“Özel sektör hep yalnız kaldı”
Ülkemizde iş hayatına atılarak yatırım yapan genç girişimciler, YENİDÜZEN’deki ‘Genç Girişimciler’ yazı dizisine yaşadıklarını, düşüncelerini ve hedeflerini anlatıyor. Yazı dizisinin bu haftaki konuğu, Master Roaster Coffee sahibi, Salim Keçecioğlu...
Girne Ozanköy’de Master Roaster Coffee işletmesinin sahibi Salim Keçecioğlu, özel sektörün yıllardan beri üvey evlat muamelesi gördüğünden yakındı: “Özel sektör hep yalnız kaldı. Devletten hibe alamıyor. Oysaki üretmeyen bir ülke zaten var olamaz.”
Hüseyin ÖZBARIŞCI
Ozanköy’de Master Roaster Coffee isimli işyerinin sahibi, genç iş insanı Salim Keçecioğlu, hemen hemen tüm işletmeler gibi kendi işletmelerinin de pandemi döneminde çok zorluklar yaşadığını ve devletin işyerlerine sadece yeniden borçlanma konusunda bir olanak sağladığını belirtti.
Ülkedeki sistemsizliğin memur yaratılarak var olduğunu belirten Keçecioğlu, “Şu anda avucumuz açık, bekleyen bir yapımız var. Bu, hoş değil. Birçok kişi ve kurumu mahrum ediyor” dedi.
Hedeflerinden de bahseden Keçecioğlu, “Butik desteğiyle, özel ve kaliteli ürünlerle, büyük bir pazarın içerisinde küçük bir pazarın öncüsü olmak istiyoruz” şeklinde konuştu, gençlere de girişimcilik konusunda tavsiyelerde bulundu.
- Sizi biraz tanıyabilir miyiz?
- İsmim Salim Keçecioğlu, 1990 Girne doğumluyum. Güzel Sanatlar Bölümü mezunuyum. Aynı zamanda müzisyenim. Hepsini birleştirip sanatsal olguları katarak böyle bir işletme kurdum.
- İçecek sektöründe hizmet veriyorsunuz. Bu sektörü tercih etmenizin sebebi nedir?
- Güzel Sanatlar mezunu ve müzisyen olmamın getirdiği bir üretme isteği ve kendimi ifade etme isteği vardı her zaman. Tabii içinde bulunduğumuz coğrafyadan dolayı müzisyen olarak hayatıma devam etmem olanaksızdı. Üretme isteği de her zaman içimde olan bir şeydi. Bu noktada iki seçeneğim vardı. Ya kahve, ya da zeytinyağı… Kahveyi tercih etmemin nedeni müzikle çok benziyor. Kahveyi bir ihtiyaç değil de, bir zevk olarak tüketiciye sunmak, bana biraz müzik gibi geldiği için bu sektörü tercih ettim.
- Genç yaşta atılım yaptınız ve iş kurdunuz. İşinizi kurarken zorlandığınız noktalar oldu mu?
- Muhakkak ki sıfırdan başladım. Bu işe ilk girdiğim zaman birikmiş bir sermayem yoktu. Elimde olan sermaye sadece tabela ve kavurma makinesine yetti. Geriye kalan her şey, herhangi bir destek olmaksızın banka kredisiyle oldu. Başladığımız noktadan, bu noktaya kadar gelebilmek sanırım bazı şeyleri doğru yaptığımızın göstergesidir.
“Amacımız, farklı temalarla büyümektir”
- İş yaşamında geleceğe dair ne gibi hedefleriniz var?
- Bir an da şuursuzca büyümek yerine kaliteyi elden bırakmadan ayakta durmak istiyoruz. Bunun yanında en temel hedefimiz aslında markalaşmaktır. Butik desteğiyle, özel ve kaliteli ürünlerle, büyük bir pazarın içerisinde küçük bir pazarın öncüsü olmayı hedefliyoruz. Bayileşmek sistemine karşıyım. Amacımız, farklı temalarla büyümektir. Neden, Girne veya Lefkoşa’nın içinde bir yerde değil de Ozanköy’deyiz? Oralarda böyle bir atılım yapsaydık, toptan yönümüz çok büyüyemeyecekti. Ozanköy gibi yol kenarında olmamıza rağmen, Mağusa, Lefkoşa gibi yerlerden gerçekten kahve içmeye gelen insanlar var. Bu da bizi çok mutlu ediyor. İnsanlara gitmek yerine, insanları buraya çekmek, bence gurur okşayıcı bir meseledir.
“Hayalperest olmak gerekir”
- Ülkemizde gençleri girişimciliğe teşvik edecek bir yapı var mı?
- Bence yoktur. Ama bence her şeyin başı aileden geçer. Her şeyi hazır bulmak yerine biraz hayalperest olmak gerekir ve kişinin ruhunu tatmin etmesi gerekir. Girişimcilik ve hayalperestlik aynı şeydir. Hayalinize inanırsanız, işin maddi kısmını bir şekilde bulabilirsiniz.
- Pandeminin sektörünüze ne gibi bir etkisi oldu?
- Çok kötü bir etkisi oldu. Alacaklarımızı alamadığımız için vereceklerimizi vermekte sıkıntılar yaşadık. Özellikle pandeminin ilk çıktığı dönemde çalıştığımız çözüm ortaklarıyla hiç iş yapmadık. Fakat yurt dışına çeklerimiz vardı. Burada maalesef ki devletin attığı tek adım bir tek yeniden borçlandırma oldu. Oysaki bu borçlanma yerine daha yaptırıcı bir yapıyla işimizi büyütüp, daha çok istihdam sağlamayı tercih ederdik. Yani şu anda 1 yıl gerideyiz.
- Özellikle son 1 yıl içerisinde birçok kişi işsiz kaldı, birçok iş yeri de kapandı. Genç bir girişimci olarak bu durum sizi korkutuyor mu?
- Aslında işin gerçeklik kısmına baktığınızda az önce dediğim hayalperestlik bitiyor ve maalesef ki süreç bizleri ticari çıkarlara itiyor. O yüzden ben biraz daha korkmamaya ve bakmamaya çalışıyorum. Tabii ki kendi kendimle kaldığımda düşünüyorum ve endişeleniyorum ama onun yerine krizleri nasıl fırsata çevirebilirim ve yeni gelen dünya düzenine işimi nasıl adapte edebilirim gibi konuları daha çok düşünüyorum.
- Bu süreçte hükümetin aldığı önlemler yeterli midir? Ne yapılmalıydı?
- Alınan önlemler yeterli değildi. Söylemler değişiyor, ama yaptırımlar hep aynı…
“Avcumuz açık, bekliyoruz…”
- Ülkemizde bir sistemsizlik söz konusu… Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Ülkemizdeki sistemsizlik hazır bulmak ve insanları memur zihniyetiyle geliştirmekten dolayıdır. Bir ülkeyi yaratıcılığını ve üretimini kısıtlayarak fethedersiniz. Bu, en stratejik fethetme biçimidir. Ambargolar koyarak en muhteşem ihlal biçimidir… Böyle bir ülkede, böyle şartlarda tabii ki bir sistemsizlik var. Bence burada atılması gereken en büyük adım, sanat ve üretimdi. Çok daha fazla ithalat/ihracat yapılabilirdi. Bunlar yapılmadı. Şu anda avcumuz açık, bekleyen bir yapımız var. Bu da hoş değil. Birçok kişi ve kurumu mahrum ediyor.
- Özel sektör hakkında ne söylemek istersiniz?
- Özel sektör gerçekten birçok yerde emekçisine hakkını vermediği için, sigortalarını yatırmadığı için eleştiriliyor. Fakat işin bir de bardağın boş tarafı var. Hep bardağın dolu tarafına bakılıyor ama özel sektör hep üvey evlat muamelesi gördü. Bu ülkede kendi işini yapan insanlara genellikle kazanan ama kazandığını paylaşmayan gözüyle bakıldı. Fakat özel sektör, hep yalnız kaldı. Devletten hibe alamıyor. Oysaki üretmeyen bir ülke zaten var olamaz. Bence devlet o kadar memur olacağına, üretim yapmak isteyenlere destek vermeli.
- Sizin gibi genç yaşta girişimci olmak isteyen arkadaşlarınıza ne gibi tavsiyelerde bulunabilir siniz?
- Hayallerini sağlam tutsunlar ve hayallerini cebine koysunlar. Para mutlaka gelecek. Ama hedef para olmamalı. Ruhlarını tatmin edici hayalleri olmalı. ‘Ahmet yaptı, ben de yaparım, bu sektörde para var’ zihniyetiyle yola çıkmasınlar. Gidebilecekleri en kötü yer, başladıkları yere geri dönmektir. Ben inanıyorum ki, hayal kuran ve onun peşinden giden herkes başarılı olabilir.
- Son olarak ne söylemek istersiniz?
- Yerli üretime destek verilmemeli, sırf yerli üretimdir diye tüketilmemeli. Kaliteli yerli üretime destek verilmeli. Böylelikle çıtayı bir tık daha yukarıda tutup, kendi ayaklarımızın üzerinde daha dik durabiliriz. Yenidüzen ailesine de bu röportaj için teşekkür ediyorum.