1. YAZARLAR

  2. Aslı Murat

  3. Özlem Havada Asılı Kaldı
Aslı Murat

Aslı Murat

Özlem Havada Asılı Kaldı

A+A-

Öyle bir andı. İçimdeki rengarenk onca çiçeğe rağmen, aniden kapandı demir parmaklık. Hasretlik başladı. Burnumdaki güzeller güzeli sevgi kokusu, karanlık bir buluta mahkûm oldu. Zaman ağırlaştı. Gözüm saate takılı kaldı. Sanki bir sonsuzluk geliverdi geçmişten ve uzandı geleceğe doğru. Tek tek fotoğraflar dizildi gözlerimin önüne. Baktım hepsine, en ince ayrıntısına kadar inceledim. Ne de hoş bir edası vardı. Gülünce, yüreğimin ince ince sızladığını hissederdim. İçim ürpererek hatırlıyorum dokunuşlarını. Elleri kocamandı ama içi sıcacıktı, huzur bulduğum bir ev gibiydi bedeni.

Aramızda süslü püslü laflara gerek yoktu. Ne de olsa mücadelesi gibi, aşkı da mütevazıydı. Karşısında her kim varsa, onu incitmemek için bin kere düşünür, ona göre kurardı cümlelerini. İnsanlığın özenli yanını temsil ederdi adeta. Böyle olması, gerçeği gizlediği anlamına gelmezdi. Sorunları tüm çıplaklığı ile anlatır, çözüm bulabilmek için iradesini ortaya koyardı. Hiçbir zaman geri kalmaz, buyurmaz, her daim dâhil olurdu.

Bir gün deniz kenarına gitmiştik. Hava hafif serindi. Ateşli ateşli konuşurken, aniden kollarını boynuma doladı. O kadar sıkı sardı ki beni, bir anda tüm acılar uçup gitti. Uzaklaşmak istediğini söyledi. Memleket dar gelmeye başlamıştı. Yeni bir durum değildi ama belli ki artık dayanamıyordu. Dipsiz bir kuyu gibiydi her geçen gün.  Artık içine attığı taşlar bile su ile buluşmuyordu. Kurumuştu, kup kuru olmuştu kuyunun dibi. Bunları anlatırken bile gözleri ışıl ışıldı. O kadar inatçıydı ki, dudakları vazgeçmişliği haykırırken bile içindeki aydınlık sönmemişti.

Eski yollardan eski dostlardan konuşmaya başladık. Herkes bir köşeye savrulmuştu. Bu üzüyordu, hüzünlendiriyordu bizi. Başka hesaplar girmişti insanların arasına. En çok da sevgi unutulmuştu. Daha derin bir duygu var mıydı acaba? Tükenmenin önünde sadece o değil miydi durabilen? Nasıl da yok sayılmıştı bunca zaman? Ne akıl ne yürek açıklayabiliyordu bu bilinmezliği. Kimileri, bu çarpık varoluş için mi yitip gitmişti? Zaman içinde ayrılıklar olmuş, yoldaşlıklar çirkinliklere kurban edilmişti. Güzelim mehtaba karşı otururken, her şeyi konuşmak istiyordu. Sanki geçmişi temize çekiyorduk. Yüzleşmek diye tutturdukları buydu herhalde. Her cümlenin sonunda bir damla akıyordu yanaklarından, böylece kapatabiliyordu sayfaları.  

“Bu kadar tükenmişken, içindeki umut nasıl olur da canlı kalabiliyor?” diye sordum. Sadece gülümsedi ve yine dünya durdu. Her gülüşünde beni o kadar etkiliyordu ki, bizden başka kimse yaşamıyor gibi hissediyordum. “Yürüdüğümüz yol hiçbir zaman kolay olmadı. Her daim kaygandı zemin. Sadece ayaklarımız değil, aklımız da tetikte olmalıydı. Vazgeçmek kolaydı. Nefes almak zorlaştıkça, inancımız da artıyordu. Fırtına ortalığı bulandırdığında, saçlarımız esen rüzgarla gözlerimizi kapatıyordu. Önünü görebilmen mümkün değil. Ama dayanışma da bununla orantılı bir şekilde derinleştiği için korku yoktu. Aslında umut var oldukça, karanlık dağılıyordu. Korku beni esir almasın diye umudumu uyanık tutuyorum. Çünkü elimde kalan tek hakikat o” dedi ve gitti.

Sesi çıkmadan öylece yatıyordu. Uzun bir aradan sonra yeniden bulmuşken, bu kadar erken kaybetmeyi kabullenmem mümkün değildi. Bağırdım, avazımın çıktığı kadar ağladım.  Ardından, cevabını kimsenin veremeyeceği sorular sıralandı zihnimde. Neden! Ne yapacağımı şaşırmış bir hâldeyken kalktım. Üzerime bulaşan kumları silkeledim. O an temizliğe gerek duyuyormuşum gibi. Şuursuz bir şekilde adım atmaya başladım. Deniz kenarında bir iskele vardı. Üzerine çıkıp, uzun uzun yürüdüm. Sanki hiç bitmeyecek gibi ilerledim. Olmadı, sonu geldi. Geri dönüp, arkamda uzun uzadıya giden ormanlık alana yöneldim. “Onu kaybettim” diyordum kendi kendime. Aklımda tekrarladığım tek cümle oydu. Sonunda, özlemim havada asılı kalmıştı. Meğer kavuşma değil de bir vedaydı yaşadığımız. O anda bile incelikli, sakin ve insandı. Yorulmuş olmasına rağmen, romantik hüznünü yitirmemişti.

Birlikte yürüdüğümüz yolu hatırlatsın diye bir feslikan ektim bahçeye. Dokundukça güzelliğini paylaşıyor, mis gibi bir koku yayıyor etrafına. O gün bugündür yüreğim karardığında derin derin nefes alırım. Belki bir yerlere takılıp kalmıştır umudun kokusu, kim bilir.

Bu yazı toplam 2182 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar