1. HABERLER

  2. HABERLER

  3. OXFORD'da 8 hafta
OXFORD'da 8 hafta

OXFORD'da 8 hafta

İngiltere'de başkent Londra'nın kuzey doğusunda yer alan Oxford, eğitimi ve turizmi en önemli gelir kaynağı haline getirmeyi başarmış tarih ve kültür kokan bir şehir.

A+A-

OXFORD VE OXFORD BROOKES ÜNİVERSİTELERİNE EV SAHİPLİĞİ YAPAN ŞEHİR, İNGİLİZCE ÖĞRENMEK İSTEYENLERİN DE EN ÇOK TERCİH ETTİĞİ YERLERİN BAŞINDA GELİYOR...

DİL OKULLARI DÜNYANIN ÇEŞİTLİ ÜLKELERİNDEN İNSANLARLA DOLU... ÇOK GENÇ OLANLAR YANINDA 70'İNİ AŞMIŞLAR DA İNGİLİZCE ÖĞRENMEK İÇİN OXFORD'U TERCİH EDİYOR...

ÖĞRENCİLER GENELLİKLE AİLE YANINDA KALARAK FARKLI BİR DENEYİM YAŞIYOR...

OKUL DIŞINDAKİ ZAMANI İYİ DEĞERLENDİRMEK İÇİN İMKAN ÇOK... DEV KÜTÜPHANELER OKUYAN VE ARAŞTIRAN İNSANLARLA DOLU...

OSOE EĞİTİM DİREKTÖRÜ ROSA LUCIA: "İNGİLİZCE BAŞARININ DİLİ... YENİ BİR DİL ÖĞRENMEYE BAŞLAMAK İÇİN ASLA GEÇ DEĞİL"...

OXFORD'DA MÜZELER ÜCRETSİZ, ULAŞIM  ALTYAPISI İYİ... OTOBÜSLER DÜZENLİ VE REVAÇTA... LONDRA'YA TRENLE VEYA OTOBÜSLE ULAŞIM OLDUKÇA SIK...

İNGİLİZLERİN SIRAYA GİRME KÜLTÜRÜ DİKKAT ÇEKİCİ... NEZAKET HAD SAFHADA... GÜNLÜK KONUŞMALARDA HAVA DURUMU VE OTOBÜSLER BAŞI ÇEKİYOR...

ASMOLEAN MÜZESİNDEKİ KIBRIS BÖLÜMÜNDE YILLAR ÖNCE YAPILMIŞ KAZILARDAN ÇIKARILAN TARİHİ ESERLER SERGİLENİYOR

İNGİLİZLER KIBRIS HAKKINDA BİLGİLİ... İLK YORUMLARI İSE "SICAK VE GÜNEŞLİ ADA"

İNGİLTERE'DE DE BASILI MEDYA TİRAJ KAYBEDİYOR OLSA DA METRO ADLI GAZETE TOPLU ULAŞIM ARAÇLARINDA HER GÜN ÜCRETSİZ DAĞITILIYOR

İngiltere'de başkent Londra'nın kuzey doğusunda yer alan Oxford, eğitimi ve turizmi en önemli gelir kaynağı haline getirmeyi başarmış tarih ve kültür kokan bir şehir.

Oxford şüphesiz herkesin aklına dünyanın en iyi üniversitelerinden biri olan Oxford Üniversitesi'ni getiriyor. Burada okumak, hayli yüksek zekayı ve başarıyı gerektiriyor. Oxford'da bir de Oxford Brookes Üniversitesi var. Bu nedenle İngiltere'deki tüm üniversite şehirleri gibi Oxford'da da her şey öğrenci odaklı olarak düzenlenmiş.

Adı bu kadar kaliteli eğitimle anılan Oxford, İngilizce öğrenmek için de en isabetli seçimlerin başında geliyor. Kurumsallaşmış yapısıyla, dünyanın en kaliteli eğitimlerine ev sahipliği yapan Oxford, öğrencilerini ve ziyaretçilerini her adımda tarihle, kültürle, kaliteyle buluşturuyor.

Oxford'da sokakta karşılaştığınız insanların çoğu ya üniversite ya da dil eğitimi için bu şehri seçmiş kişiler. Elbette hatırı sayılır sayıda turisti de unutmamak lazım. Gözlerinden zeka fışkıran Oxford Üniversitesi öğrencisi gençleri teşhis etmek zor değil.

 

ozgul-roportaj.gif

 

"İYİ EĞİTİMLİLERİN ŞEHRİ"

Nitekim Oxford City Council'ın verilerine göre, Oxford iyi eğitimlilerin şehri olarak tanımlanabilir. 2011 verilerine göre, ülke genelinde yüzde 27 olan üniversite mezunu olma oranı, Oxford'da yüzde 43. Ayrıca şehirdeki yetişkin nüfusun yüzde 24'ü tam zamanlı öğrenci ve bu da İngiltere ve Galler'deki en yüksek oranı işaret ediyor. Yine de Oxford'daki nüfusun önemli olarak nitelenen yüzde 22'si ya düşük niteliklere sahip ya da hiçbir özelliğe sahip değil.

2017 ORTASINDAKİ VERİLERE GÖRE NÜFUS 155 BİNE YAKIN

Dinamik bir uluslararası şehir olan Oxford'un nüfusu, 2017 ortalarındaki tahmine göre 154 bin 600. Şehirdeki iki üniversitede 33 bin 640 öğrenci tam zamanlı öğrenim görüyor. Bu rakamlarla Oxford, İngiltere ve Galler'de tam zamanlı yetişkin eğitiminde en yüksek payı alıyor. Sakinlerinin yüzde 28'ini Birleşik Krallık sınırları dışında doğaların oluşturduğu Oxford, İngiltere'nin güney doğusunda, etnik azınlık nüfusunun en yüksek olduğu üçüncü yerleşim birimi.

Oxford Üniversitesi kolej sistemiyle eğitim veriyor ve şehir baştan aşağıya bu en köklü ve kaliteli üniversitenin binalarıyla dolu. Her kolej de tarihi bir binada faaliyet gösteriyor.

BİSİKLET O KADAR YAYGIN Kİ... PARK YERİ SORUNU VAR

Birçok Avrupa şehrinde olduğu gibi bisikletlilerin yollardaki fazlalığı Oxford'da da dikkat çekiyor. Kışların soğuk ve yağışlı geçtiği bu şehirde öngörülü şehir planlamacılığının sonuçlarının tıkır tıkır işlediğine tanık olmak şaşırtıcı değil. Yine de bu kadar çok bisikletin sorun yaratmadığını sanmayın. Bazı binaların önünde veya bahçe duvarında sık sık "buraya bisiklet bırakmak yasaktır, aksi davrananların bisikletleri kaldırılacaktır" uyarısına rastlamak mümkün.

Şehir merkezinde yayaların rahatı için sadece otobüslerin kullanımıyla sınırlanmış veya sadece yayalara ayrılmış yollar fazla.

Oxford'da doğal güzelliğiyle kış mevsimi dışındaki dönemlerde dar uzun sandallarla yapılan nehir gezintileri (punting) ile turistler için çekim merkezi yaratan Thames nehrinin kattığı güzellik, görülmeye değer. Bol yağışlı şehirde yeşilin her tonu, sonbaharda ise kırmızının tonlarına dönüşen kuru yapraklar şehre daha da kartpostal görüntüsü kazandırıyor.

Sokakların temizliğinin, geri dönüşüm için farklı çöp kutularının, zaman zaman trafikte sıkışıklık olsa bile sabırlı sürücüler ve yolcuların, yaya geçitlerine yaklaşan yaya için kesinlikle hemen duran sürücülerin şehri Oxford'u bir süreden beri 12 Aralık'ta (yarın) yapılacak seçim nedeniyle kızışan siyasi kampanyalar yanında Christmas (Noel) heyecanı sardı.

Oxfordlular, bütün Hristiyan dünyasının dört gözle beklediği Noel kutlaması hazırlıklarına çoktan başladı. Bu çerçevede şehirdeki yollar ve dükkanlar ışıklarla daha da cazibe merkezi haline getirildi. Şehirde özellikle hafta sonları artan etkinlikler, herkesi sokaklara taşıyor.

