1. YAZARLAR

  2. Eralp Adanır

  3. Özay Akif Elder ve “1974 Öncesi LEYMOSUN”
Eralp Adanır

Eralp Adanır

Özay Akif Elder ve “1974 Öncesi LEYMOSUN”

A+A-

Hayatımın altıda biri Leymosun’da geçmiş olsa da orada doğmak, 9.5 yaşıma kadar orada büyümek, Anne tarafından kök Leymosunlu olmak, elli yılımı Girne’ye vermiş olsam da kendimi her daim Leymosunlu hissetmiş, o şehri, kültürü ve insanlarını aidiyet olarak benimsemişimdir. Yani diyeceğim o ki; “insanın vatanı doğduğu yer değil doyduğu yerdir” derler ya, bana hiç uymadı. Gitgide Leymosunlu eski insanlarımız bu hayattan göç etse de hayatta olanlarla karşılaşmam, beni Leymosun’a, insanlarına ve bugün hayatta olmayan aile fertlerimin hatıralarına götüremeye yetmektedir.

   Özay Akif Elder abimiz, Leymosun ve Leymosundaki Kıbrıslı Türk belleği için muazzam bir çalışma yaptı. 1936 Leymosun doğumlu Özay abimiz kök Leymosunlu. 1982-1996 yılları arasında kesintisiz 14 yıl KKTC Gümrük Müdürü olarak görev yaptı. Bu yayınından önce “Echoes From The Past” (kardeşi Selçuk Akif ile birlikte, 2008, üç dilli) Terra Cyria Yayını, ve

“Leymosun (Limasol) ve Kadınları”, Limasollular (Leymosunlular) Derneği Yayını 2021, isimli çalışmalarını yayınlamıştı.

   Ekim 2024’de yayınlanan yeni kitabı “1974 Öncesi LEYMOSUN”, A-4 boyutunda ve 256 sayfadan oluşmaktadır. Kapak tasarımını Nejla-Osman Çağdaşoğluları, metin oluşturma ve yayına hazırlama görevini ise gazeteci abimiz Hasan Kahvecioğlu üstlendi. Kitapta bolca görsel malzeme de kullanılmıştır. Kullanılan fotoğraflara yazılan bilgilendirici yazılar ve fotoğrafların kaynağının en arka sayfalarda belirtilmesi, hem fotoğrafların değerini bir o kadar daha artırmış hem de kaynak kişiler belirtilmek suretiyle, söz konusu kişilere karşı bir saygı gösterilmiştir. 

   13 bölümden oluşan kitabın bölümleri şöyle:

   “Leymosun Kasabasının Geçmişi”, “Leymosun Kasabasında Türk Mahallesi, Cadde ve Sokaklar”, “Leymosun Belediyesi’nde 80 Yıl Ortak Yönetim (1878-1957)”, Leymosun’da 74 Öncesi Eğitim ve Okullarımız”, “Leymosun’da Osmanlı-Türk Tarih ve Kültür Mirası”, “Leymosun’da Liman ve Deniz Kültürü”, “Leymosun’da Kültür Sanat Yaşamı, Kulüp ve Dernekler”, “Leymosun’da Türk Kahvehaneleri, Lokantalar, Meyhaneler”, “Leymosun Esnafı, Ticari Yaşam, Küçük İşletmeler”, “Leymosun’da Sanatkâr (Zanaatkâr) ve Teknisyenler, İnşaat İşleri”, “Leymosun’da Küçük Üretim Faaliyetleri”, “Leymosun’da Günlük Sosyal Yaşam, Gelenek, Görenekler”, “Leymosun’un Çevresel Mirası.”

   Ve Özay Bey kitabın önsözünden şöyle sesleniyor okura...

 

   “Bu kitap; Leymosun’da doğmuş, büyümüş, meslek sahibi olmuş, zanaat icra etmiş ve yine orada vefat etmiş birçok hemşehrimizin geride bıraktığı kütürel mirasın bir ifadesidir. Toplumsal hafızaya bir katkımız olur inancıyla; Leymosun’un yakın geçmişini herşeyiyle paylaşmaya çalıştık. Burada anlatılanlar, nesilden nesile aktarılan ve unutulması mümkün olmayan bir kent yaşamının yansımasıdır. Hafızalarımızda yer eden tarihi, sosyal, kültürel, medeni olaylar, gelenek ve görenekler, sanat ve ticaret kabiliyetleri toplumumuzun en büyük zenginliğidir. Leymosun; dünyaya açık limanıyla bu zengin hafızaya yenilikçi katkılar sağlamıştır. Orada yaşayan Kıbrıslı Türkler, Osmanlı zamanından itibaren kentin tüm yaşam alanlarında kendini göstermiştir. Orada, yüzyıllara yayılan bir toplumsal hafıza oluşmuştur. Bu zenginlik aslında büyük ve kapsamlı bir müzesidir. Müzelerin amacı ve fonksiyonu tarihimizi, kültür mirasımızı korumak ve yansıtmak olduğuna göre, Leymosun’da yaşayan Türkler böylesine bir sürecin içinde yer almışlardır. Hafızalarımızda yer edinen tarihimiz, sosyal hayatımız, kültürümüz, yaşantı ve eserlerimiz kayıt altına alınarak kalıcılaştırılmalıdır. Bu noktadan hareketle biz de kitabımızda, çok anlamlı bulduğumuz tarih ve olayları yazıya dökerek anlatmaya çalışmakla yetinmedik. Kasabamızdaki yaşam tarzlarını, kente unutulmayan hizmetler veren herkesi anmayı görev bildik. Leymosun’la ilgili geniş çaplı bir sözlü yakın tarih araştırması olan bu kitabımızı; hemşehrilerimize ve okullarımıza bir tahattür (hatırlatma) ve bir tahassür (özlem) vesilesi olacağı inancı ile takdirlerinize sunarım.”  

 

   1977’de ortaokula başladığımda yaz aylarını Girne (antik) limanında dedemin yanında geçirirdim. O yıllarda tekne çekek yerini dedem çalıştırıyordu. Kimler yoktu ki onunla birlikte; az sonra okuyacağınız maunacı-gemici-kaptanlar arasında yer almış; Mehmet Adnan, Ali Cafer ve Teyfik amcalar. Onlarla yaz boyunca çalışmak, tekne çekme tekne indirmede beni vincin başına koyup, İtalyanca komutlarla (ki onları ezberlemiştim artık), Vira, Basta, Avara, Mayna diyerek o denizin tuzunu o yaşlarda yutmak benim için bir ayrıcalıktı. Dedem Ali Bahri, Mehmet Adnan, Ali Cafer ve Teyfik amcalara Allah’tan rahmet dilerim.

   Kıbrıs’ın birçok kasaba ve köylerinde gelenek halini alan “lâkaplara” mavnacı-gemiciler arasında da rastlandığını bu alıntıda da farkedeceksiniz. Dedem çok iyi Rumca (Elence), İngilizce yanında Limasol’a gelen gemilerden dolayı İtalyanca da bilmekteydi. İşte Akdeniz’in tuzlu suyunu yutmuş, derileri bu güneşle kavrulmuş denizcilerimizlew ilgili kitaptan bir alıntı yaparak yazımı tamamlamak istiyorum. Bu çok değerli yayını bizlerle buluşturan yazar Özay Akif Elder abiye de yürekten teşekkür ederek.

