1. YAZARLAR

  2. Ferdi Sabit Soyer

  3. Özersay, Mavraoyannis, kavgadan muhabbette…
Ferdi Sabit Soyer

Ferdi Sabit Soyer

Özersay, Mavraoyannis, kavgadan muhabbette…

A+A-

Kıbrıs görüşmelerinde çıkmazı aşmak için sürdürülen görüşmeler bir olumlu, bir olumsuz hava ile devam etmektedir. Geçtiğimiz görüşmede Kıbrıs Türk Görüşmeci Sayın Özersay, bir açıklama yaptı. Ona cevaben de Kıbrıs Rum Görüşmeci Mavroyannis açıklamasını yaptı. Arkasından tekrar görüştüler. Bu kez her iki görüşmeci de olumlu ve verimli bir görüşme yaptıklarını açıkladılar.

8 Nisan’daki görüşmeden sonra Sayın Özersay’ın yaptığı ve  Sayın Mavroyannis’in cevap verdiği sert açıklamalarda, iki taraf arasındaki farkı anlamış olduk. Bunu değerlendirmek gerekir.

Ancak, özellikle önceden belirtmek istediğim bir nokta var. Sayın Özersay yaptığı açıklamada, halkın görüşmelerde oluşan olumlu yanı bilme hakkı olduğu gibi, olumsuzu da bilme hakkı olduğunu söyledi. Bu doğru. Ancak sorunun ne olduğuna dair açıklama yaptıktan sonra, daha sonra yapılan görüşmede olumlu ve verimli geçti açıklamasına karşın, olumlunun ve verimlinin ne olduğu da açıklanmadı. Eğer olumsuz olan davul zurna ile duyurulur da olumlu olan hakkında ses gelmezse, o zaman kuşkular ve neden soruları havada uçuşur. Niyetler sorgulanır.

FARKLAR

Şimdi Sayın Özersay’ın ve Mavroyannis’in açıklamalarında açığa çıkan sürece dair farklı bakışlara değinelim. Bu öyle göz ardı edilecek konu değil.

Sayın Özersay yaptığı açıklamada Kıbrıs Rum tarafının daha önce gerçekleşen görüşmelerde, iki taraf arasında sorunun çözümüne dair üzerinde yakınlaşılan konuları es geçmeye çalıştığını, hatta bu konuları yeniden tartışmak istediklerini açıkladı. Bunun son derece yanlış olduğunu vurguladı.

Sayın Mavroyannis ise yaptığı açıklamada, Kıbrıs Rum tarafının daha önce üzerinde yakınlaşılan konuları tartışma yapmak istediğinin doğru olmadığını, çünkü Rum tarafı açısından masada yakınlaşma konularının olmadığını söyledi. Bu iddiasını da sayın Downer’in yaptığı ve BAŞLAYAN görüşmelerde bu konular masada değildir, açıklamasına dayandırdı. Yani iki taraf arasında fark bu.

Şimdi değerlendirmeye girmek istersek, bence Sayın Kudret Özersay’ın Güney’in tavrına dönük eleştirisi doğru ve haklıdır. Yakınlaşılan konular yeniden tartışmanın odağına alınamaz ve yok farz edilemez. Peki Sayın Mavroyannis nereden buldu bu boşluğu?

Bir kere biraz geriye dönmekte fayda var. Sayın Anastasiadis seçimlerde Sayın Hristofyas’ı suçlayarak ve yakınlaşılan konuları eleştirerek seçildi. Daha sonra Sayın Downer’in Talat- Hristofyas- Eroğlu dönemlerinde yapılan görüşmelerde oluşan üzerinde yakınlaşılan konulara dair oluşturduğu meşhur 77 sayfalık metnini tamamen şeytanlaştıran bir tavır geliştirdi. Ayrıca Sayın Anastasiadis Görüşmelerin kaldığı yerden başlaması yerine; yeni bir Ortak Belge hazırlanmasını ve ayni zamanda liderler, yani, müzakereciler yerine, görüşmecilerin görüşmesini istedi.

Sonuçta bunlar oldu. Görüşmeciler atandı. Ortak Belge çıktı. Ayni zamanda bir şey daha oldu. Tartışılma, yakınlaşılan konuların temel alınıp alınmayacağı meselesi yerine, Ortak Belge üzerinde yoğunlaştı. Bunun içeriği de, tek egemenlik, tek yurttaşlık, kurucu devlet, tek vatandaşlık, iç vatandaşlık üzerinde oldu.. Ortalık kavram kavgaları ile doldu taştı.

Tartışmalar bu kavramlar üzerinde sıkıştı. Sonuçta, bu kavramların da içinde yer aldığı Ortak Belge ortaya çıktı. Ama bu belgede görüşmelerde üzerinde yakınlaşılan konuların masadaki konumu ne olacak sorusu boşlukta kaldı. Sıkıntı buradadır. İşte bu nedenle, öncelikle bu konu üzerinde iç ve dış dinamikler durmalıdır.

İÇ VE DIŞ SİYASETİN BAĞI

Sayın Özersay görüşmelerde var olan bu farkı dile getirdiği açıklamasında, Güney’in bu tavrını bir şeye bağladı. Buda Kıbrıs Rum tarafının bunu böyle yapmakla amacının zamana oynamak olduğunu ifade etti. Bunu da Türkiye’de bu yıl yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi ve 2015’te Kuzeyde yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar meseleyi sallamak niyeti olduğunu söyledi. Bunu, 2013 içinde o dönemde,  yazı ve konuşmalarımda çok işlemiştim. Şimdi bunun ne denli önemli olduğu ortaya çıktı.
Ama bir gerçek daha vardır. İç siyaset, dış siyaseti, o da iç siyaseti etkiler. Eğer siz Kuzey’de iç siyasetinizi tamamen, 2015 Cumhurbaşkanlığı seçimleri üzerine kurarsanız. Yerel Seçim ittifakını ve Yerel Seçimlerden sonra UBP-DP birleşmesini veya yeni hükümet arayışlarını, hep bunun üzerine bina ederseniz, o zaman; Sayın Özersay niye hayret etsin ki Kıbrıslı Rumların 2015’e dönük Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar zamana oynama niyetlerine?

Çünkü esas yetkili olanın en büyük derdi bu ise, elbette ki Kıbrıs Sorununu çözmek için çelişki içinde olduğunuz kesim de buna oynayacaktır. Bu niyete katkıyı sağlayan maalesef sayın Özersay’ı görüşmeci olarak görevlendirenlerdir.

Üstelik gördüğüm kadarı ile Güneyin egemen güçleri ayni zamanda ince siyasetle, 2015’e doğru zaman oynama tavırlarını, ayni zamanda Kuzey’deki siyasi ortamı da Federal Çözüm karşıtlarına uygun ortam sağlanması içinde değerlendirmektedirler… Bu sallamaların ve yakınlaşılan konuların soğutularak, bunların dışında son derece geri öneriler sunmalarının ve olumsuz tavırların gerisinde yatan budur. Çünkü AB’ye çözüm olmadan üye olmalarını dahi, Kuzey’deki bu Federal Çözüm karşıtlığından oluştuğunu bilmektedirler.
Kıbrıs Kilisesi Başpiskoposu’nun son günlerde  toprak konusunda yaptığı açıklamalar ile Kuzeyde toprak konusunda harita dağıtmakla süren demagojik açıklamaların, birbirinden farkına rağmen, ortamı bozmak için ince ayarlı olumsuzluğu besleyen adımlar olduğunu görmemek için kör olmak gerekir.

Evet, Sayın Özersay’ın ve Mavroyannis’in yaptığı açıklamalardan farkı anladık. Ama daha sonra yapılan görüşmenin olumlu ve verimli olduğu açıklandı. Bu farkı aştılar mı bunu da bilmiyoruz.  Kuzey’in ve Güney’in sağduyu sahibi her kesimi, yıllardır süren görüşmelerde oluşan üzerinde yakınlaşılan konuların görüşmelerin esaslı yanı olması üzerinde durmalıdır.

Bu yazı toplam 2338 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar