1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. ‘Öteki’lerin Arasındaki ‘Biz’ Ayşe Tatile Gidiyor / Η Αϊσέ πάει διακοπές
‘Öteki’lerin Arasındaki ‘Biz’ Ayşe Tatile Gidiyor / Η Αϊσέ πάει διακοπές

‘Öteki’lerin Arasındaki ‘Biz’ Ayşe Tatile Gidiyor / Η Αϊσέ πάει διακοπές

‘Öteki’lerin Arasındaki ‘Biz’ Ayşe Tatile Gidiyor / Η Αϊσέ πάει διακοπές

A+A-

 

Ahmet Yıkık
[email protected]

Biz ve öteki meselesini kaşıdıkça altından çıkanların ardı arkası kesilmeyecek gibi. Şaşırmaya devam eder gördükleri karşısında insan, hayrete düşer. Susar. Dudaklardan sızan acı, kıvrıla kıvrıla aşar boğazı, yüreğin tam da orta yerine ilişip kalır. Ötekiler hakkında sahip olunan (ön)yargılar belirgindir,  çemberin ‘biz’ tarafında yaşayanlarca iyi bilinir. Gelgelelim ‘biz’leşen gizil ‘öteki’lerin varlığından çoğunluk bihaberdir. Kimi zaman eviçinde buluşuruz onlarla, kimi zamansa dışarda. Belki rastgele karşılarız sözde ‘gerçek’inde dünyanın, çıkmaz bir sokakta. İşte beni bu yazıyı kaleme almaya sevk eden güdünün kaynağı da böylesi bir rastlantıya dayanır. Yok, hayır, ne olur yanlış anlamayın! Hadise’yle eviçinde tanışmadım, ne de onu dışarıda şans eseri tanıdım. Yollarımızın kesiştiği mekân tamamen kurgusaldır; çünkü çırılçıplak gösterdi kendini, sayfalarında bir novellanın. Tanışıklığımızın tek taraflı olması bundandır…

Ayşe Tatile Gidiyor sözünün referans noktası tektir. Dolayısıyla Kıbrıs’ın yakın tarihine ilgi duyan ve bu konuda az buçuk bilgi sahibi olanlara oldukça tanıdık gelecektir. Mevzu bahis sözün bir kitaba başlık olduğunu söylersek, sakın ola tekrarlana tekrarlana klişeleşmiş olaylar etrafında dolanan bir tarih ya da politika kitabı aklınıza gelmesin! Çünkü Konstantia Sotiriou’nun (d. 1975 - ) ilk eseri Ayşe Tatile Gidiyor’un, başta okuru yanıltması kaçınılmaz adına rağmen, içinden bildik tarih ve siyaset tezleri fışkıran kitaplarla uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Tam aksine, yazın sanatının dönüştürücü özelliklerini gözler önüne seren, okunası bir öykü vaat eder okura. Ötekilerin arasında ‘biz’leşen bir kadının, Hadise’nin hikâyesi ‘çarpıcı’ kavramıyla büsbütün örtüşür.

Ayşe Tatile Gidiyor daha ilk satırından sıradan bir eser olmadığının ipuçlarını verir. Okurun kafasında anlatıcının kim olduğuna dair bir soru işareti uyanması işten bile değildir. ‘Sen’ diye seslenir anlatıcı, yakın mesafeden. İlkin kendisine konuşulduğunu sanan okur, çok geçmeden asıl muhatabın Hadise olduğunun ayırdına varır. Böylece anlatımın yazar anlatıcı tarafından ikinci tekil kişi, bir başka deyişle “sen” diliyle sürdürülmesi yavaş yavaş kanıksanır. Kimliği meçhul yazar anlatıcı belli ki Hadise’yi çok iyi tanımaktadır. Gel gör ki olay örgüsünün bir top kumaş parçası gibi bir çırpıda açılmasını hiç mi hiç arzu etmez. Olayların kronolojik bir seyre tabi olmamasını boşuna tercih etmemiştir. Usulca dehlizlerine doğru çeker bizi Hadise’nin, zihninde dolaştırıp onun içini kemiren kaygıya ortak eder.

Hadise’nin öyküsünün ana unsurları şöyle özetlenebilir:  Olaylar, Ayşe henüz tatile çıkmamışken yani 74 öncesine uzanır. Anne babasını yitirdikten sonra ablası onu yanına alır. İlk çocukluğunu yaşadığı Baf’tan ayrı düşmesine rağmen Lefkoşa’ya çabuk alışır. ‘Şeher’de onu nasıl bir yazgının beklediğini nereden bilsindi ki zaten. Genç kızın kalp atışlarını hızlandıran delikanlıyla tanışması, bir dönüm noktası niteliğindedir. Elinde sımsıkı tuttuğu haçı ona doğru uzatarak tercih yapmasını söyler ablası.  Ya dinini ve ailesini tercih edecektir ya da Kıbrıslı Türk Arif’i. Seçimini Arif’ten yana kullanmakta tereddüt etmeyen Eleni, aşkı uğruna geçmişiyle arasına bir çizgi çeker. Bu noktadan sonra yoluna Hadise olarak devam edecektir, Arif’le yan yana. Ne yazık ki işler sandığı gibi gitmez. İki toplum arasındaki çatışmalar patlak verir. Arif de işe gitmek için sağ çıktığı evlerine, arkadaşları tarafından ölü olarak getirilir. Kıbrıslı Rumlar tarafından öldürülmüştür. Derken Ayşe Kıbrıs’a tatile gelir ve böylece oğluyla birlikte adanın kuzeyinde sürdürür yaşamını Hadise, özünden tamamen kopmuş! Arif’in acısını yüreğinde taşıyan Hadise, tüm sevgisini oğluna yönlendirir. Ve 2003’te sınır kapıları açılana değin sular sakindir. Ama oğlu Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu almak için Güney’e gitmeyi kafasına takmıştır bir kere. Annesinin itirazlarına aldırmaz bile. Hadise’nin yıllarca oğlundan sakladığı sırrın gün yüzüne çıkmasına ramak kalmıştır. Sonrasında olacaklardansa ödü kopmaktadır 75 yaşındaki kadın karakterin. Kaygılı bekleyiş sırasında onunla konuşan yazar anlatıcı, Hadise’nin uzun ve trajik yaşam öyküsünden kesitler aktarır. Sayfalar ilerledikçe Hadise’nin sesi de duyulur sık sık.

