1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Özgür ruhlu Romalar, Romanlar, Romlar, Cinganeler, Çingeneler
Özgür ruhlu Romalar, Romanlar, Romlar, Cinganeler, Çingeneler

Özgür ruhlu Romalar, Romanlar, Romlar, Cinganeler, Çingeneler

Özgür ruhlu Romalar, Romanlar, Romlar, Cinganeler, Çingeneler

A+A-

Ulaş Gökçe

İnsan, doğası gereği, bilmediğinden, anlamadığından ve kendine benzemeyenden ya hoşlanır, ya korkar, ya uzak durur, ya da onu gizemli görür. Son bin yılın böylesi zıt duygularını üstünde toplayan iki halk var: Yahudiler ve Çingeneler. Tarih boyunca bu iki halk bazen nefret, bazen kıskanma, bazen sakınma, bazen de ilham odağı olmuşlar. Çok uzun süre devletsiz, göç ettikleri ülkelerde yaşayan bu iki halk tüm uğraşlara, baskılara rağmen kendi kültürlerini, dillerini koruyarak bugünlere gelerek bir kader birlikteliği içinde yer alıyorlar.

Farklı görüşler olsa da gerçeğe oldukça yakın olan bir önerme var. Buna göre Çingene kelimesi Yunanca “αθίγγανος” (Atsiganos) yani “Dokunulmaz” kökenlidir. Bu önerme aslında Çingenelerin/Romanların kökenine işaret ediyor: Hindistan. Bilindiği gibi Hindistan’daki Kast Sistemi’ne, yani geçişlere izin vermeyen sınıf sisteminde Dokunulmazlar adı verilen bir grup kasta mensup milyonlarca insan yaşıyor. Bazı araştırmacılar Romanların da Dokunulmazlarla aynı kökene sahip olduğunu söyleseler de bu yönde somut bir delil yok. Romanlar kendilerine Rom, Roma, Roman diyorlar. İngilizce, İspanyolca gibi pek çok Hint-Avrupa dilinde Romanlara, ten renkleri nedeniyle Mısırlılar, Gypsies, Gitanos deniyor. Aynı şekilde pek çok dilde Romanlara Siyahlar da deniyor.

ROMANLARIN İLK VATANI

Romanlar çeşitli yüzyıllarda Hindistan’ın Racastan ve Pencap gibi bölgelerinden öncelikle İran’a göç etmişlerdi. Dilbilimcilerin bulgularına göre Romanlar 5. ve 4. yüzyıllarda Hindistan’dan verimsiz iklim şartları ve İran akınları nedeniyle göç ederler. Bazı önermelere göre Romanlar, bölgedeki diğer etnik gruplarla yaşadıkları çatışmalar üzerine ülkelerini terk ederler. İran’a göçten sonra batılı Romanların ataları Bizans topraklarına göç ederler. Romanların göçer hayat biçimine anavatanları Hindistan’da da sahip oldukları düşünülüyor. Bunun ise Romanların ısrarlı göçerliğinin sosyolojik nedenler dışındaki zeminini oluşturduğuna inanılıyor.
Romanların tek bir etnik kökene sahip olmadıklarını belirtmek gerekiyor. Bugün Roman, ten rengi gibi farklı antropolojik özelliklere, farklı geleneklere sahip ancak Hindistan kökenli göçer halkların dilde, gelenek, inanış ve kültürdeki birlikteliğine verilen genel isimdir.

ROMANLARIN DİLİ

Tarih boyunca göç ederek özellikle Avrupa, Asya, Kuzey Afrika ve Amerika’ya yayılan bir Hindistan halkı olan Romanların dilleri de, karşılaştığı dilleri değişerek ve bu dillerden dolayı değişerek bugünlere geldi. Hint Avrupa dilleri ailesinin Hint-Aryan dillerine mensup Romancanın standardı olmasa da Romence ve Rusçanın etkisindeki Romaların dili en yaygın olanlarından sayılır. Romanlarda iki veya çok dillilik yaygın olduğu gibi Para-Romanca diller denilen, Romanca esaslı, yerel dillerin büyük etkisinde diller de mevcut. Geçen yüzyılda yazılı dile geçen Romanlar Latince ve Kiril Alfabelerini kullanıyorlar. SSCB’de 1927’de alfabe kullanmaya başlayan Romanlar edebiyatı ve ders kitapları da Sovyet devletinin desteğiyle geliştirilmişti. Bu nedenle Romanca Edebiyat Dilinde Rusçanın etkisi ve Rusya Romanlarının etkisi büyüktür. SSCB ve sosyalist Romanya’da Romanların kültürünün ciddi şekilde desteklenmesi sonucu bu ülkelerde sözlüklerin yazıldığını, tiyatroların, okulların, araştırma merkezlerinin kurulduğunu da belirtmek gerekiyor.

ROMANLARDA KONARGÖÇERLİK

Romanların 2500 yıldır on binlerce kilometrekarelik çok geniş bir alanda bir yerden bir yere göçmesinin siyasi, sosyolojik ve kültürel boyutları var. Bu olgunun sosyolojisi, Romanların geçici işler, ticaret nedeniyle göçtüğünü anlatıyor. Bunun yanında halen pek çok ülkede ayrımcılık ve ırkçılıkla karşılaşan Romanlar, göçerek kendilerini korumaya çalışıyorlardı. Bu siyasi etken yanında Romanların özgür ruhlu insanlar olarak göçerliği genlerinde yaşadıklarını, doğada yaşamı sevdiklerini özellikle vurgulamak gerekiyor. Bugün Romanların çok önemli kısmı yerleşik düzene geçti. Ancak yarıgöçer ve göçer Romanları, özellikle, Avrupa ve Asya’da görmek mümkün. Göçer Romanlar pek çok aileden oluşan büyük gruplar, komün halinde göçerler. Bu gruplar içerisinde adaleti, sevk ve idareyi sağlayan liderlik, her türlü meslek, ciddi işbölümü bulunur. Toplumun küçük ölçekli bir örneği olan akraba ve meslek çeşitliliğinin oluşturduğu bu Roman grubu/kabilesi/komünü şehirden şehre, bazen eskiden olduğu gibi ülkeden ülkeye göç eder. Yarıgöçer Romanlar bir ikametgâha sahip olsalar da mevsimsel göçlere giderler.

