1. HABERLER

  2. HABERLER

  3. Özersay: “Güneyden pasaport almayı uygun görmedim ama alanları da yadırgamam”
Özersay: “Güneyden pasaport almayı uygun görmedim ama alanları da yadırgamam”

Özersay: “Güneyden pasaport almayı uygun görmedim ama alanları da yadırgamam”

Özersay, 97 bin Kıbrıslı Türk’ün Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı ve pasaportu olmasını yadırgamadığını ya da yanlış bulmadığını ancak kendisinin güneyden pasaport, kimlik ya da doğum belgesinin bulunmadığını, buna hiç başvurmadığını söyledi. 

A+A-

Halkın Partisi (HP) Genel Başkanı Kudret Özersay, 97 bin Kıbrıslı Türk’ün Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı ve pasaportu olmasını yadırgamadığını ya da yanlış bulmadığını ancak kendisinin güneyden pasaport, kimlik ya da doğum belgesinin bulunmadığını, buna hiç başvurmadığını söyledi. 

Telefon bağlantısıyla katıldığı yayında konuya ilişkin soruları yanıtlayan Özersay, güneyde yürürlükte bulunan yasa çerçevesinde böyle bir hakkı olmasına rağmen vatandaşlık almayı neden uygun görmediğini “Rumlarla yapılan müzakerelerde uzun yıllar ülkemizi temsil ettim. Müzakere masasında Kıbrıslı Türkleri temsil edip Rumların karşısında oturup ‘Yasal devlet değilsiniz, bizi temsil etmiyorsunuz’ deyip resmi bir görevli olarak yasallığını inkâr ettiğim devletin, yönetimin pasaportunun cebimde olmasını uygun görmedim. Görevde olduğumda dünyanın herhangi bir yerine seyahat ederken diplomatik pasaportla, görevde olmadığımda da vize alarak KKTC pasaportuyla seyahat ediyorum.” sözleriyle açıkladı.

“Yanlış değildir” 

Vatandaşlar açısından böyle bir pasaportun veya kimliğin alınmasını yanlış bulmadığını anlatan Özersay, şöyle devam etti:

“Biz bir devlet miyiz? Evet. Türkiye haricinde dünya, devlet olduğumuzu kabul ediyor, yasalarımız çerçevesinde seçimlerimiz olduğunu biliyorlar, seçilmiş olan cumhurbaşkanını Kıbrıs Türk lideri olarak muhatap kabul ediyorlar ama devlet olarak bizi tanımıyorlar. Mademki biz bir devletiz, başka ülkelerde olduğu gibi bu devletin vatandaşlarının KKTC dışında vatandaşlığının olması yanlış değildir. Dünyanın pek çok ülkesinde ikiden fazla vatandaşlığı bulunan insan var. KKTC vatandaşlarının bir kısmı aynı zamanda Türkiye vatandaşıdır, çift uyrukludur. 1960’tan kaynaklanan Güney’den vatandaşlık alma hakkını kullanıp oranın vatandaşlığına da sahip olabilirler. Hatta bir kısmı İngiliz üslerinde doğmuş olduğu veya aileleri İngiltere’de yaşadığı için İngiltere vatandaşlığı taşıyanlar da var. Geçmişte yaptığım görevler nedeniyle ben vatandaşlık almayı doğru bulmadım ama vatandaşlarımızın almasını sakıncalı görmem; bu bir çifte vatandaşlık durumudur. Bunun imkânlarından da yararlanabilirler. Bu dünyanın başka coğrafyalarında da vardır. 2003 yılında geçiş kapılarının açılmasından sonra, özellikle İngiltere’de veya AB ülkelerindeki üniversitelerde okuyan Kıbrıslı Türk öğrencilerin aileleri, AB vatandaşları gibi daha az harç ödeyebilmek için bu vatandaşlığı aldılar.” 

“Siyasi bir tercih olarak görmek doğru değil”

Bu vatandaşlığı almayı siyasi bir tercih gibi görmenin veya göstermenin doğru olmadığının altını çizen Özersay, bu şekilde yorumlamanın haksızlık olacağını belirtti.

