1. YAZARLAR

  2. Asım Akansoy

  3. Ötekini gözetmeyen vicdanlar adalet üretemez...
Asım Akansoy

Asım Akansoy

SİYASET MEYDANI

Ötekini gözetmeyen vicdanlar adalet üretemez...

A+A-

Kıbrıs sorununu çözme yolunda atılan adımlar her zaman önemlidir. Ancak şunu açıkça ifade etmekte yarar var ki, bugün Kıbrıs sorunu müzakere yöntemi, söylemleri ve tarafların katı olmazsa olmazları nedeniyle kendi statükosunu oluşturmuştur. Sorunun çözümünde bahsedilen statükocu söylemin dışına çıkılarak ezber bozucu yeni ortaklık söylemleri ve insancıl süreçler programlanmazsa, çözüm fiili bölünmüşlük üzerinden, ayrık yapılar üzerinden kurgulanacaktır. Olası bir çözümün Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum toplumlarına bir katkısı olmayacak, süreç yapay bir ilerlemeden öteye gitmeyecektir. Mesele, ne yazık ki bir mühendislik projesine indirgenmiş müzakere süreçlerinin dışına çıkabilecek sosyal yakınlaşma, kültürel tanıma, yaratıcı buluşma programları ve ezber bozucu alternatiflerle hareket edebilmektir.

Ortaklık düşüncesi esas ise, etnik köken ötesi bir anlayışla, Birleşik Kıbrıs’ın bütün yurttaşlarının ihtiyaç ve çıkarları sorumluluğumuz olmalıdır. Ahlaki sorumluluğumuz, ait olduğumuz etnik ailenin ötesine taşarak tüm ada yurttaşlarını kucaklayabilmektir.

Federal devletin acı uzlaşı değil “çare” olduğundan hareketle, hem ülkemizi hem de bölgemizi tehdit eden istikrarsızlığın kaynağı olan adanın bölünmüşlüğüne son verebiliriz.  Her iki toplumda da neo liberal aklın yarattığı hegemonya ile oluşan istikrarsız ekonomik düzenler de, bölünmüşlüğün ortadan kalkması ile yeni kaynaklar  bağlamında değerlendirilebilir, sorunlar ortak akıl ile çözülebilir.

Bu noktada "ötekini gözetmeyen vicdanların adalet" üretemeyeceği (ve bunun sadece Kıbrıs sorununa indirgenecek bir yaklaşım olmadığı) açık bir gerçektir. Bunu azınlık ve göçmen haklarına ilişkin kılmak insan onuruna yakışır bir yaşam adına çok önemlidir.

Kabaca, "öteki"ne kendinden fazla ya da en az kendin kadar değer verebilmek ve “öteki”nin sorumluluğunu üstlenme yetisine haiz olmak (yani “diğerkam olma hali”) insanın özüne dönüşe tekabül etmiyor mu?
Bu bağlamda bahse konu ifade, Kıbrıs sorunu veya toplumsal sorunları ele alma ve yönetme süreçlerinde bizim için köşe taşı bir kavram olarak karşımıza çıkar.

Kıbrıslı Türk toplumunun, toplumsal varlık mücadelesi yalnızca ekonomik veya yalnızca siyasi eksene dayalı değildir. Bu mücadele salt ekonomiye indirgenerek ve ekonomi üzerinden siyasi alan açarak yol alamaz.
Dünden bugüne yaratılan tüm toplumsal değerler alanı olarak kültür, bu bağlamda mutlaka dikkate alınmalıdır. Ve adanın “eşit ve adil” bir anlayışla birleşmesi, “federal kültür” bağlamında yaratılacak bir çerçevede içinde gelişebilir. Bu çerçeve inşa edilmeden atılacak adımlar milliyetçilikler arasına sıkışmış çözümsüz müzakere süreçleri ile toplumların sahte etnik çatışma varsayımı üzerine kurgulanacaktır. Ya da emperyal güçlerin oyun alanında, sıra kapmacaya dönecektir mücadele...

İşte, aidiyet olgusunu yeniden üretirken, farklı kimlikleri tanıyan ve önemseyen bir mücadele hattı içerisinde işte bu kültürel başkaldırı olmadan, toplumsa kimliğin yeniden inşası da mümkün değildir. Hiçbir kimlik durağan ve değişmez değildir. Önemli olan toplumsal kimliğin baskı altında kaldığı hegemonyayı daraltmak için, baskın unsura karşı bütünlüklü ve değerler üzerinden direnç gösterebilmektir.

Bunun için gerekli stratejik planlama yapılmadan kat edilecek yol, Kıbrıslı Türk toplumunun hanesine yazılmayacak, Kıbrıslı Türk toplumunun kendi kendini yönetme iddiası, sosyal bir dönüşüme uğramayacaktır.
Yeni bir siyaset alanı kurgularken, insanlık onuruna dayalı diğerkamlık referansı olmadan, tüm mağdur toplum kesimleri yani öteki gözetilmeden adil, vicani, eşitlikçi ve özgürlükçü bir siyasi mücadele öngörmek, mümkün olmaz.

Bu nedenle, gerek siyasette stratejik planlama yaparken gerekse mücadeleyi genişletip toplumsal varlık üzerine şekillendirirken, bu çerçeve bağlamında  “federal kültür” ana eksen olmalı ve bu eksen, hayatın tüm alanlarına dönük projelerde belirgin bir öz taşımalıdır. Bugün için mesele kanımca budur...

Tam da bu noktada “vesayet rejimi”ne karşı verdiğimiz mücadele de anlam kazanır ve özgür iradenin şekillendiği yeni alanın yaratılması için yol alınır. ...

Bu yazı toplam 2612 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar