1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Özele sevk yerine kamuya yatırım yapın”
“Özele sevk yerine kamuya yatırım yapın”

“Özele sevk yerine kamuya yatırım yapın”

TIP-İŞ Başkanı Ahmet Varış, sağlık bir devlet politikası haline gelmediği sürece sağlıktaki sorunların devam edeceğini vurguladı

A+A-

Fayka ARSEVEN KİŞİ

TIP-İŞ Başkanı Ahmet Varış, özel hastanelere yapılan sevklere harcanan miktarlar ile yeni yoğun bakım üniteleri yapılabileceğini vurguladı.

Varış, “Her yıl deriz ki bu yoğun bakım üniteleri yetersizdir. Kışta enfeksiyonlar artıyor, grip salgınları artıyor. Buna bağlı yaşlı hastaların yoğun bakım ihtiyacı artar filan. Her sene bu konular gündeme gelir ama bir şey yapılmıyor” dedi.

Ülke nüfusunun bilinmediğine de dikkat çeken Varış, “Herhangi bir ülkede sağlıkla ilgili bir planlama yapabilmek için öncellikle ülke nüfusunu bilmeniz gerekir, bir de istatistiki verilerinizi. Bunları bilmediğimiz sürece ilerleme sağlamamız mümkün değildir” ifadesinde bulundu.

Varış, mevcut devlet hastanesinin yetersiz kaldığını, doktor ve personel eksikliğinin olduğunu ve önemli ilaç eksikliklerinin yaşandığını da dile getirdi.

Bu hafta Tıp-İş Başkanı Ahmet Varış ile sağlığı ve sağlıkta yaşanan sıkıntıları konuştuk.

  • YENİDÜZEN: Sağlık sisteminde son durum nedir? Bir ilerleme var mı, yoksa sorunlar devam ediyor mu?
  • Ahmet VARIŞ: 2010 yılında adaya geldim. 2012 yılında kamu görevine başladım. Geçen 7 yıla baktığım zaman çalışma şartları, koşulları bakımından, bunu özlük hakları ve maddi durumu bir kenara bırakarak baktığımızda her gün daha da kötüye gidiyoruz.
    Ülkemizde hep söylediğimiz gibi belli konularda devlet politikaları olmadığı için insan hayatını etkileyen yol, çevre, gıda güvenliği, eğitim ve sağlık gibi temel konuları ele aldığımızda hiçbirinde partiler üstü devlet politikası yoktur. Bizdeki bürokratik yapının da hantallığından dolayı bir türlü daha iyiye gidemiyoruz.
    Yollarımız da her gün daha kötüye gidiyor, çevre şartları da… Kanser vakalarında, enfeksiyon hastalıklarında her geçen yıl daha fazla artış oluyor. Okullar, öğrencilere yetmiyor. Öğretmen sayısı yetersizdir. Hastaneler, hastalara yetmiyor. Bununla birlikte koruyucu önlemler de alınmadığı için devlet eliyle hastalıkların da önüne geçilemiyor. Maalesef her geçen gün daha da kötü noktaya geldiğimizi düşünüyorum. Tabi neticede umutsuz olmamalıyız. Hep birlikte çaba sarf etmeliyiz.

 “Herhangi bir ülkede sağlıkla ilgili bir planlama yapabilmek için öncellikle ülke nüfusunu bilmeniz gerekir, bir de istatistiki verilerimizi. Bunları bilmediğimiz sürece ilerleme sağlamamız mümkün değildir.”

“AIDS tedavisi gören 75 kayıtlı KKTC yurttaşı var, ilaç yok.”
 

  • YENİDÜZEN: Hastanedeki sıkıntılar ilaç, cihaz, doktor, hemşire eksikliği… Siz birebir bunları yaşayan biri olarak hastanenin durumunu aktarır mısınız?
  • Ahmet VARIŞ: Başta sağlık olmak üzere yerinden yönetim anlayışının oturması gerekir. Tabi ki denetimli şekilde bu olmalıdır. Hastanelerdeki ya da sağlık merkezlerindeki eksikliklerin giderilmesi için yerinden yönetim mekanizmaları, örneğin hastane yönetim kurulları etkin bir şekilde çalışabilecek yetkiye sahip olmadığı sürece bu eksikliklerin önüne geçebileceğimizi düşünmüyorum.  
    Dediğiniz gibi çeşitli konularla ilgili sürekli eksikliklerimiz var. Bitmek bilmeyen ihale süreçleri var. İptal edilen ihaleler var. Mesela bunlardan biri ambulans ihalesidir. Doğrusunu, yanlışını tartışmıyorum ama iyi şartlarda uygun şartlarda bunun hazırlanıp da ivedi şekilde bunların yapılması gerekir. Ama sırf alırmış gibi veya yaparmış gibi olmaması da gerekir.

 “İlaç eksikliği sürekli yaşanmaktadır. Örneğin, AİDS olan hastaların tedavisinde kullanılan ilaç eksiktir. Bu toplum sağlığı açışından da çok önemli bir durumdur. 2019 yılının başına kadar 55 kayıtlı hasta vardı. Bu sayı 75’e çıktı. Bunlar kayıtlı ve tümü KKTC vatandaşı olan kişilerdir.”

 

Örneğin ilaç eksikliği… HCV dediğimiz AİDS etkeni olan hastanın tedavisi. Bu toplum sağlığı açışından da çok önemli bir durumdur. 2019 yılının başına kadar 55 kayıtlı hasta vardı. Bu sayı 75’e çıktı. Bunlar kayıtlı ve tümü KKTC vatandaşı olan kişilerdir. Çünkü yabancı kişiler bizim yasal mevzuatımızdan dolayı ülke dışına gönderiliyorlar. Yani bir yılda yüzde 50’lilik bir artış var. Bu hastalık iyi tedavi edilebilen hatta hastalıksız hamilelik süreci geçirilebilen, çocukların hastalıksız doğabileceği etkin tedaviler vardır. Tabi ki bunlar yüksek maliyetli ilaçlardır.

Ama hep diyoruz ya ‘sağlıkta tasarruf olmaz, sağlıktan tasarruf insan hayatından tasarruftur’. Şimdi idareler, “elinizde X ilaç var bunu kullanınız, mevcut kullanmakta olduğu ilacı kesin. Bunu kullanınız” diyor. Oysa neyse uygun ilaç, ona göre tedavileri düzenleniyor. Takipleri yapılıp ona göre tedavi değişiklikleri hekimlerinin denetiminde uygun olacak şekilde yapılıyor.

Kanser hastalığında da… Özellikle bunlar kronik hastalıklar olduğu için altını çiziyorum. Bunların sağlanabilmesi gerekiyor. Çok çeşitli konularda ilaç eksikliklerimiz var. Başta diyabetik hastalar olmak üzere… Bir ilaç 3 bin 500 TL’dir. 6 ay öncesine kadar bunu devlet getiriyordu. Son altı aydır sigortalı hastalara kurul raporuyla hekimler bunu yazıyor, hasta eczaneden alıyor, artık birkaç ay sonra sigorta uygun göreceği şekilde hastaya bunun bir kısmı geri ödeniyor. Ama bahsettiğimiz para bir maaştır. Bu hasta ayda bir iğne yaptırıyor, bu parayı ödüyor, 3-4 ayın sonunda belki alır ama bu insanlar için kolay bir şey değil.

Netice itibarıyla bizim kamu sağlık merkezlerinde hem ilaç, hem malzeme, hem alt yapı hem de personel eksikliğimiz vardır.   

Personel eksikliğine de bakarsak; yasal mevzuatımızda zaten görev, yetki ve sorumlulukları belli olmayan halen tanımlanmamış bir takım branşlar vardır. Bunu ama yaptıramıyoruz. Çünkü yılda bir seçim oluyor, hükümetler değişiyor her defasında sıfırdan başlıyoruz. Bir de mevcut yasal mevzuatta olup da kadroların açılmadığı durumlar vardır.

Herhangi bir ülkede sağlıkla ilgili bir planlama yapabilmek için öncellikle ülke nüfusunu bilmeniz gerekir, bir de istatistiki verilerimizi. Eski yıllarda en çok ölüm sebepleri nelerdi, anne-çocuk sağlığında ne durumdayız? Sık görülen hastalıklarımız nelerdir ve bu hastalıklardaki değişimleri bilmemiz gerekir ki sonraki dönemlerde bunlara uygun planlama yapalım. Kanser artıyorsa örneğin hem tedavi, hem alt yapı, hem de personel yetiştirme yönünden hazırlanmalıyız. Bunları bilmediğimiz sürece ilerleme sağlamamız mümkün değildir.

Biz mevcut nüfusu dahi bilmiyoruz. Bilmediğimiz için 5-10 yıl sonra yine bilemeyeceğiz. Bu aralar yine enfeksiyon salgınları gündemdedir. Tabi hata yapmak da insana özgü bir şeydir.

Dünya sağlık örgütü korona virüsü ile ilgili yaptığı ilk açıklamada bunun dünya çapında salgın olma olasılığını düşük olarak açıkladı. Birkaç gün sonra yaptığı açıklamada ise  ‘kusura bakmayın, hata yaptık, bu aslında yüksek risklidir’ dedi.

Bu da insana mahsustur ama biz toplum olarak özellikle siyasiler kendi hatalarımızdan ders almayı da bilmiyoruz. ‘En iyisini ben yaparım, ben bilirim’ dediğimiz için büyük oranda ilerleme kaydedemiyoruz.

