Özelleştir-ME!
Özelleştir-ME!
FEMİNİST ATÖLYE
[email protected]
Türkiye’nin vesayet politikalarının Kıbrıs’ın kuzeyinde uygulanmasının araçlarından biri olan Ekonomik Protokol sözleşmeleri yıllardır üzerimizde yoğun baskılar oluşturmaktadır. Özelleştirme politikalarının çeşitli gerekçeler ile meşrulaştırılarak ve sinsice yedirildiği Ekonomik Protokol 2016-2018 yılı taslak metni son zamanlarda Kıbrıs’ın kuzeyinde konuşulan önemli konulardan biri haline geldi. En temel insan hakkı olan suyun metalaştırılarak özelleştirilmesinin ardından, 2016-2018 Ekonomik Protokol taslak metninde görüldüğü üzere ne yazık ki sıra KIB-TEK, Telekomünikasyon Dairesi ve Limanların özelleştirilmesine geldi.
Neoliberalizm, özelleştirme politikalarına “meşru” bir zemin yaratmak için kamudan çıkarmayı hedeflediği kurum ve kuruluşları verimsiz ve işlevsiz göstermeye çalışıyor. Burada tek amaç sermayeye (günümüzde AKP yandaşları olduğu bariz bir şekilde ortadadır) peşkeş çekilmesi hedeflenen kurumları, “yeterli hizmet üretmiyor”, “kâr etmiyor” veya “geri kalmış yöntemler kullanıyor” gerekçelerini göstererek aslında kamuya faydalı olmalarına rağmen elden çıkarmaktır.
Geçtiğimiz yıllarda Kıbrıslıtürkler’in öz malı olan Ercan havalimanını AKP’li şirketlere satanlar, ardından taşıma su ile Kıbrıs’a “barış” geleceğini iddia ederek suyu özelleştirmek için ellerinden geleni ardlarına koymadılar. Kıbrıslıtürkler’in öz malı olan Ercan havalimanını peşkeş çekerek ve doğanın bir parçası olan suyu metalaştırarak elde ettikleri kârdan doymayan neoliberaller, gözlerini KIB-TEK ve Telekomünikasyon hizmetleri ve limanlarımıza çevirdiler.
Yukarıda bahsi geçen kurumların hizmet kalitesinin yetersiz olduğu argümanları ile özelleştirme politikalarını meşrulaştırarak yabancı serayedarlara peşkeş çekilmesinin önünü açıyorlar. İnsanların en temel hakları olan suyu ücretsiz kullanma, sağlıklı yaşam, eğitim, beslenme ve ulaşım gibi hakları özelleştirmeler sonucunda tamamen özel sektörün inisiyatifine bırakılıyor. Sonuç olarak ise, insanlar arasındaki sosyo-ekonomik uçurum büyüyerek, temel insan haklarına ulaşabilen kesimlerin oranı giderek düşüyor. Özelleştirme politikaları tüm dünya halklarını etkilemesi ile birlikte, ilk önce kadınların yaşamını engelliyor. Dünya nüfusunun mal-mülk edinme ve iş piyasasına aktif katılım oranının en düşük kesimi olan kadınların, daha fazla fakirleşmesi özelleştirmelerin sonucu olarak karşımıza çıkıyor.
Kamu idaresinde yürütülen KIB-TEK ve Telekomünikasyon Dairesi gibi kurumların da sermayenin eline bırakılması bu hizmetleri veren devlet kârını ortadan kaldırarak, halkı mağdur edebilecek seviyelere ulaşmaktadır.
Müzakerelerin devam ettiği, güven artırıcı önlem olarak birçok sınır kapısının açılmasının da gündemde olduğu bu günlerde limanları özelleştirmekten bahsetmek; gelecekte yaratacağı ekonomik değeri ortadan kaldırmak ve stratejik önemi olan yerleri Kıbrıslıtürkler’in yetki alanından çıkarmaya çalışmaktan başka bir şey değildir.
Her fırsatta “yavruvatan” edebiyatı yapan AKP iktidarı için Kıbrıs, duygusal bir bağı olan ülkeden ziyade her bir karışını kâr elde etmek için kullandığı bir işgal toprağıdır. Ekonomik Protokoller ile dayatılmaya çalışılan özelleştirme politikaları, Kıbrıslıtürklerin onur ve haysiyetini ellerinden almayı amaçlamakta, ileride ise Türkiye’ye bağımlı bir yapı oluşturmayı amaçlamaktadır.
Bu noktada yapılacak tek şey onur ve haysiyetimiz için mücadele etmek olacaktır.
-------------------------------------------------------------------------
Mor Kitaplık
Shahrzad Mojab
Devletsiz Ulusun Kadınları / Kürt Kadını Üzerine Araştırmalar
Batılı gözlemciler ve Kürt milliyetçileri, Kürdistanlı kadınların Arap, Fars ve Türk hemcinslerinden daha fazla özgürlüklerden yararlandıklarını iddia ederek onları romantize ederler. Bu anlatılardaki Kürt kadınlarının büyük bir çoğunluğu peçesizdir; çalışma ortamında erkeklerle rahatça ilişki kararlar, dans ederler, savaşırlar ve bazıları da aşiret ve toprak ağasıdırlar. bu kitap uğradıkları baskı ve direnmelerine ilişkin karmaşık bir tablo sunarak Kürt kadınlarının biricik oluşlarına dair iddialara meydan okuyor. Yirminci yüzyılın sonuna gelindiğinde, Kürt kadınlar parlamentolar (Irak, Türkiye, Avrupa) , gerilla orduları (İran ve Türkiye) , yüksek eğitim safları, medya, sanat, bilim, yönetim ve hukuk gibi erkek egemen alanlara girmiş bulunuyorlardı. Aynı zamanda da, hem egemenliğinde oldukları ulus-devletlerin hem de kendi devletsiz uluslarının ataerkil rejimleri tarafından çifte şiddete maruz kalıyorlardı. Kürt kadınları Ortadoğu ve Batı'daki kadın araştırmalarında genellikle görmezlikten gelinirler. İngilizce ve diğer dillerdeki araştırma ve kaynaklarda ciddi bir kıtlık sözkonusu. Türünün ilk örneği olan bu kitaba katkıda bulunanlar, Kürt kadınlarının siyaset, tarih, kültür, din, tıp ve dil alanlarındaki yaşamlarının farklı yönlerini inceliyorlar. Buradaki bazı başlıklar daha önceki çalışmalarda hiç kullanılmamıştır: Cinsiyet ve kendi kaderini tayin hakkı, kadınlar ve Sufilik, dil ve ataerkillik ve geleneksel tıpta kadınlar. Bu kitap, Kürt kadınları ile ilgili çalışmalara ilgi duyan genel okuyucu kadar, kadın çalışmaları, feminist teori, Ortadoğu araştırmaları, cinsiyet ve dil, ulusalcılık, devlet teorileri, kadın hakları ve cinsiyet ve tarih gibi alanlarda araştırma yapanlar için de faydalı olacaktır
----------------------------------------------------------------
Malumat-ı Nisvan
İspanya’da 15 yaş üstü çalışan nüfus içerisinde;
• Tam zamanlı işlerde istihdam edilenlerin %36.4’ı kadın iken, % 52.6’i erkek
• Kadınlar ayda 1831 Euro kazanırken bu miktar erkeklerde 2260 Euro.
• 15-74 yaş arası nüfusta yüksek öğrenim oranı kadınlarda %27.1 iken, erkeklerde % 25.4.
• Her gün yemek pişirme ve ev işlerine en az 1 saat ayıran çalışanlar içerisinde kadınlar % 49.7, erkekler %29.2.
• Her 2 günde bir ev dışında yapılan spor, kültür ve eğlence aktivitelerine çalışan kadınların sadece %7.8’si katılırken, bu oran erkeklerde %12.1
• Kabinedeki kadın oranı %40, erkek oranı %60.
• Parlamentodaki kadın oranı %34, erkek oranı %66.
• Bölgesel kurullar/belediyelerde kadın temsili %42, erkek temsili %58
--------------------------------------------------------
Cadı Süpürgesi
Son zamanlarda ülke gündemini meşgul eden olaylardan biri de CTP-UBP hükümetinin bozulması ile birlikte oluşacak olan yeni hükümet ile ilgili yapılan siyasi kulislerdir. Yeni hükümet kurma pazarlıkları sürerken, bazı parti önde gelenlerinin aklındaki tek fikir ise boşalan koltukları doldurma kaygısıdır. Suyun özelleştirilmesi, dayatılan ekonomik protokol, KIBTEK gibi kurumları özelleştirme planları ve iki toplumlu barış görüşmeleri gibi önemli konular için herhangi bir kelam söylemezken, koltuk derdine düşen parti önde gelenlerini süpürerek tarihin tozlu sayfaları arasına gönderme isteğimiz, her geçen gün artıyor. Siyasi rant ve çıkarlar değil de Kıbrıs’ta yaşayan toplumların faydasına yapılacak icraatların konuşulacağı günler görmek ümidi ile.