ROMANLARA KARŞI AYRIMCILIK VE KATLİAMLAR

Tarih boyunca her türlü farklılığa ve özellikle milli-kültürel özgünlüğe yaklaşım “Ya bizim gibi ol, ya da öl” söylemiyle özetlenebilir. Avrupa ve Asya’da farklı dinlere, dillere, ten rengine yaklaşım çok kısa bir süre öncesine kadar cinayetlerle vücut buluyordu. Asya ve Avrupalılardan çok farklı kültüre, antropolojiye sahip Romanlar bu bölgede en çok zulme uğrayan halk olmuşlardır. Almanya’dan Polonya’ya, İsveç’ten Britanya’ya Romanların sadece Roman oldukları için kulakları kesildi, vücutları dağlandı, yakıldılar, kılıçtan geçirildiler. Britanya’da ve Avrupa’nın çeşitli yerlerinde çoğalmalarının önlenmesi için Roman erkekler kralların emriyle yüzyıllarca öldürüldüler. Bazı ülkelerde Romanlara selam vermek dahi idamla cezalandırılıyordu. Bin yıl süren bu zulüm Romanların bir kısmının suç unsuruna dönüşmesini sağlayacak sosyolojik etkenleri ortaya çıkardı. Romanların Osmanlı’nın özellikle Balkanlara yayılması döneminde, ordunun işine yarayacak meslekleri bildikleri için, rahat bir dönem yaşadıklarını vurgulamak gerekiyor.

ROMANLARDA DİN VE MANEVİYAT

Eski inanç sistemlerini göç ettikleri coğrafyaya taşıyamayan Avrasya’daki pek çok Roman İslam ve Hıristiyanlık dinine mensup. Ancak Romanların göçerliği ve uğradıkları zulüm, kurumsal dinlerle güçlü bağ kurmalarına ve yerleşiklerin yaşadıkları süreçleri yaşamalarına izin vermedi. Bu nedenle çok dindar Romanlarda dahi dini fanatizmin az olduğunu görebiliyoruz. Romanların maneviyat dünyasının temel unsurlarını şöyle sıralayabiliriz: Aile, yaşlılara saygı, meslek, yaşam biçiminin korunması. Geleneksel Roman yaşam biçiminde göçerlerde var olan dayanışma uğradıkları ayrımcılık ve zulümle daha da keskin bir hale geldi. Bu nedenle Romanlar dünyayı Romanlar ve olmayan Gaco/Gacı’lar şeklinde algılamışlardır. Hayatta kalmak, kendini korumak için geliştirilen bu algı aynı zamanda çok fazla etnik kökene, kültürel farklılığa, dile sahip geniş Roman etnik gruplarının kimliğini oluşturan temel unsurdur. Buna göre Roman, Roman olmayanın tam tersidir. Bu nedenle Roma, Lom, Dom, Sinti, Lyuli gibi Roman etnik grupları bu konsept altında birleşirler. Çocukların özgürlüğünün ve doğal yaşamlarının önemli olduğu Roman kültüründe aynı zamanda yaşlıların büyük saygı gördüğünü, hiyerarşide en üstte bulunduklarını gözlemliyoruz. Roman meslekleri ikiye ayırırlar: Roman meslekleri ve Romanlara ait olmayan meslekler. Bu nedenle geleneksel Roman dünya algısında demircilik, sanatçılık, zanaatçılık itibarlı, esnaf, memur olmak itibarsız işler arasında görülüyor. Romanlar tarih boyunca zaman zaman ordularda yer aldılar. Ancak dışlanma ve zulümler nedeniyle oluşamayan milli aidiyet duyguları ile Hindistan’dan getirdikleri hümanist inançlar Romanların ordulardan, savaşlardan uzak, pasifist bir dünya görüşüne sahip olmalarını sağladı.

ROMAN KATLİAMI

Tarih boyunca asimile olmayı reddeden, korudukları hayat biçimiyle hedef haline gelen Romanlar, tarihlerindeki en büyük zulmü Nazilerden görmüşlerdir. 1935 ila 1945 yıllarında Avrupa’da, Roman Holokost’unda, yani Porojmos’ta bir buçuk milyon Roman öldürülmüştü. Ayrıca milyonlarca Roman işkence görmüş, tıbbi deneylere maruz kalmış, tecavüze uğramıştı.
Bugün tüm Avrupa’da ve Asya’nın bazı ülkelerinde koruma altında olan bu eşsiz halkın temsilcisi Kıbrıslı Romanların sayıları azalmakta ve kültürlerini kaybetmektedirler. Bir Kıbrıslı Türk’ün dilini, geleneklerini yitirmesi ne kadar kötüyse Kıbrıslı Romanların kültürlerini ve dillerini yitirmeleri de o kadar kötüdür. Birbirimize sahip çıkalım!

 

Bu haber toplam 4711 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 278. Sayısı

Adres Kıbrıs 278. Sayısı