi bütünüyle çarpıtarak “Maduro terörizme destek veriyor”a dönüştürdü. Doğal olarak Brezilya’da faşist Bolsonaro’nun başkanlığa seçilmesi sonrası Bolsonaro’ya “ Gel birader beraber Venezuela’ya savaş ilan edelim.” diyen bir zihniyetten başka şeyler beklemek zor. Ancak bu hikayenin asıl kurgusunun Washington cenahlarına ait olduğunun kokusu fazla sürmeden açığa çıktı. Trump yönetimine yakın kaynaklar basına “Venezuela’yı terörizme destek veren ülkeler” kategorisine alacaklarını sızdırdılar. Belli ki bir ön yoklama. Kanıt, müzakere sürecinde Venezuela’nın FARC’ı motive etmesi. Bir zamanlar bu çabayı desteklediklerini ise kısa zamanda unuttular.

Kıtada son dönem özellikle Arjantin, Şili ve Brezilya’da devlet terörü ve paralelinde sivil faşist saldırılarda artış var. Devlet terörü direnen insanları hedefliyor. Son olarak Arjantin’de Rodolfo Orellana, Şili’de ise Camilo Catrillanca isimli devrimciler devletin kurşunlarının hedefi oldu.

Mapuche genç Camilo Catrillanca’nın cenaze töreni

Ayrıca dikkat çeken bir olgu Güney Amerika’nın geçmişinde yaygın olmayan sivil faşist organizasyonların türediği görülüyor. Burada kıtada hegemon olma derdindeki ABD siyaseti belirleyici önemde. Bu yönelimin bir parçası olarak Evangelist kilisenin de etkin olduğu bölgeden yapılan değerlendirmeler arasında yer alıyor. Bu politikanın en azından egemenler nezdinde başarılı olduğu söylenebilir. Tıpkı Şili Devlet Başkanı Sebastián Piñera’nın kendi ülkesini bir ABD eyaleti olmaya indirgeyen Trump’la verdiği pozda görüldüğü gibi…

(BİANET.ORG – Aykan SEVER – 24.11.2018)

 

 

 

Bu yazı toplam 1995 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar