Öyle! Kutlu olsun...
“Üçüncü Dünya Ülkeleri” kavramı çok evvelden asiler ve köylüler üzerinden okunurdu.
Sonra “iki kutuplu” dünyada, Amerika ve Sovyetler’in müttefikleri dışında kalanlar bu gömleği giydi.
Günümüzdeki anlamı ise “gelişmişlik” değerleri üzerine yerleşti.
Kıbrıs’ın kuzeyi, üçüncü dünya ülkesi…
Geri kalmış!
***
90’lı senelerin başlarında, henüz orak çekiçli bayraklar gönderdeyken gitmiştim Kiev’e, Prag’a, Varna’ya…
Acırdık!
Kendi yarınımıza acımak yerine...
İnsan gördüğü “fakirliğe” şaşardı.
Oysa geceleri votkalar devrilir, kafalar koklanır, şiirler okunurdu...
Gençler, hem de nasıl imreneceğimiz danslar oynar, hep bir ağızdan en şaşalı senfonileri kıskandıracak uyumla şarkılar okurdu.
Kültür vardı, gösteriş yerine…
***
Kıçımızda kotlarımız, geniş bahçeli ganimet evlerimiz, erken emeklilik ikramiyelerinden müphem yenilenmiş arabalarımız, delicesine üleştiğimiz tarlalarımız, kamuya kapağı atma odaklı hayatlarımız, şükran türküleriyle bankalarda şişirdiğimiz banknotlarımız ve birbirimizin kuyusunu kazdığımız hayatlarımız, ‘böyle gelmiş böyle gider’ diyen siyasetimiz, bu düzenin sırtından geçinen kişisel menfaat odaklı örgütlerimiz, ‘işini bilecen’ öğretili bireylerimizle seneleri eskittik...
Ne oldu?
Bir bardak suya muhtaç olduk!
Ve bunun için ağlamak yerine, seviniyor hatta törenler yapıyoruz şimdi…
***
Her geçen gün eksildik, bilincimizle, yarınımızla, irademizle…
İşsizlik ekiyoruz toprağa, ne ilginçtir, “diploma törenleri”nde yine de konfetiler saçıyoruz ortaya…
Uyuşturucu krizlerinde yitiriyoruz evlatları.
Her ne kadar “uygun görmüşlerse” ve her hangi rolü biçmişlerse, öyle yaşıyoruz.
Büyüdükçe gösterişimiz, küçüldü sesimiz…
Yüzü gözü yaldızlı, kıçı açık, yarını meçhul ‘üçüncü dünya ülkesi’nin çok bilmiş yığınları olarak yine de umudumuz var.
Hep bir ağızdan şarkılar söyleyemiyoruz henüz!
Şarkılarımızı da alıyorlar elimizden ne acı…
Yine de kutluyoruz işte.
Kimine 9 saat, kimine 9 gün!
***
Bayram mı dediniz…
Öyle!..
Kutlu olsun hepimize…