1. YAZARLAR

  2. Niyazi Kızılyürek

  3. “Oturmuşum, Zihniyetin Değişmesini Bekliyorum...”
Niyazi Kızılyürek

Niyazi Kızılyürek

“Oturmuşum, Zihniyetin Değişmesini Bekliyorum...”

A+A-

Antonio Guterres Crans Montana Konferansını kapatırken, taraflara zihin açıklığı diledi ve oturun, zihninizi çalıştırın ve bana ne yapmak istediğinizi söyleyin dedi. Fakat öyle genel ve soyut manada değil. Masaya çerçevesini koydu ve tarafları o somut çerçeve etrafında zihin egzersizine davet etti.

Gelgelelim, Kıbrıs Türk tarafı ile Rum tarafı, Guterres Çerçevesi hakkında beyin jimnastiği yapma yerine, tuhaf bir biçimde “zihniyet sorunundan” bahsediyor ve birbirlerine “zihniyet değişikliği” yapmaya çağırıyorlar.

Nikos Anastasiadis ve bakanları, Kıbrıslı Türk yetkilileri “Türkiye’ye hizmet etmek” ve “Kıbrıs Türk toplumunun çıkarlarına sırtını dönmekle” suçluyor ve “zihniyet değişikliği” istiyorlar.

Türkiye’nin değil, Kıbrıslı Türklerin çıkarlarının savunulduğunu görmek istediklerini iddia ediyorlar.

Oysa çoğu hayatında bir Kıbrıslı Türk bile görmüş değil. Kıbrıslı Türklerin nereden gelip nereye gittiklerini bilmiyorlar. Kaygı ve çıkarlarına dair en küçük bir fikirleri yoktur. Bu ülkenin iki toplumun ve diğer bütün topluluk ve yurttaşların yurdu olması gerektiğini, Kıbrıs devletinin bunun için kurulduğunu ve bunun için yapılması gereken pek çok şeyin olduğunu düşünmek istemiyorlar. 1964 Martında ellerinde kalan “Kıbrıs Hükümeti” unvanını büyük bir gururla taşıyorlar ve Kıbrıs Cumhuriyeti devletinin egemenlik haklarından söz ediyorlar.

Devlet olarak konuşuyor ve Kıbrıslı Türklere akıl vermeye kalkışıyorlar.

Bu eski bir zihniyettir. 1960’lı yılların başına kadar geri gider. O zamanlarda Kıbrıs Türk toplumunu “ekstremist Kıbrıs Türk liderliğinden” ayıran bir söylem geliştirilmişti ve bütün kötülüklerin sebebinin “Türkiye’ye hizmet eden ekstremist Kıbrıs Türk liderliği” olduğu ileri sürülüyordu. Gettolara tıkıştırılan Kıbrıslı Türklerin ahvaline dair tek kelime edilmezdi. AKRİTAS’ın silahlı militanlarından söz edilmezdi. Makarios, “bırakın kendi yağlarında kendi ciğerlerini kavursunlar” diyordu.  

Bugün de  devletin tepesine oturmuş, Kıbrıslı Türklerin zihniyet değiştirmesini istiyorlar. Geçmişte yapılan zulme dair tek kelime etmiyorlar. “1964 Kahramanlarına” madalya veriyorlar. Kıbrıslı Türklere dönük en küçük bir açılım yapmıyorlar. Telefonları bağlamıyorlar, hellim kavgası yapıyorlar, okullarda Kıbrıslı Türklere öcü gibi bakan çocuklar yetiştiriyorlar, iki Kıbrıslı Türk edebiyatçı okutmuyorlar, yeni geçit noktaları açmadıkları gibi, mevcut bir iki kapıyı da kapatmaktan söz ediyorlar. En küçük, en sıradan bir etkileşim ağı oluşturmayı “sahte devletin tanınması” olarak yaftalayıp reddediyorlar.

Ve oturmuş, Kıbrıslı Türklerin “zihniyet değiştirmesini” bekliyorlar...

Adanın kuzeyinden bakınca, farklı bir manzara görülmüyor.

Başta Mustafa Akıncı, herkes Kıbrıslı Rumların “zihniyet değiştirmesinden” söz ediyor. Evinden yurdundan silah zoruyla kovulmuş, kendi evini turist gibi ziyaret eden Kıbrıslı Rumların ne hissettiği ile ilgilenen yok! Diğerkamlık yok! Hiç kimsenin aklına eline misriyi alıp dökülen mezarlıkları tamir etmek gelmiyor. Hayalet şehir Maraş’ı sahiplerine iade ederek barış yolunda bir adım atmayı tam bir at pazarlığına çeviriyorlar. Hiçbir üniversitede Helen Etütleri bölümü yok! Okullarda iki kelime Yunaca öğretilmiyor. Kıbrıslı Rumların nerden gelip nereye gittiklerini, korkularının ne olduğunu anlamak için en küçük bir gayret sarf etmiyorlar. Tanklarıyla Kıbrıslı Rumları kovmuş anavatanın barışı garanti etmesini istiyorlar.

Yakın tarihi ısrarla ötekileştirici bir prizmadan okuyorlar.

Silahla ele geçirilmiş topraklarda rehavet içinde yaşıyor, en küçük bir vicdan ağrısı duymuyorlar.

Ve oturmuş, Kıbrıslı Rumların “zihniyet değiştirmesini” bekliyorlar...

Evet, gerçekten ortada bir “zihniyet sorunu” vardır ama bu iki tarafın da eskilere dayanan ortak sorunudur.

Öyle olmasaydı, Kıbrıs Sorunu dünyanın en eski sorunlarından biri olma şöhretine ulaşabilir miydi?

Bu “zihniyet sorunu”, adalet duygusundan yoksun olmaktan ve sadece kendin için adalet istemekten kaynaklanıyor.

Evet, adada ciddi manada zihniyet sorunu vardır ve maalesef ufukta hiçbir değişiklik sinyali görülmüyor...

 

 

 

Bu yazı toplam 5235 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar