ÖZÜME YÜRÜYÜŞ…
20 yılı aşkındır sürdürdüğüm “Meditasyon ve kendi özüme yürüyüş…”
20 yılı aşkındır sürdürdüğüm “Meditasyon ve kendi özüme yürüyüş…” özellikle de son 3 yılda oldukça yoğunlaşan ve beni Mistizme çeken çalışmalar – Doğu Kültürü ve Mistikleriyle ilgili araştırmalar, pratikte uygulamalar (R 2, Şamballa v.b)… “Ben kimim”, “Niçin buradayım’, ‘Ne yaptım şimdiye dek… Başka neler yapabilirim…’ vb gibi sorgulamalar sonucunda… Daha başında olsam bile… Beni altında yepyeni bir yaşam biçimi olan bir patikaya yöneltmekte… Bunun sonucunda, sezgim, farkındalığım, özgürlüğüm - kendimde bile – yavaş yavaş gelişiyor. Yani, Sevgi, hoşgörü ve dengeli bir yaşamın taşları örülüyor…
- Ama…
Ama, toplumsal sorumluluk… Bilinç ve sorumluluğumu bir kenara koymadım… Yani, o alışılmış ya da zahmet etmeden hemen konan etiketlere göre… Ne din ne de bir tarafa kapanıp elini ayağını çekmek dünyadan… Sanıyorum, kavgalarım, sevgi ve dostluklarım da daha anlamlı bir süreç ve şekle giriyor. Tüm yazı, yaklaşım ve ilişkilerimde gereksiz sorgulamayı, yargılamayı, suçlamayı, nefret etmeyi bir kenara bıraktım. Sadece eleştiriyi ne yapıyor, ne de kabul ediyorum… Öneri istiyorum… Olumsuzluk, karamsarlık pek başvurmadığım yöntemler. Hoşgörü, umut, empati ve sevgi…
Bunlar, benim tenime, yüreğime yerleşen olgular…
- Hem kişiliğim hem de sorgulayarak ve deneyimleyerek gerçekleştirdiğim üretimim bana huzur veriyor.
- Deneyimlediğim bir başka olgu da: Ben neden olmuyor ya da itmiyorum ama yaşamımdan / çevremden bazı kopmalar oluyor. Bu kopmalar bana – nedenini bilmiyorum ama hiç üzüntü vermiyor…. Ve yaşamıma yepyeni dostlar ve dostluklar giriyor… Müthiş keyif verici, beni çoğaltan…
- Günde 5 – 7 saat arası okuyor ya da yazıyorum… Biraz artırdım saatleri. Sanki, zamanım azalıyor gibi hissediyorum… “Lefkoşa’ya Mektupları”, tamamlamak istiyorum… Bu, benim Lefkoşa’ya vicdan borcum. Şiirlerimi toplamak, kitaplaştırmak istiyorum. Bu konularda yazacak daha çok şey var ama…
Felsefe Kitapları okumaya başladım. (yeniden). İyi geliyorlar beynime ve yüreğime…
- Karar verdim, birkaç yıl yurt dışına gitmeyeceğim. Kıbrıs’ın kuzey ve güneyini dolaşacağım. Yüreğimle dokunacağım… İçime çekeceğim.(Belki, yeni yazılar da çıkabilir…)
- Vasilya’ya daha sık gitme kararı da aldım… Deniyorum ama, çocuklar olmadan kalamıyorum. Resmen korkuyorum. O çevrede gittikçe de artıyor hırsızlıklar, yaralama ve öldürmeler. (Ama Vasilya, benim cennetim yine de… Onunla, Beşparmak ve Akdeniz’le daldığımız diyaloglar ruhumu yıkıyor, arıtıyor…
- Sanki insanlarla olan iletişimim arttı. Tanımadığım insanlarla sürekli muhatap oluyorum herhangi bir etkinlikte, onları dinliyorum, onlara dokunuyorum, davet ettikleri örgüt ve mekânlara – hiç reddetmeden gidiyorum…
- İki hayat – İki Kitap var yazmam istenen…
- İkisi de, bu toplumun işlevsel insanları… “Çok doluyum, zamanım yok…” cümlesinin boş bir mazeret olmadığına onları inandıramıyorum… Mecbur olup yazar mıyım da… Bilemiyorum şimdilik…
- Her zaman yaşadığım ama şimdilerde artan (2) tane ve çoğu kez karşı karşıya” kendimin – kendimle çekişmesi, eleştirisi, kavgası ve barışını yaşıyorum artık kendi kendime yasak koymadan, şimdilik…
Sevgiyle…