Otoritenin kibar hali…
“Hüzün ne kadar zor bir sınavmış meğer... Bugün Anneannemizi kaybettik. Canım Anneannem; Tatlı, duyarlı, komik, girişken, sıralı, dürüst, güçlü, sevgi dolu Anneannem. Hayat sana çok felaket yaşattı genç yaşta ama buna rağmen yüzün hep güldü, her şeye rağmen sağlam bastın, etrafını topladın. Seni ömür boyu kalbimizde gezdirdik şu yabancı ülkelerde… Çok hasretlik çektik. Kalbimizde her zaman büyük bir yerin olmuştur, her zaman da olacaktır. Hayatın kaynağı Annemiz; Sensizliğe bir gün alışır mıyız, emin olamam. Seni dünyalar kadar seviyoruz, sonsuza kadar da seveceğiz.”
***
Gündem o kadar yoğun, o kadar telaşlı, hele de Türkiye’den gelen haberler o kadar düşündürücü ki… Buna rağmen kendi gündemimiz ağır basıyor bazen…
Kayınvalidemi kaybettik birkaç gün önce.
Evet, yaşlıydı…
Evet, hastalıkları vardı…
Evet, belki de kaçınılmaz son…
Ancak yine kabullenmek zor bazen…
Güneyden, Ayyanni’den, Zodya’ya (Bostancı) uzayan ve Lefkoşa Mezarlığı’nda ne yazık ki son yolculuğuna uğurlamak zorunda kaldığımız dolu dolu bir hayat.
Yazının ilk paragrafına aldığım, İngiltere’de yaşayan ve cenazesine gelen torunu Hakan’ın, anneannesi Erkuş Tokay’a gönderdiği duygulu ifadelerde olduğu gibi “tatlı, duyarlı, komik, girişken, sıralı, dürüst, güçlü, sevgi dolu” bir kadın karakter.
Hem anne, hem baba olmuş bir kadın.
***
1974’de şehit düşmüş desdeban (kır bekçisi) eşinden sonra 7 çocuğuyla başbaşa kalmış ama küçük bedenine çok büyük bir güç yerleştirmiş bir kadın. Belki bu durumdaki önemli sayıda kadından biri ama O bu ailenin (cenaze günkü yakıştırmalarla) çimentosu, tutkalı idi her zaman…
Hep merkezdeydi.
İnsanın yaşı ilerleyince aile içindeki rolü azalır çoğu zaman…
Önemli günlerde gidilir, eli öpülür, hatır duası alınır ama o. Orada kalır.
Yazıda adı geçen kadın bu genellemenin dışında kalacak bir karakterdi.
Çocuklarının hayatlarına müdahale değil ama o hayatların sorunsuz devam edebilmesi adına zaman zaman bazı hatırlatmalar, o hayatlara yönelik bazı talepler ve her şeye rağmen tek başına 7 çocuğu büyütmenin ve okutmanın verdiği tecrübeyle bazı nasihatler eksik olmadı o merkezi korumanın verdiği yükümlülükle…
***
O güçlü kadın son güne kadar o yükümlülüğü ve gücü korurken, çocukları da O’na o yükümlülüğü ve gücü yine o son güne kadar kullanma yetkisini vermek gibi bir güzelliği yaşattılar.
Çok severdi, güzel yüzünü her zaman çocuklarına, evlerine gelenlere, gelmeyenlere, herkese gösterirdi.
Hikâyeleri çoktu, sohbeti güzeldi, özellikle eski kelime dağarcığı fazlaydı, O’ndan her gördüğünüzde yeni bir bilgi, bir bilinmeze bir aydınlık yaşardınız.
Özeldi, güzeldi, güçtü, otoritenin kibar haliydi.
Gitti o şimdi.
Baf Ayyanni’nin üzüm bağlarının doldurduğu tepelerinden, yeşil, sulak, verimli topraklarından göçmek zorunda kalan, orada ve geldiği Zodya’da çok şeye hayat veren, güç-sabır yansıtan, dayanışmanın güzelliğini öğreten ve sonunda odur ki Lefkoşa’nın kurak, sıcak toprağına, iki metre kareye sığan bir yaşam.
***
O, evlatlarını biraraya toplayarak yine o tecrübelerden kaynaklı nasihatlarını veremeyecek artık ama öncelik o çocuklarda ve sonra da tanıdığı ve sohbet ettiği insanların dillerinde olmak üzere sonsuza kadar yaşayacak bir karakter yarattı.
Köyünün bağları, suyu, temiz havası, yeşili, huzuru, toprağı hep yanında olacak… Trodos’un karayeli, poyrazı O’nu hep serin tutacak.