Özersay konuşmasında şunları dile getirdi:

“Hem seyahat kolaylığı sağlaması anlamında hem de özellikle gençlerin yurt dışında eğitim görebilmesi için bu vatandaşlık alınıyor. Bunu siyasi bir tercih olarak görmem. Kaldı ki, devletlerarası ilişkilerde bir bireyin bir devletten vatandaşlık veya resmi evrak alması, o devleti uluslararası hukuk anlamında ‘tanıma’ ilişkisi doğurmaz. Tanıma-tanımama ilişkisi devletlerarası bir konudur. Kaldı ki, Kıbrıslı Rumlar da KKTC’den ikamete dair veya muhtarlıklardan bazı belgeler alabilirler. Bugün itibariyle basına düşen bazı belgeler bağlamında Cumhurbaşkanı Tatar’ın Güney’den pasaport sahibi olması tartışmasına girmek istemiyorum ama herkesin kendine göre bir siyasi duruşu vardır. Başka siyasiler Güney’den kimlik, pasaport aldılar mı? Bu ülkenin Dışişleri Bakanı, Cumhurbaşkanı Özel Temsilcisi, müzakerecisi olmuş biri olarak kendi iç tutarlılığım bakımından böyle bir belgeyi almayı doğru bulmadım. Hayatımı böyle sürdürmeyi tercih ettim.”   

“Güvenlik Konseyi’nden adalet beklemek…”

“Kıbrıs Rum Lideri, eğer seçimlerden önce Kıbrıs Türk tarafıyla kavga ettiği zaman partisi DİSİ’nin daha fazla oy alacağını düşünüyorsa, ki görünen odur, o zaman Kıbrıs Rum toplumunun Kıbrıs Türk tarafına bakışını da gösteren bir durumdur. Kıbrıs Türk tarafıyla iyi geçinmek Rum tarafında siyaseten işe yaramıyorsa, Kıbrıs’ta çözümü konuşulurken bunu kimse göz ardı etmemelidir” diyen Kudret Özersay, iyi taraf görünme çabasının çok fazla bir şey kazandırmadığını söyledi. 

HP Genel Başkanı Özersay, bugüne kadar kimsenin “Çözümden yana tavır koyalım, bu bizi tanınmaya götürecek” demediğini kaydederek “Cenevre’de ortaya koyulan öneriler ve ilk maddedeki ön şart ile tanınacağımızı düşünen varsa o da kendi kendini kandırmış olur.” dedi. 

Kıbrıs Türkü’nün uluslararası politika bağlamında adaletsizliğin sembolü haline gelmiş olan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden (BMGK) adalet bekler konuma sokulmasının yanlış olduğuna işaret eden Özersay şöyle konuştu: 

“HP, uzun yıllardır ‘üçüncü yol’ olarak iki devletin iş birliğini öneriyordu. Bu bir ara formüldür, bir yerden başlamaktır. Önerimiz; AB’de olduğu gibi iş birliği ile başlayıp nasıl ilerleyeceğini zamana ve şartlara bırakmaktır. Bizim dediğimize gelerek, biraz kopyalayarak Cenevre’de masaya götürdüler ama maalesef başa koydukları o ön şartla BMGK’den adalet talep etmeye kalktılar. Güvenlik Konseyi tarafların statüsünü eşitleyecek karar almaz. Bu gerçeği bildiğimiz halde talep etmemiz, ölü gözünden yaş beklemeye benzer. Kıbrıs Türkü’nün çözümden önce de eşitlik talebi haklıdır. ‘En az Rumlar kadar devlet sahibi olma hakkı’ doğru bir söylemdir ama bunu BMGK’den talep etmek doğru değildir. 

“Kendi önerimize ön şart koymuş olduk”

Biz federasyon dışında bir modeli müzakere masasına getirme şansını elde etmişken, kendi getirdiğimiz öneriye ön şart koymuş olduk. Kıbrıs Rum tarafı bugün HP’nin deyişiyle üçüncü yolu yani iş birliğini bugün ‘görüşmeye hazırım’ dese, ilk madde nedeniyle görüşemezsiniz. Çünkü öncelikle Güvenlik Konseyi’nin tanıması şartı konulmuştur. Bu gözden geçirilmelidir, değilse federasyon dışında bir modeli masaya getirme fırsatını kendi elimizle imha etmiş oluruz.” 

 

 

Bu haber toplam 1872 defa okunmuştur
İlgili Haberler