 “Biz de her hükümet döneminde hatta aynı partinin arka arkaya olan hükümetleri döneminde bile bakandan, müsteşarına, ilgili daire müdürlerine kadar bir takım değişimler olup, bireylere göre bir takım şekillenmeler oluyor. Yapısal düşünemiyoruz.”

 

  • YENİDÜZEN: Sağlık bakanları sağlık camiasından çıkıyor ama bir yerlerde onlar da bu sorunlara çözüm bulamıyor. Peki sağlıkta çözüm nasıl bulunacak? Bakanlık ile sağlık camiası arasında iletişim sorunu mu var?
  • Ahmet VARIŞ: Biz Sağlık Bakanlığı ile hep iletişim halindeyiz. Ülke sağlığını daha iyi noktaya getirmek için çalışıyoruz. Bireylerin kendi yapısından öte, bürokratik sistemin yapısını bir bütün olarak değerlendirmek gerekir. Mevcut sistem içerisinde bakanlığa kim gelirse gelsin, tek başına belli şeyleri yapmaya yetersiz kalmaktadır. Yani bunun mali boyutu vardır, kendi partisini ikna etmesi boyutu vardır. Baktığınız zaman müsteşar ve müdürler bile 3-4 ayda bir değişebilmektedir. Yakın zamanda da bunun örneğini gördük. Dolayısıyla sağlık bakanlığının ve diğer bakanlıkların yapısal olarak reform sürecine girmesi yani reorganize olması gerekir. Bir bakan bir konuda her şeyi de bilemeyebilir, ama alt kadroları olur ve yeterli sayıda olur. Alt kadroların da yüksek potansiyelde olması gerekir. Bunu teknik kadrosundan tutunuz, hukuk kadrosuna kadar, bütün birimlerinin tam yapılanması gerekir. Bakan kendisi iyidir veya değildir diye bitmiyor iş. Ama biz de her hükümet döneminde hatta aynı partinin arka arkaya olan hükümetleri döneminde bile bakandan, müsteşarına, ilgili daire müdürlerine kadar bir takım değişimler olup, bireylere göre bir takım şekillenmeler oluyor. Yapısal düşünemiyoruz. Halbuki bu ülkede sağlığı çözmek çok da zor olmaması gerekir.
    Ama en başta nüfusu bilmeliyiz, giriş çıkışları kontrol altına almakla işe başlamalıyız.  Onun dışında baktığınız zaman ön plandaki hastalıkları ortaya koyup sorunları aşmalıyız.
    Ben kamuya başlayalı 7 yıl oldu. Yeni hastane veya hastanenin revize konusu benden de önceki dönemlerde de vardı.  15 yıldır yeni hastane yapalım deniliyor. Tamam biz belki çok zengin bir ülke değiliz ama bunlar da yapılmayacak işler değil.

 “2018 yılı sonuna kadar kamu sağlık merkezlerinin tümünde toplam kayıtlı muayene sayısı 1 milyona yakındır. 2019 yılı içinse bir buçuk milyon civarındadır.”

 

  • YENİDÜZEN: Gazetelerde hep sağlıkta kaos manşetleri atılıyor. İlaç yok, doktor yok, alt yapı yok, hemşire yok, hastane yok…
  • Ahmet VARIŞ: Arkadaşlarımız tüm eksikliklere rağmen iyi işler yapmaya çalışıyor. Yine ülkemizde ikinci kez kalp nakli yapıldı. Yaklaşık 45-50 civarında böbrek nakli yapıldı. Yapay kalp ameliyatları yapılıyor. İleri evre kanser tedaviler yapılıyor. Ama bakım şartlarıyla birlikte otelcilik hizmetlerinin de daha iyi olması gerekir. Biz de o kısım eksik. Bir de hekimler kendi işleri dışında farklı farklı eksikliklerle uğraşıyor.  Hastaya anjiyo yapacaksınız, ameliyata girdiniz, stent takacaksınız. Ama müdahale sırasında hem tanı koyup hem tedavi edeceksiniz. Siz anjiyoya girdiğiniz zaman örneğin çapı daha geniş stent takmanız gerekirken, dar bir stent takmak zorundaysanız, bunun stresini yaşarsınız.  Biz bunların daha çok kavgasını veriyoruz. Ya da X ameliyatı yaparken son teknoloji budur, bunu kullanıyoruz ama cihaz bozuk biz bunu 6 aydır yaptıramıyoruz. Ötekiyle yapmaya çalışıyorum. Tamam bu da yanlış değil belki ama neden bununla yapmak zorunda kalayım.
    Yıllardır örneğin bir endovizyon aldıramadık. Ne olur bu sefer? Hastaya poliklinik yapıyoruz ama yarısını servise çağırmak zorunda kalıyoruz. Çünkü poliklinikte bu cihaz yok. Halbuki poliklinikte olsa sorun o an çözülebilir.
    Benim ortopedistim poliklinik yapıyor ama röntgen teknisyeni yok. Doktor ikiye kadar poliklinik yapacak ama saat 12’den sonra röntgen çekilmiyor. Bunu bir bütün düzenlemek gerekir. Yoksa aferin iş olsun diye iş yapmamalıyız. Böyle küçük bir ülkede ne yapılacağı belliyken bu kadar sıkıntılı da olmamalı diye düşünüyorum.
    İhtiyacımız olan branşlar da var. Hekimler var, sözleşmeleri yaptırmak için aylarca çaba sarf ediyoruz. Bunların hepsi handikaptır.
    Bir de her meslek grubunda işini iyi yapmayan insanlar da vardır. Biz kendimiz zaman zaman kendi mesleğimizdeki kişileri şikâyet ediyoruz ama biz söylediğimiz zaman bile sonuç alamıyoruz. Onu bile siyasi olarak kapatıyorlar. Bunlar yaşanmıştır. Ki bu görevini kötüye kullanmaktır.

 “Geçen yıl bakanlığın anlaşma yaptığı KKTC genelindeki özel hastanelerin dahi yoğun bakımları dolmuştu. Hastanedekiler de dolmuştu ve yetersiz kalmıştı. Oysa ki devlet özele sevki bir tarafa bırakıp, bunu düzeltip, yoğun bakım üniteleri yapmalıdır.”

 

  • YENİDÜZEN: Gerçek nüfusu bilmiyoruz ama siz hastanede ne kadarlık bir nüfusa hizmet veriyorsunuz. Veriler nedir?
  • Ahmet VARIŞ:  Sağlık Bakanlığı’nın istatistiklerine göre ki bütün hastalar da otomasyon sistemine kayıt edilmiyor, 2018 yılı sonuna kadar kamu sağlık merkezlerinin tümünde toplam kayıtlı muayene sayısı 1 milyona yakındır. 2019 yılı içinse bir buçuk milyon civarındadır bu. Ama şöyle; bu insan sayısı değildir.  Siz 4 kez geldiyseniz o bir buçuk milyonda 4’tür. Ama acile gelirseniz ve sizi acildeki hekim, kardiyolog, nörolog görürse o da birdir. Yani muayene sayısı, bir buçuk milyondan fazladır.

“Her yıl deriz ki bu yoğun bakım üniteleri yetersizdir. Kışta enfeksiyonlar artıyor, grip salgınları artıyor. Buna bağlı yaşlı hastaların yoğun bakım ihtiyacı artar filan. Her sene bu konular gündeme gelir ama bir şey yapılmıyor.”

 

“4 enfeksiyon hastalıkları uzmanımız var.”

  • YENİDÜZEN: Tabi dünya gündemi virüsler… Özellikle korona virüsü… Geçtiğimiz yıllarda da dünyada görülen virüslerin bir kısmı ülkemizde görüldü. Şimdi durum nedir? Alınan tedbirler yeterli mi? Hazırlıklı mıyız?
  • Ahmet VARIŞ: Bizim bu konuda yetişmiş 4 enfeksiyon hastalıkları uzmanımız vardır. Bu arkadaşlarımız çok yakından konuyu takip ediyor. Bu tip bir durumda nelerin yapılabileceği ve olası sıkıntılar konusunda istişare halindeyiz. Tabipler Birliği de aynı şekilde Sağlık Bakanlığı’na gerekli telkinlerde bulunuyor. Aynı şekilde biz de sendika olarak… Şu an viral salgınlarla ilgili gerekli önlemler alınmış durumdadır. Alınmadığını ben şahsen düşünmüyorum. Ama bir salgın olur, karşımıza çıkarsa tabi o zaman müdahale etme hızı ve kapasitesi hangi hızda olacak zaman gösterecek. Eski tecrübelerimizden yola çıkarak söylüyorum bunu. Her yıl deriz ki bu yoğun bakım üniteleri yetersizdir. Kışta enfeksiyonlar artıyor, grip salgınları artıyor. Buna bağlı yaşlı hastaların yoğun bakım ihtiyacı artar filan. Her sene bu konular gündeme gelir ama bir şey yapılmıyor.
    Geçen yıl KKTC genelindeki bakanlığın anlaşma yaptığı özel hastanelerin dahi yoğun bakımları dolmuştu. Hastanedekiler de dolmuştu ve yetersiz kalmıştı. Oysa ki devlet sevki bir tarafa bırakıp, bunu düzeltip yapmalıydı. O nedenle eski tecrübelerimize bakarak konuşursak anormal bir kriz durumunda biz bunu bürokratik olarak hangi oranda yönetebiliriz diye soru işaretimiz var.  

  

Bu haber toplam 3875 defa okunmuştur