 

Alıntı:

İz bırakmış mavnacılar-gemiciler

   Leymosun halkının belleklerinde iz bırakmış ünlü mavnacılar veya mavna kaptanları şunlardı: Fevait (sonradan Ankara Sokağı’nda helva, sısam yağı ve tahin imalathanesi sahibi), İnce Ali (Cleopatra Sokağı’nda Asri Hamam’ın sahibi), Bulli (Yoğurtçu ve Yıldız Caddesi’nde hamam sahibi), Civelek Mehmet, Civelek Hasan, Mehmet Yababa, Kel Kazım (Cin Ahmet’in babası), Hüseyin Köse, Degene, Ahmet Lao, Enver Lao, Ali Göbek, Osman Göbek, Palabıyık Ahmet, Celül, Zarif Kaptan (Salih Cim’in babası), Mithat Zarif, Sidikli Hüseyin, Şilingur (Ankara Sokağı’nda eski eşya satıcısı), Arnavut Mehmet, Nabi Kaptan, Nazmi, Hüseyin Laz, Andavalı, Şöfer Mehmet, Manavella, Ahmet Gemici Ali, Mustafa Gemici Ali, Ali Şonya, Uzun Recep, Arap Mahmut (Arnavut mahallesinde Hayat Hamamı’nın sahibi), Arap Bilal, Kara Hüseyin, Selim Arap, Kara Mustafa, Mustafa Kufi, Remzi, Tilim, Derviş Kommer (Tilim’in oğlu), Boci (Afrodit Sokağı’nda Hamamcı Kerime Hanım’ım kocası), Hüseyin Köle, Mustafa Köle, Hakkı Mulla Halil, Deli Hasan, Hüseyin Tamani, Kör Yusuf, Ahmet Yeğen, Karabardak, Arap Cemali, Hasan Kamitsi, Tevfik, Kör Enver, Kemal Kaptan, Fehim Kaptan, İbrahim Şandik, Cafer Radi, İbrahim İbrahim, Mehmet Derya (berber), Anadol Salahi, Fatih Kaptan, Fikri Dölen, Evredo, Hasan Karagözlü, Ali Naci, Hasanaki, Ali Bahri, Ali Cam, Cevdet ve diğerleri.  

Ün yapmış deniz motoru sürücüleri

   Mavnaların gemi ve iskele arasındaki gidiş gelişlerini sağlayan romorkörlerin (motorların) kaptanları arasında bilinen kişiler de şunlardı: Fatih Dölen, Halil Sabbar, Hacı Osman, Kemal Kaptan, Ali Bahri, Mehmet Adnan, Muzaffer Hasan, Ahmet Kemal, Hüseyin Şemsiyeli, Süleyman, İbrahim Fevzi, Hüseyin Hamza, Fikri Dölen, Ali Cafer, Hasan Karagözlü, Fehim Kaptan, Aydın Mustafa, Behiç Mehmet, Cafer Radi, Hasan Gamitsi, İbrahim Hacı Ali ve Babillaro.

Mavnacılar bir bilgi hazinesiydi

   Mavnacılar, hiç ya da yetersiz eğitimlerine rağmen, çalışmakta oldukları çevreden dolayı çok engin genel bilgilere sahiptirler. Halkın, kendilerinden tavsiye alabilecek derecede bir bilgi hazinesi ve kaynağı idiler. Onların, yabancı gemilerde seyahat eden, İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan, İspanyol, Mısırlı, İsrailli, Suriyeli, Arap ve daha birçok millete mensup gemici ve yolcularla temasları vardı. Bu büyük bir fırsattı. Bu yabancıların tavrı hareketlerini, yemeklerini, kültürlerini, dillerini, giyimlerini yakından tanıyarak modernite çağının standartlarını öğreniyorlardı. Bütün Türk mavnacılar Rumca lisanını mükemmel konuştukları gibi, bunlar arasında Arapça, İngilizce, İtalyanca’yı da iyi derecede konuşanlar vardı... Mavnacılar, konuşmalarında çok argo kelimeler kullanmalarına rağmen aslında kendileri çok saygın, dış görünüşleriyle de temiz, görüş ve cesareti olan insanlardı. Gerek Türk ve gerekse Rum mavnacılar, mavnalar üzerinde yükleme ve boşaltma işlemlerini sürdürürken, Kıbrıs’ta Venedik döneminden kalma, kendilerinin anlayabildikleri; avara, leva, vira, boci, ayaboci, mayna, alabanda, torna gibi ortak kelimeler kullanırlardı.”(syf:126/127) 

Bu yazı toplam 340 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar