1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Özgür: “Siyasette dönem sınırlaması şart!”
 Özgür:  “Siyasette dönem sınırlaması şart!”

Özgür: “Siyasette dönem sınırlaması şart!”

“Siyasetin bizatihi kendisi böylesi acımasız özellikler barındırıyor. Ben bundan ötürü dönem sınırlaması şart diyorum. Başkanda, milletvekillerinde, belediye başkanlarında… Kimsemizin çocukları yaşama ve CTP sevgisine bir bardak soğuk su içip kaldığı yerd

A+A-

CTP-BG Lefkoşa Milletvekili Birikim Özgür:

“Siyasette dönem sınırlaması şart!”


 

Meltem SONAY

Cumhuriyet Meclisi’nin yeni ve genç milletvekillerinden, CTP-BG Lefkoşa Milletvekili Birikim Özgür, Hükümet çalışmaları, hedefler, sıkıntılar ve CTP’de yaşanan gelişmelerle ilgili YENİDÜZEN’in sorularını yanıtladı.

• YENİDÜZEN: Hükümet çalışmaları nasıl gidiyor? CTP/BG – DP/UG ne kadar uyumlu?
• ÖZGÜR:
Çalışmalar aslında iki parti arasındaki koalisyon görüşmeleri ile başlamıştı. Hükümet programının yazılmasının ardından uygulanmasına ilişkin mutfak çalışmaları da bu aşamada yoğun bir şekilde devam ettiriliyor.
İki parti arasında bugüne kadar herhangi bir sıkıntı ben gözlemlemedim. Anayasa değişikliği, Siyasal Partiler ve Seçim ve Halk Oylaması Yasaları’nın değiştirilmesi konusunda iki parti arasında uyumdan söz etmek mümkün ve bu yöndeki komite çalışmaları da başlamış durumda.
Vatandaşlarımızın kamuyu ve kamu gücü ayrıcalıklarından yararlanan özel kişileri hukukun üstünlüğü ilkesine saygı göstermeye zorlama olanaklarını artıracak olan İyi İdare Yasası üzerinde de iki parti birlikte çalışabiliyor. Maliye Komitesi’nde sadece iktidar partileri arasında değil bugüne kadar muhalefetle de sıkıntı yaşanmaksızın gündemdeki konular verimli bir biçimde ele alınabildi. Hem sosyal, hem de ekonomik konularda gittikçe artan bir çalışma temposuyla iki parti reformlar üzerinde çalışıyor ve en kısa zamanda katılımcı bir anlayışla bu reformlar toplumumuzla birlikte ele alınıp hayata geçirilecek.

• YENİDÜZEN: En önemli sıkıntı olarak ne görüyorsunuz?
• ÖZGÜR:
En önemli sıkıntı ekonomik egemenliğimizin olmayışıdır. Çağdaş ekonomi bilimine tamamen ters bir yapılanmamız var. Yapılması gereken radikal reformlar var. Kamu bütçesindeki açıklar çok ciddi bir sıkıntı olarak önümüzde duruyor. Sistemimiz mevcut kamu borçlarını azaltmaya dönük katkı yapamıyor ve bu da Türkiye’ye olan ekonomik bağımlılığı artırıyor. Bütçe açıklarının kapanması ve ekonomik egemenliğin gündeme gelebilmesi için bir toplumsal seferberliğin başlatılması gerekiyor. Bu noktada koalisyon hükümetine çok büyük bir görev düşmektedir.

• YENİDÜZEN: ‘Mutlaka başarmalıyız’ dediğiniz hedefiniz nedir?
• ÖZGÜR: KIB-TEK’in geleceğinin projelendirilmesi bayram sonrası en çok mesai harcayacağımız konu olacağa benziyor. KIB-TEK’in borcu 370 milyon TL’ye çıktı ve kurumun artık borçlanma imkânları çok daraldı. Hem arz güvenliğini sağlayacak, hem üretim maliyetlerini düşürecek, hem de KIB-TEK’in mevcut borçlarını kapatacak üç boyutlu bir projeye ihtiyaç var. Marifet bu üç boyutlu projeyi ortaya koyabilmekte… Konu Türkiye ile imzalanan protokolde de yer aldığı için Türkiye ile de istişare ve güven ortamı oluşturmak gerekiyor. Çünkü toplumda bu konu çatışmacı bir anlayışla ele alınır ve hükümetle sendikalar karşı karşıya gelirse Türkiye tarafı ‘Kıbrıslı Türkler bu işi başaramıyor’ diyerek protokolün mevcut haliyle uygulanmasında ısrarcı olabilir. Sendikaların da bu süreçte yapıcı olması çok önemli… Çatışma, en fazla topluma zarar veriyor. Elektrik meselesini iyi bir projelendirmeyle aşabilirsek ekonomik konularda önümüz açılacak. Bunu mutlaka başarmalıyız.

• YENİDÜZEN: Muhalefette farklı, hükümette farklı davrandığınız durumlar var mı?
• ÖZGÜR:
Kesinlikle böyle bir durum söz konusu değil… CTP tutarlı siyasetin partisidir. Bu yönde eleştirilerin yapıldığı konuların başında Türkiye ile imzalanan protokol geliyor.

Biz seçimden önce de protokolün revize edilip uygulanmasından yana olduğumuzu söyledik. Bizzat ben seçimden önce katıldığım her programda protokolü anlattım. Yaptığım konuşmalarda, ‘Niye benim kamu borçlarımın kapatılmasıyla Türkiye ilgileniyor, başka bir devletin benim ekonomik sorunlarıma el atmasından utanıyorum, biz yapalım’ dedim. Protokolü bu çerçevede değerlendiriyoruz. Protokolün, Kıbrıslı Türkler’in Türkiye’ye biat etmesinin bir aracına dönüşmesine karşıyız. Reformların daha sağlıklı hayata geçirilebilmesi için Türkiye’nin buyuran, Kıbrıslı Türklerin uygulayan pozisyonunda olmaktan çıkması gerektiği şeklinde bir değerlendirmemiz var. Dün ne söylüyorsak, bugün de aynısını söylüyoruz. Özne protokol değil bizim gelecek tahayyüllerimizdir. Bu duruşla doğru ekonomi politikaları arasında çok ince bir çizgi vardır. Toplumsal hassasiyetler doğru adımları atmamızın önünde bir engele dönüştürülürse bu kez protokolü gerekçe gösterip ev ödevlerini yapamayan pozisyonuna düşebiliriz. Çok dikkatli olmalı ve esas tutarlılığı değişim iradesi bağlamında değerlendirebilmeliyiz.

• YENİDÜZEN: CTP’deki gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz?
• ÖZGÜR:
CTP’de 1990’lı yıllarda değişen dünyaya uyum sağlamak adına bazı şeyler yaşandı. Dünyadaki gelişmeleri izleyen CTP dedi ki; Kıbrıs Sorunu’nun çözümünü savunmaya devam edelim, çözüme ulaşabilmek için ise Türkiye ile daha iyi ilişkiler kuralım. Soğuk savaş döneminde Denktaş rejimini yani buradaki bozuk düzeni destekleyen Türkiye ile doğallığında kötü olan ilişkileri düzeltmek adına girişimler yapıldı. CTP’de değişim böyle başladı. Partiye siyaseten zarar veren ihraçlar oldu o süreçte.

CTP’nin ülke insanına ve geleceğe olan sorumluluğu çerçevesinde kendi iç süreçlerinde bu üzücü tecrübeleri göz ardı etmemesi gerekiyor. Parti içi demokrasiyi kurumsallaştırmamız ve meseleleri kişisel değil toplumsal boyutta ele alabilmemiz şarttır. Duygusal değil rasyonel yaklaşımlar geliştirmeli, herkes partinin topluma ve ülkeye yapacağı hizmetleri ön planda tutabilmelidir.

Geçmişte tüm sıkıntılar ‘Kıbrıs Sorunu’nun çözümsüzlüğüne yorulur, tek bir konuya odaklanılırdı. Bugün iktidarda olan CTP’nin parti içinde yaşanan olayları değerlendirme çabalarını topluma hizmet etmenin önünde bir engele dönüştürmeme becerisini sergilemeliyiz. Parti içindeki gelişmeler yeni ‘Kıbrıs sorunumuz’ olmamalı.

Ortak heyecanımız partinin ilkeleri doğrultusunda AB normlarına ulaşabilmek için yapacağımız reformlar olmalı. Yaşına bakılmaksızın CTP’de siyaset yapanlar arasında bu heyecanı gerçekten hissedebilenlerin geleceğe bir katkısı olabilir. Reformist anlayışı reddederken aynı zamanda CTP’nin yönünü tayin edemezsiniz. Bugün de bu bağlamda kim ne yapıyor ona bakmak gerekiyor. Ben hiçbir zaman babamın yaşadıklarına benzer şeyleri bir gün gelecek başka insanlar da yaşayacak diye hiç düşünmedim ama özellikle seçim öncesindeki program hazırlama sürecimize kimlerin ne şekilde katkı yapabildiğini gözlemlerken yüreğimin burkulduğu da çok oldu.

İnsan tüm benliğini ortaya koymadan siyasal süreçlere katkı yapamaz ama günün sonunda siyasetin bireysel değil toplumsal bir mesele olduğunu da yine siyaset ona öğretir. Siyasetin bizatihi kendisi böylesi acımasız özellikler barındırıyor. Ben bundan ötürü dönem sınırlaması şart diyorum. Başkanda, milletvekillerinde, belediye başkanlarında… Biz bir aileyiz ve aile kalabilmek için hep birlikte bu mekanizmayı kurmayı başarabilmeliyiz. Kimsemizin çocukları yaşama ve CTP sevgisine bir bardak soğuk su içip kaldığı yerden devam etmek zorunda kalmasın diye…

Bu haber toplam 2723 defa okunmuştur