OXFORD'DA 8 HAFTA

Avrupa Birliği'nin Kıbrıslı Türkler için verdiği burs programına başvurarak sınavla kazandığım kısa dönemli iki aylık dil kursu bursuyla geldiğim Oxford'da yeniden öğrenciliği tadarak farklı bir deneyim yaşadım.

Okulun ayarladığı aile yanında kalma seçeneğini tercih ederek bir İngiliz ailenin evinde kaldım. Evdeki ilk haftamda ikisi İsviçre biri Japon olmak üzere üç ev arkadaşım daha vardı. Daha sonraki sürede sadece Japon arkadaşımla ben kaldık. Oldukça geniş ve bahçeli bu evde geçirdiğim zaman da eğitimin parçası oldu. 25 yıldır bu işi yapan ailenin profesyonelce sürdürdüğü öğrenci ev sahipliği mükemmeldi. Kısa sürede aileden biri gibi hissetmemi sağlayacak kadar dostluk kurduğum Robinson ailesinden ayrılmak zor oldu.

İNGİLİZLERİN SIRAYA GİRME KÜLTÜRÜ DİKKAT ÇEKİCİ

İnsanların sıraya girme kültürünün dikkat çekici derecede yüksek olduğu Oxford'da insan zaman zaman "aman bir hata yapmayayım" kaygısına düşüyor. Nezaketin önemli bir değer olduğu İngiltere'de ortak kullanım alanlarında da bu özellik hemen fark ediliyor. Neredeyse yarısı kadın olan otobüs şoförleri, her yolcuya teşekkür ediyor; her yolcu da otobüsten inerken şoföre teşekkür ediyor. Kimsenin acelesi ve telaşı yokmuş gibi bir görünüm var. Yoğunluk olsa da telaş ve yorucu kalabalıklar bu mevsimde yok. Ancak şehrin yaz aylarında yürünemeyecek kadar kalabalık olduğu söyleniyor.

Oxford'da yaşayanlar karşılaştıklarında ilk gündemleri hava durumu ve eğer duraktaysalar otobüslerin zaman tablosuna uyup uymadığı oluyor. Nüfusu fazla olmayan bu şehirde tıpkı Kıbrıs'taki gibi belli yerlerde aynı insanlarla karşılaşmak mümkün.

OKULDA İLK SÖYLENEN "KONUŞUN, HATA YAPMAKTAN KORKMAYIN, SORU SORUN, UTANMAYIN"

8 hafta boyunca öğrencisi olduğum Oxford School of English'te çeşitli ülkelerden çoğunluğu genç insanlar İngilizce öğreniyor. Tabi istisnalar da yok değil. Okulun bugüne kadarki en yaşlı öğrencisi 75 yaşında! Kursiyerlerin bir kısmı akademik amaçla İngilizcelerini geliştirmek isterken bir kısmı da iş bulma olanaklarını artırma peşinde. Okulda benim bulunduğum dönemde Tayland ve Japon öğrenciler ağırlıktaydı. İtalya, Fransa, İspanya, Güney Kore, Birleşik Arap Emirlikleri, Gürcistan, Irak ve Türkiye'den öğrenciler ortak bir amaç için Oxford'daki bu okulda buluştu: Daha iyi İngilizce öğrenmek!

Okulda öğrencilere ilk söylenen "konuşun, hata yapmaktan korkmayın, soru sorun ve utanmayın" oldu.

Amerikan İngilizcesi'yle farklarını sık sık vurgulayan ve dillerinin Amerikan versiyonundan hoşnutsuzluğunu ifade eden öğretmenlerin koordineli şekilde sunduğu dersler, görsel ve işitsel materyalle ve oyunlarla destekleniyor. Öğrencilerin ilerlemelerini saptamak içinse, iki haftada bir gelişim testi yapılıyor.

Okulun her perşembe akşamı pub gecesi düzenlemesi yanında diğer şehirlere, tarihi ve turistik mekanlara turlar ve diğer bazı etkinlikler daha yapılıyor.