Anlatımı yazar anlatıcıyla paylaşır. Geçmişin farklı istasyonlarına uğradıktan sonraysa yine eserin şimdiki zamanına döneriz. Kaçınılmaz finale!..

Kısa romanın bazı sayfalarında dipnotların yerleştirildiği dikkat çeker. Kıbrıs ağzıyla konuşan Hadise’nin kullandığı kimi sözler ya da anlattığı bazı öykülere ilişkin açıklamalarda bulunur yazar. Eskiden ninesinden ya da dedesinden işittiğini söylediği kimi deyimlerle masallara açıklık getirir. Ne yazık ki tüm bunlar eserin kurgusal bütünlüğüne zarar verir. Çünkü eser üstkurmaca unsurları taşıyan söz oyunlarıyla bezenmiş postmodern bir anlatı değildir. Bilakis kurgusallığına rağmen ete kana bürünmüş capcanlı bir karakterin öyküsü dillendirilmektedir. Okur da kurmacanın gerçekliğine kapılmış Hadise’nin peşi sıra gitmektedir. Dolayısıyla gereksiz dipnotlar okuyucuyla eser arasındaki estetik uzaklığın (aesthetic distance)  artmasına yol açmıştır.

Sotiriu’nun kitabında üçüncü tekil kişi anlatımı yerine ‘sen’ anlatımını kullanması yerinde bir seçim olarak değerlendirilebilir; hikâyeleme tekniğinin alışılageldik kalıpların tekdüzeliğinden sıyrılmasına imkân tanımıştır. Anlatımın başkarakterle birlikte sürdürülmesiyse, eserin tekil bakış açısının sığlığına düşmesine engel olmuştur. Yanı sıra yazar anlatıcı olayları modern Yunancayla aktarırken, Hadise’nin Kıbrıs Rumcasıyla konuşması eserin diline zenginlik katmış ve başkarakterin sahiciliğinde önemli bir rol oynamıştır. Aralara serpiştirilen sözlü gelenek ürünü ninni, türkü, ilenç, batıl inanç vb. yerel kültürü yansıtan unsurların modern roman teknikleriyle atbaşı ilerlediği eserin, sözlü gelenekle çağdaş yazının başarılı bir sentezi olduğu kuşku götürmez. Tüm bunlara yazarın dilin şiirsel kullanımına verdiği özen sonucu oluşturduğu ritim duygusu da eklenince, öyküsünün ilginçliği dışında eserin müzikal anlamda da hazlar içerdiğine vurgu yapmak gerek. Değinilmesi gereken bir başka husus, Sotiriou’nun herhangi bir ideolojiye yaslanmadan bireyin trajedisine odaklanmasıdır. Kanımca Sotiriu’nun, birçok Kıbrıslı yazarı didaktizme sürükleyen temel yanılgıya düşmemesinin ipucu burada aranmalıdır. Kısacası Ayşe Tatile Gidiyor’la Konstantina Sotiriu bir ilk eserden beklenenin ötesinde bir performans sergiliyor. Ayşe Tatile Gidiyor Türkçeye çevrilmeyi fazlasıyla hak ediyor. Kıbrıs yazınına yeni bir soluk getiren genç yazarın kalitede çıtayı sürekli yükselterek daha nice nitelikli eserler vermesini dilerim. 

Biyografi: Konstantia Sotiriu (Κωνσταντία Σωτηρίου), 1975 Lefkoşa doğumlu. Kıbrıs Üniversitesi Türk ve Ortadoğu Çalışmaları Bölümü’nde lisans, ve Manchester Üniversitesi’nde Orta Doğu Tarihi üzerine yüksek lisans eğitimi aldı. Kıbrıs’ta çeşitli gazetelerde ve başka yayın kuruluşlarında gazeteci olarak çalıştı. Halen Kıbrıs Cumhuriyeti Basın ve Enformasyon Dairesinde çalışıyor. Kıbrıs ve Yunanistan’da düzenlenen edebiyat yarışmalarında ödüller kazanmıştır. Roman türü dışında tiyatro alanında da Kıbrıs’ı merkez alan yapıtlar üretmeyi sürdürüyor.  Ayşe Tatile Gidiyor, Sotiriu’nun ilk kitabıdır ve Pataki Yayınları tarafından 2015’te Atina’da yayımlanmıştır.

Bu haber toplam 2100 defa okunmuştur
Gaile 386. Sayısı

Gaile 386. Sayısı