Osmanlı ve bugün…
7. Sınıf ‘Kıbrıs Türk Tarihi’ kitabına bir baktım geçtiğimiz günlerde… Kızımın tarih sınavı öncesi kitapta neler olduğuna bir bakmak istedim.
Sizlere de tavsiye ederim. Osmanlı’nın Kıbrıs’ı fethini ve sonrasındaki nüfus poli
7. Sınıf ‘Kıbrıs Türk Tarihi’ kitabına bir baktım geçtiğimiz günlerde… Kızımın tarih sınavı öncesi kitapta neler olduğuna bir bakmak istedim.
Sizlere de tavsiye ederim. Osmanlı’nın Kıbrıs’ı fethini ve sonrasındaki nüfus politikalarını okurken bugünkü politikalarla benzerlikler göreceksiniz.
Daha önce ‘Muhteşem Süleyman’ dizisinde Kanuni Sultan Süleyman’ın bir fethin hemen sonrasında ilk emrinin “tez bir cami inşa edin” olduğunu yazmıştım bir yazımda… Kıbrıs’ta da bugün olanın bir cami değil, camiler inşa etmek olduğunu biliyorsunuz. Ve işte 1571’de biten Kıbrıs’ın fethinden sonra o zamanki nüfus politikalarını yine Eğitim Bakanlığı’nın 7. Sınıf ders kitabından alıntılar yaparak anlatmak istiyorum. Osmanlı’nın fethettiği yerlerde bir ‘tahrir’ politikası varmış. Yani orada yaşayanların nüfus, vergi ve askeri potansiyelleri tespit edilirmiş. Bir çeşit o ülkenin yaşayanları hakkında bilgiler kaydedilirmiş. İşte bu ‘tahrir’den sonra tarih kitabına göre şu tespitler yapılmış;
“Tahrir sonucunda adanın bir eyalet merkezi için yeterli nüfusa ve gelir düzeyine sahip olmadığı ortaya çıktı. Bu tahririn sonuçları, mufassal defter diye adlandırılan ayrıntılı bir kayıt defterine geçirildi. Böylece adadaki nüfus vergi ve askeri potansiyel tespit edilmiş oldu. Bu nüfus adanın savunması ve ekonomik kalkınmasının sağlanması için yetersizdi. Bu durum karşısında Türkiye’den Türk nüfus getirilerek adaya yerleştirilmesine karar verildi.”
Bu tespitlerle birlikte adada boş tarım arazileri olmasına karşın nüfusun azlığı bu arazileri işlemeye ve askeri açıdan da adayı savunmaya yetmeyeceğinden bir ‘sürgün fermanı’ çıkarıldı ve bu fermana göre de gönüllülük esasına göre sürgün hükmüne uygun olanlar ve cezaen yapılan iskanlar olarak üç bölümde Kıbrıs’a aileler taşındı.
Bugüne baktığımızda aynı nüfus politikaları sürüyor. O zaman fetih vardı… Şimdi!.. O zamanlar sürgün, cezaen veya gönüllülük esasına göre adaya getirilecek olanlar Kıbrıs için yararlı olacak kalifiye insanlar arasından seçiliyordu. Bu kişilerin yani adaya gönderilecek olanların temiz karakter sahibi olup olmadıkları da iki kişinin kefaleti sonucunda belirleniyordu. Bu süreçte adaya ayakkabıcı, çizmeci, keçeci, aşçı, demirci, hallaç, terzi, kumaş dokuyucusu ve boyacısı, semerci, nalbant, bakkal, dülger, yapıcı ustası, derici (debbağ) gibi zanaatkar ve ustalar getirilmiş.
Bugüne baktığımızda 1974 sonrası tarım gücü adı altında insanlar getirildi. Gerçi tarım gücü olarak getirilenlerin narenciye bahçesini görmedikleri, sulu tarımdan anlamadıkları, fındık toplayanların hayvancılık yapmaya getirilmeleri gibi yanlış işler yapıldı. Gelen göçmen insanlar epeyce bocaladılar, belki getirilme gerekçeleri olan işleri öğrenmeye çalıştılar, belki başka işler yaptılar, bu adada yerleştiler, geleceklerini bu adada kurdular, filizlerini bu adada attılar ama ya daha sonrası…
Daha sonrasının nasıl geliştiği bugün gazete sayfalarımızda görülüyor zaten… Her gün çeşitli adi suçlar… Hırsızlık, adam öldürme, taciz, tecavüz, namus meseleleri!.. vb. 74 sonrası adaya getirilenlerin de duyduklarında, okuduklarında nefret ettikleri, iğrendikleri bir durum var artık…
Sonuçta Eğitim Bakanlığı’nın ‘Kıbrıs Tarihi’ne bir de ‘Türk’ sözcüğünü eklemek gereği duyarak ‘Kıbrıs Türk Tarihi’ adını verdiği kitapçığa bir de siz göz atın. Geçmişi ve bugünü benzerlikleri, yanlışlıkları ve sanki değişmeyen nüfus politikalarıyla gözlerinizin önüne getireceksiniz.