İngiltere ve İngiliz kültürüne dair konuların da işlendiği derslerde öğretmenlerin kültür sanat ve özellikle sinema bilgilerinin yüksek olması dikkat çekici. Ev sahibi ailedeki bireyler de İngilizce öğrenmek için gelenlere her konuda bilgi verebilecek kadar donanımlı.

İngilizce öğrenmek isteyenler için kütüphaneler veya üniversite kolejleri ücretsiz sohbet etkinlikleri düzenliyor. Avrupa ülkelerinden birçok genç hem bebek bakıcılığı (aupair) yapıyor, hem de bazı günlerde kursa giderek İngilizce öğreniyor.

LUCIA: "İNGİLİZCE BAŞARININ DİLİ"

Oxford School of English Eğitim Direktörü Rosa Lucia, İngilizce'nin ticaret, bilim, turizm, politikada yaygın olarak kullanıldığına işaret ederek "İngilizce başarının dili olarak görülmektedir. Dünyanın dört bir yanındaki üniversitelerde de giderek daha fazla İngilizce okutuluyor" dedi. 

"OXFORD ÖĞRENMEYLE EŞ ANLAMLI"

Lucia, Oxford'un İngilizce eğitimi konusunda ülkedeki öteki şehirlerden kesinlikle üstünlüğü olduğu görüşünü ifade ederek "Oxford, üniversiteleriyle, tarihiyle, araştırmacılarıyla tanınıyor. Eğer İngiltere dışında yaşıyorsanız ve Oxford'dan bahsediyorsanız, akla gelen ilk şey ünlü Oxford Üniversitesi'dir. Bundan dolayı Oxford, öğrenmeyle eş anlamlıdır. Ayrıca yaşanabilir ve çok güvenli bir şehirdir ki bu da öteki şehirlere göre Oxford'a büyük bir avantaj sağlıyor" ifadelerini kullandı.

Okulda bazı prensipler ve prosedürlerin, öğretmenlerin kendi pratik deneyimlerini, dile dair araştırma ve teorileri temel aldığını vurgulayan Lucia, bunun sınıfta görev temelli dil öğretimi, tümevarım/tümdengelim yaklaşımı, öğretme testi-öğretme yaklaşımı, uygulama ve üretim metodolojisi gibi tanınabilir metodolojilere dönüştüğünü anlattı. Lucia, tüm  bunların iletişimsel yaklaşım paradigması içinde öğretildiğini kaydetti.

Rosa Lucia, tüm öğretmenler belirli bir tarzda öğretmek için eğitildiğini ancak stil veya metodolojilerin herkese uymadığına işaret ederek "Bu nedenle öğretmenler tarzlarını öğrencilerin ihtiyaçlarına uygun olarak seçerler ve kişiselleştirirler" dedi.

Oxford School of English'te zaman zaman 250 öğrenciye kadar ulaştıklarını belirten Lucia, son dönemde ise 43 ülkeden 176 öğrencileri bulunduğunu açıkladı.

"Herkes İngilizce öğrenebilir mi, öğrenmeyi etkileyen faktörler nelerdir?" sorusuna karşılık Rosa Lucia, "Sanırım bazı kişiler dil öğrenimi konusunda diğerlerine göre daha iyi. Bu, daha iyi bir kulağa veya daha iyi çalışma becerilerine sahip olmalarından kaynaklanabilir. Herkesin farklı öğrenme yolları ve öğrenme için farklı motivasyonları vardır. Kendinden motive öğrenciler genellikle daha iyi öğrenir" diye konuştu.

Yaşın, yabancı dil öğreniminde dezavantaj olup olmadığı sorusunu da yanıtlayan Lucia, tek dezavantajının, bir dil öğrenmeye başladığınızda, o dil ana dili olan bir kişinin akıcılık seviyesine ulaşılamaması olduğunu söyledi.

"YENİ BİR DİL ÖĞRENMEYE BAŞLAMAK İÇİN ASLA GEÇ DEĞİLDİR"

"Fakat yeni bir dil öğrenmeye başlamak için asla geç değildir" diyen Lucia, sıkı çalışan, pes etmeyen ve kendini buna uyarlayanların İngilizce öğrenmek dahil her şeyi başarabileceğini vurguladı. Lucia, okulun bugüne kadarki en yaşlı öğrencisinin 75 yaşında olduğunu da ekledi.

Oxford School of English Eğitim Direktörü Rosa Lucia, hayatına dair endişeler taşıyan, İngilizce sesler için "kulakları" olmayan, kelimenin tam anlamıyla ana dillerini İngilizce'ye çevirmeye güvenen ve başkalarınca İngilizce öğrenmeye zorlananların öğrenme becerilerinin etkilendiğini kaydetti.

Oxford School of English'te İngilizce öğrenmek isteyenlerin okulun web sitesini inceleyerek öğrencilerin deneyimlerini paylaştıkları videoları izleyebileceğini ve diledikleri sorular için kendileriyle iletişim kurabileceklerini belirten Rosa Lucia, başlangıç seviyesinden itibaren çok ileri düzeylere kadar en uygun kursun verilebileceğini, ayrıca başka uzmanlık dil kursları da bulunduğunu söyledi.

Okuldaki öğretmenlerin öğretmek dışında da rolleri bulunduğunu, öğrencilerin ihtiyaçlarına göre, gelecek kariyerleri için tavsiyelerde bulunduklarını anlatan Lucia, "Her zaman öğrencilerimizi soruları ve kaygıları konusunda gelip bizlerle konuşmaları için cesaretlendiriyoruz. Bu nedenle okuldaki tüm kapılar açıktır ve okulumuz da açık plandır. Öğrenciler her gerek okul saatlerinde gerekse okul dışındaki saatlerde ihtiyaç duymaları halinde konuşabilecekleri bir kişiyi bulabilirler" dedi

Oxford School of English'in Oxford ve İngiltere'deki çok az sayıda kalan bağımsız dil okulundan biri olduğunu kaydeden Rosa Lucia, okula adım atanların kendilerini sıcak, misafirperver bir ev ortamında bulmalarını sağlamak için gerçekten çok çalıştıklarını vurguladı. Harika personelleri olduğunu ve öğretim kadrosunun çoğunun da 10 yılın üzerinde süreden beri burada görev yaptıklarını, bazılarının Oxford ve Harvard üniversitelerinden doktoraları olduğunu anlatan Lucia, çalışmak ve öğrenmek için mükemmel bir yer olduğunu, gelecek yıllarda daha fazla ülkeden daha fazla öğrenciyi ağırlamayı dört gözle beklediklerini sözlerine ekledi.

KÜTÜPHANELER İNSAN DOLU

Oxford, önemli üniversiteleri yanında büyük kütüphaneleriyle de eğitim ve kültür şehri olduğunu ispatlıyor. Şehir genelindeki tüm kütüphaneler online sistemle birbirine bağlı ve örneğin şehrin göbeğindeki bir alışveriş merkezinde yer alan kütüphane, okuyan ve araştıran insanlarla dolu. Bir kütüphaneden aldığınız kitabı, başka bir kütüphaneye iade edebiliyorsunuz.

MÜZELER ÜCRETSİZ... ASHMOLEAN'DA ZENGİN KIBRIS KOLEKSİYONU

Oxford'daki müzeler ücretsiz. Bunlardan biri de geniş Kıbrıs bölümünü hayretle, defalarca gezdiğim Ashmolean Müzesi. Oxford Üniversitesi'ne ait olan ve dünyadaki ilk üniversite müzesi unvanını taşıyan bu arkeoloji müzesinde dünyanın her yerinden eserler var.

1683'te inşa edilen Ashmolean’da, 7 bin civarında Kıbrıs’a özgü eser koleksiyonu sergileniyor ve bunun Kıbrıs dışındaki en büyük koleksiyon olduğu belirtiliyor. İngiliz arkeolog Sir John Linton Myres'in yaptığı kazılardan çıkardığı bu eserler dünya kültür mirasından örnekleri yer aldığı bu önemli müzede ziyaretçilere sunuluyor.

Görülmesi gereken tarihi ve turistik mekanların çoğunun yürüme mesafesinde olduğu şehirde Oxford Üniversitesi'ne ait onlarca yer var. Turlara katılmak yanında kendi başınıza şehri keşfetmek de hiç zor değil. Carfax Tower, Bridge of Sigh, The Radcliffe Camera, Oxford Castle and Prison, tarihi kapalı çarşı The Covered Market, içinde Kıbrıs'tan da bir eser barındıran yine Oxford Üniversitesi'ne ait 1884'te kurulan antropoloji ve dünya arkeolojisi müzesi Pitt Rivers Museum, History of Science Museum, Christ Church, Bodlean Libraries, Organic Garden, şu sıralar restorasyonu süren Story Museum, Woodstock, Bicester ve tabi ki Blenheim Palace görülmesi gereken yerlerin başında geliyor.

Noel öncesi ışıklandırmaları ve süslemeleriyle daha da güzelleştirilen tarihi Blenheim Palace, ünlü İngiliz devlet adamı Sir Winston Churcill'in de doğduğu yer. Sarayda halen Marlborough 12. Dük ve Düşes yaşıyor. Binlerce dönümlük alan üzerinde kurulan sarayın etrafı da doğa harikası.

HARRY POTER İÇİN OXFORD'A GELENLER

Harry Potter filmlerinin birçoğunda Oxford'daki mekanlarda çekilmiş sahneler var. Oxford'da Harry Potter turizmi yapılıyor demek mümkün. Harry Potter filmlerinin mekanları kadar hediyelik eşyalar da iyi bir pazar payına sahip. Sınıftaki iki Japon arkadaşımın Oxford'u tercih etme nedenleri sorulduğunda "Harry Potter için" demeleri durumu yeterince açıklıyor sanırım.

Londra'ya 90 kilometre civarında uzak olan Oxford'dan başkente tren veya otobüsle ulaşım oldukça sık ve işleri gereği her gün bu mesafeyi kat edenler çok.

İNGİLİZLER KIBRIS HAKKINDA BİLGİLİ... İLK YORUMLARI İSE "SICAK VE GÜNEŞLİ ADA"

İngilizler Kıbrıs hakkında oldukça bilgili. Kıbrıslı olduğumu öğrenen birçoğu kuzeyden mi güneyden mi olduğumu sordu veya kendisinin, ailesinden veya arkadaşlarından birinin daha önce Kıbrıs'ta bulunduğunu söyledi. Konuşmalarda ortak nokta ise "sıcak ve güneşli ada" yorumu oldu.

İNGİLİZ MEDYASI

İngiltere'de kağıda basılı gazeteler tiraj kaybediyor olsa da çok sayıda dergi de yayımlanıyor. "Metro" adlı gazete ise toplu ulaşım araçlarında her gün ücretsiz dağıtılıyor. Oxford'da yayımlanan "Oxford Mail" adlı bir gazete de var.

Radyo dinleme oranı yüksek. Örneğin çocuklara yardım amaçlı bir gün boyunca karaoke yapan ünlü DJ, rekor miktarda para toplayabildi.

Basın özgürlüğü açısından güzel örneklere imza attıklarını gözlemlediğim kamu kuruluşu BBC ve ITV televizyonları seçim öncesinde parti liderlerinin katıldığı açıkoturumlarla hayli reyting yaptı. Özellikle Başbakan Boris Johnson ve İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn'in konuk olduğu programlar dikkat çekti. Ülkenin geleceğini şekillendirecek bu seçimde temel tartışma konusu milli sağlık servisi (NHS) ve ekonomi oldu. İngilizler, yeterli sağlık personeli olmamasından ve bu alanda eğitim görenlerin yurt dışına göç etmesinden dolayı kaygılı.

İngiliz medyasının daha çok Muhafazakar Parti'den yana tavır koyduğu gözlemlenirken, kamu kuruluşu BBC, bu seçimde İşçi Partisi taraftarlarınca taraflı yayın yapmakla suçlandı. BBC ise eleştirilere "tarafsızlığın en önemli yayın ilkesi olduğu ve sonuna kadar korunduğu" yanıtını verdi.

OXFORD'A DAİR DİĞER NOTLAR...

Oxford'a dair diğer bazı notlarım ise şöyle:

İngiltere'deki birçok şehirde olduğu gibi Oxford'da da çeşme suları içilebilir. Hatta restoranlarda dilerseniz ücretsiz olan bu suları isteyebilirsiniz. Sokaklar temiz ve genellikle yere birşey düşüren, durup onu alıp çöpe atıyor.

Şehirde yüksek bina az, yüksek olanlar da sırıtmıyor. Düzgün ve özgün bir mimari var.

Otobüslerde engelliler ve bebek arabalı ebeveynler rahatlıkla seyahat edebiliyor. Onlar için özel rampalar, koltuklar ve yerler var.

Marketlerde kimsesizler için yiyecek yardım kutusu var. İnsan gücüne ihtiyacı azaltan mekanikleşme marketlerde yaygın. Alışverişinizin ardından self servis ödemenizi yapıp kimseciklerle muhatap olmadan çıkıp gidebilirsiniz.

Ekim ve kasım aylarında geceleri renklendiren havai fişek gösterileri yapılıyor ve bu büyük bir organizasyon ve coşkuyla gerçekleştiriliyor.

İlkokul çocukları anne veya babalarıyla birlikte bisikletle, scooterle veya yürüyerek okullarına gidiyor. Yollar yayalar için oldukça güvenli.

Marketlerde, dükkanlarda 25 yaşın altındakilere bıçak satılmıyor.

Kamuya açık tuvaletlerde "Burayı erkek veya kadın personel temizleyebilir" uyarısı yer alıyor.

Kasım ayındaki Memorial Day'de savaşlarda ölenler için ülkenin her yerinde törenler düzenleniyor ve o günlerde herkes "poppy" denilen kırmızı rozet takıyor.

İki kişinin alerjiden ölmesinden sonra yiyecek içecek satılan her yerde, alerji konusunda hassasiyet ve uyarlar var.

Çayı mutlaka sütlü içen İngilizlerin mutfak kültürü zayıf olarak nitelense de sunday roast, shepherd's pie ve fish and chips vazgeçilmezleri ve bence hepsi de gayet güzel yemekler. Bir de "full English breakfast" menüleri var ki bu pastırma, sosis, yumurta, siyah puding, soslu küçük kuru fasulye, domates, mantar, ekmek ve kahve veya çayı içeriyor.

İngilizce yanında Birleşik Krallık’ta konuşulan 4 yerel dil daha var: Galler’de Galce; İskoçya, İrlanda ve Cornwall’da Keltik kökenli 3 dil olmak üzere ülkede toplam 5 dil konuşuluyor.

BBC 2'nin Dragon's Den (Ejderha İni) programındaki ejderhalardan biri Kıbrıslı Türk Mağusalı Türker Süleyman. Dil kursunda kullandığımız kitaba bile konu olan bu programda, yeni iş fikirleriyle gelen yarışmacılar, her biri ünlü ve zengin iş insanı olan 5 ejderhadan yatırımları için para koparmaya çalışıyor.

Noel öncesi şehir daha bir güzel hal alıyor. İngiltere'de en beğendiğim şeylerden biri de aklınızın alamayacağı kadar çok konuya özel kartlar olması. Sanal dünya kart gönderimini azaltsa da halen Noel kutlamalarını kartla yapanlar da az değil. Bugünlerde her yerden Noel şarkıları işitiliyor.

İngiltere'de hayatını kaybedenler hemen toprağa verilemiyor. İşlemlerin uzun zaman almasından kaynaklandığı söylenen cenaze bir haftadan önce yapılmıyor. Mezarlıklarda yer sıkıntısının baş gösterdiği ülkede eski mezarların üzerine gömülenler kadar yakılmayı tercih edenler de artıyor.

 

Haber ve fotoğraf: Özgül Gürkut Mutluyakal

Bu haber toplam 3511 defa okunmuştur
Etiketler : ,