Özgürlük korkusu
Gelecekten borçlanarak yaşıyoruz... Yerine konamayacak bir borç. Yarını tükettikçe günü kurtarıyoruz. Günü kurtardıkça geleceği kaybediyoruz.
***
Bir gelecek var mı? Hani öyle 80'lerin popüler sloganı olan “Gelecek yok”dan bahsetmiyorum. 2020 kktcsinde, 'bugünü' için gelecekten borçlanarak yaşayan bir toplumun 'geleceğinden' bahsediyorum.
***
Bir tarafdan “kktc bizlerin güvencesidir” diyorlar, diğer yandan bu zor günlerde çalışanına destek olmayarak ihtiyat sandığı yatırımlarının çekilmesini serbest bırakıyor. Güvence dedikleri devlet, bir anda güvencesizlik batağına dönüşüyor. Gelecekten çalarak yaşıyoruz, bu bataklıkta tepinirken.
***
Hem sahi bu toplumun bugünü var mı ki geleceği de olsun? Mesela bugünü üzerinde söz sahibi mi ki, yarını üzerinde de söz sahibi olsun? Ve bunu gerçekten talep ediyor mu? Yani bugünü ve geleceği üzerinde söz sahibi olmayı, gerçekten talep ediyor mu, istiyor mu, arzuluyor mu, tercih ediyor mu? Yoksa korkuyor mu? Alışkanlıkların, ezberlerin ve güvenceli alanların konforu baskın mı çıkıyor özgürlük tutkusuna?
***
Geleceği çalınmış, varlık ile yokluk eşiğinde gittikçe silikleşen yaşamlarımızı dikizlemek için ucube kameralar kuruyorlar neredeyse tüm sokak giriş ve çıkışlarına.
İktidar, demir yığınının içine sıkıştırılmış dijital bir optiğe dönüşüyor. İktidar her zaman cansız, ruhsuz ve çirkin bir demir yığını gibi mi zaten.
Gözü üzerimizde; kaygılı ve huzursuz yaşamlarımızın yoldan çıkmaması için. Çünkü henüz biz farkına varmasak da, iktidarın en büyük korkusudur, tebaasının yoldan çıkması!
***
Bitkisel yaşam ünitesine bağlı bir 'devlet', kktc denilen yapı... Protokollerle yaşam fonksiyonları canlı tutuluyor ama aslında varlık teşkil etmiyor. Öyle ölüm ile yaşam arasında bir yerde de değil. Doğrudan yokluğun kucağında, varmış gibi olan bir balonun içinde... Sanki bir laboratuvar deneyi. Kapalı devre, tarihin dışına atılmış, zamanın en köhne yerine çekilmiş ve boşlukta asılı ama bir o kadar da olduğu yerde sıkışıp kalmış homurdanmalar cumhuriyetiyiz.
***
“-mış gibiler cumhuriyetinde” devlet yönetiyoruz,
hayatta kalmak için bir yalanlara tutunuyoruz, o kadar çok tekrar ediyoruz ki yalanları, yalan yalan olmaktan çıkıyor, kural haline geliyor...
hükümetler kurup koalisyonlar bozuyoruz,
görüşmemezlik etmemek için masalar kurup masalar deviriyoruz,
demokrasimiz için 5 yılda bir sandığa gidip kağıt israfı yapıyoruz, kendimiz bile işaretlediğimiz yalana inanmıyoruz ama yine de inanmak istiyoruz,
-sahi insan inanmadan yaşayamıyor değil mi veya yanılmadan-
halkını koruyan 'liderler' seçiyoruz, ilk unutulan ve yok sayılan olmak için,
sağlık, ulaşım, barınma ve eğitim için vergiler veriyoruz tomar tomar; her seferinde banka borcu ve kredi senedi olarak geri dönenen, faiz faiz...
(ilginçtir, gün aşırı mahkeme haberlerinde hırsızları görüyoruz fakat kimsesi bankacı değil)
özgürlük diye slogan atanları görüyoruz, alışkanlıklarının ve ezberlerinin beşiğinden dışarı adım atmak istemeyen. Her biri içindeki küçük faşisti gizleme çabasında. Özgürlüğe taptıklarını anlıyoruz, ama bir sorumluluk ve değer olarak değil, sadece tüketilen bir slogan, bir dogma olarak...
***
Özgürlük en büyük korkumuz -mış gibiler cumhuriyetinde.
-mış gibiler cumhuriyetinin en büyük korkusu özgürlük...