‘Özelleştirmeye Karşı Alternatifler’*
‘Özelleştirmeye Karşı Alternatifler’*
Özelleştirme neoliberalizmin en temel politikalarından birisi olarak kabul edilir. İktisadi devlet teşekküllerinin ve temel kamu hizmetlerinin özel sermayeye devredilmesi, yani halka ait kamusal değerlerin özelleştirilmesi büyük tartışmaları beraberinde getirdi. Bu tartışmalar yaklaşık 35 yıldır sürüyor. Özelleştirmeye karşı çıkanlara daima ve en önce sorulan soru "Peki madem karşı çıkıyorsunuz, o halde sizin alternatifiniz ne?" idi. Ve toplumsal muhalefet saflarından bu konuda doyurucu bir yanıt da çıkamıyordu. Oysa tüm dünyada 35 yıldır devam eden bu özelleştirme yöneliminin artık vahim düzeydeki olumsuz sonuçları görülmeye ve bazı yerlerde özelleştirilen işletmeler kamu tarafından geri alınmaya başlanmıştı.
Yakın zamanda yaşanan krizle birlikte neoliberalizmin ve özelleştirmelerin cilası biraz daha döküldü. Tüm dünya genelinde toplumsal muhalefet için artık eleştirme değil, alternatif politikalar üzerine konuşma, somut çözümler üretme zamanı geldi. Tamda toplumsal muhalefetin, gelişen uygun koşullara rağmen, somut alternatifler üretmekte zorlandığı bir dönemde, David McDonald ve Greg Ruiters’in editörlüğünü yaptığı ‘Özelleştirmeye Karşı Alternatifler: Küresel Güneyde Temel Hizmetler İçin Kamusal Seçenekler’ kitabı tartışmalara benzersiz bir katkı yapmaya başladı. Kitap küresel ölçekte bir araştırma projesi kapsamında temel hizmetlerde somut alternatifler üzerine genel bir kuramsal tartışma geliştirirken; Afrika, Asya ve Latin Amerika'da özelleştirmeye karşı gelişen alternatifleri kapsamlı şekilde inceliyor. Bu araştırma daha çok üç sektörü kapsıyor -sağlık hizmetleri, su ve elektrik.
Kitap iki bölümden oluşuyor. İlk bölümde yer alan yazılar neoliberalizmin tarihsel dönüşüm sürecinde rol alan farklı aktörleri ve bunların neoliberalizme karşı gösterdikleri mücadeleyi analiz ediyor. Bunu yaparken yazarlar sınıfsal temelleri olan uluslararası düzenleyici kuruluşlara, organize olmuş işçi sınıfına, kadın örgütlerine ve daha geniş örgütlenmeye sahip sosyal hareketlere değiniyor. İkinci bölümde ise sektörel ve coğrafik kategorilere göre düzenlenmiş somut alternatifler inceleniyor. Bunu yaparken Asya, Afrika ve Latin Amerika’nın değişik bölgelerindeki su, sağlık ve elektrik sektörlerinde yer alan farklı alternatifler ayrı bölümler halinde inceleniyor.
Kitabın ana temasını şu şekilde özetleyebiliriz: Özelleştirmeye karşı gerçek alternatifler mevcuttur; bu alternatifler savunulmalı, geliştirilmeli ve neoliberalizmin piyasa odaklı kâr mantığından mümkün olduğunca koparılarak yeniden üretilmelidir. Kitabın yazarları bu argümanı desteklemek için halihazırda varolan alternatifleri sentezleyerek ve alternatiflerin neleri kapsadığına, nelerin bu alternatifleri başarılı (ya da başarısız) kıldığına, hangi gelişmelerin elde edildiğine ve gelecekteki hizmet sunumu tartışmalarına ilişkin olarak hangi derslerin çıkarılacağına dair doğrudan sorular yönelten yeni kavramsal çerçeveler çiziyor.
Kitabı inceler incelemez sahip olduğu analitik ve metodolojik çerçevenin özgüllüğü göze çarpıyor. Bu çerçeve kullanılarak özelleştirmeye karşı alternatiflerin tanımı şöyle yapılmıştır: Kâr amacı gütmeyen, eşitlik ve sosyal vatandaşlık ilkelerini benimsemiş (1) ya tamamıyla devlet mülkiyetinde olan ve devlet organları tarafından yönetilen kuruluşlar (2) ya da devletten bağımsız çalışan sivil toplum organizasyonları tarafından yönetilen kuruluşlardir. Yani özelleştirmeye karşı sunulacak gerçek alternatifler ticari olmayan temelde devlet veya sivil toplum/halk tarafından idare edilen kuruluşlar olacaktır. Bu alternatiflerin başarısını gözetmek için de yazarlar 11 kriter belirlemişlerdir. Bu kriterler eşitlik, katılımcılık, etkinlik, hizmet kalitesi, hesap verebilirlik, şeffaflık, çalışma ortamının kalitesi, sürdürülebilirlik, dayanışma, kamusal değerler ve farklı bağlamlara transfer edilebilme olarak özetlenebilir.
David McDonald ve Greg Ruiters’in editörlüğünü yaptığı 448 sayfalık bu eser hem özelleştirmeye karşı işe yarayabilir alternatiflerin neler olduğu hem de bunların zayıf-güçlü yanlarının tespiti gibi konularda eşsiz veriler sağlıyor. Bu anlamda kitap özelleştirme karşıtı mücadelelere ve akademideki bu alana yönelik tartışmalara katkı sağlamak açısından önemli bir yer tutacaktır. Fakat kitap uygulayıcılara sunulan kapsamlı bir reçete olarak görülmemeli; tam tersine sadece bir başlangıç noktası olarak kabul edilmelidir. Kanımca, yazarlara göre kitabın başarısının ölçüsü özelleştirmeye karşı alternatifler konusunda yapılacak olan diğer çalışmalara kitabın sağladığı katkıyla doğru orantılı olacaktır.
*“Özelleştirmeye Karşı Alternatifler: Küresel Güneyde Temel Hizmetler İçin Kamusal Seçenekler”. David A. McDonald ve Greg Ruiters. İstanbul: Notabene Yayınları. 2014. 448s.