Pahalılık arttıkça, uçurum büyüyor!
Kıbrıs’ın kuzeyinde son dönemde ekonomiyi ayakta tutan iki önemli unsur var.
Biri, Kıbrıslı Rumların mallarının satışından elde edilen gelir.
İkincisi, Kıbrıslı Rumlardan doğrudan elde edilen gelir.
Ne kadar ‘dramatik’ değil mi?
Kimileri “Bize hayat şansı vermiyorlar” düşmanlık siyaseti yaparken…
Toprağı satıyoruz, özellikle de Türkiye, Asya ve Avrupa’dan gelen yabancılara…
Önemli oranda Kıbrıslı Rumların mülkü…
İnşaat ve emlak piyasası üzerinden bir para dönüyor…
Marketler, akaryakıt istasyonları, eczaneler, diş klinikleri, kuaförler, casinolar, konfeksiyon mağazaları, üretim alanları, restoranlar başta olmak üzere pek çok sektör de güneyden gelen “müşterinin” ödediği euro ile rahatlıyor.
***
Bu sayede ‘ölmüyoruz.’
Can çekişiyoruz aslında!
Unutmadan bir de “kirli para” var elbette!
Yasa dışı bahis işi köpürdükçe köpürüyor ve kimseler de önüne geçemiyor.
“Ada yarısının uluslararası hukuk ve kayıt dışılığı” gelire çevriliyor!
***
Pahalılık sürekli artıyor ve bunun birkaç önemli sebebi var.
Birinci sırada, Türk Lirası’nın değer kaybı geliyor.
İkinci sırada, maliyet hesabından bağımsız piyasanın kendini koruma altına alması…
Kamu maaşları ve güneyden gelen euroya bakarak “etiket” belirliyorlar.
Öyle de…
Kamu görevlisi düzenli olarak maaş artışını alıyor ve hayat pahalılığına karşı korunuyor.
Özel sektör çalışanı ne olacak peki?
On iki ile on dört bin lira arası bir maaşla yaşayan özel sektör çalışanları açısından giderek büyüyen bir kâbus, baş edilemez bir pahalılık, yıkıcı bir uçurum oluşuyor.
Balı tutan parmaklar slogan atmak ve söylem geliştirmek dışında bu uçurumu umursamıyor.
***
Et fiyatları örneğin…
Neden sürekli zamlanıyor, maliyetle ilgili olamaz.
Ağustos ayından bu yana arpa fiyatları artmıyor; oysa et sürekli zamlanıyor.
Toprak Ürünleri Kurumu arpayı daha ucuza satması için hazine sürekli borçlanıyor.
Yine de et zamlanıyor.
Güneyde et ucuz…
Kur farkına rağmen ucuz çünkü orada “ithal et” var.
Belki de piyasayı dengelemek için et ithaline kontrollü izin vermek gerekiyor.
***
Manzara iyi değil çünkü sorunu görmüyorlar.
Üstelik çoğu zaman bu “sorun”dan besleniyorlar.
Tam bir ekonomik, siyasal, demokratik enkaz var.
Külliye, İlahiyat Koleji, TOMA, AKSA'ya alım garantisi, Taşyapı'ya vergi bağışı gibi talimatlarla meşgul yönetenler...
Yoksullar enkaz altında ne yazık…
Üniversitelere “vergi muafiyeti” kalkıyor mu?
Kıbrıs’ın kuzeyinde şu anda 23 üniversite var!
7 üniversite de “bekleme listesi”nde sanırım.
YÖK’e göre (Türkiye’nin Yüksek Öğrenim Kurulu) 16 üniversite…
Böylesine çok üniversite olmasının bir sebebi de “vergi muafiyeti”.
Üniversitelere vergi muafiyeti var.
Hiç vergi ödemiyorlar.
Yeni “TC –KKTC Ekonomik Protokol”e göre bu muafiyet ya tümden ya da kademli olarak kalkacak.
Duyumlar bu yönde…
Henüz protokolün tümünü bilen de yok.
Sanırım Ünal bey dahil (!)
Vergi muafiyetinin kalkması doğru adım…
Tek şartla!
Bu vergilerden ortaya çıkacak kaynağın eğitim altyapısı ve kalitenin artmasında kullanılacağı garanti altına alınacaksa eğer…
Yok farkları!
Adanın kuzeyinde pankart açmak yerine etkin ve fiili uygulamaya girdiler.
“Kıbrıs, Türkiye, Birleşme…”
Güneydeki milliyetçi akıl geri kalır mı?
Onlar da ‘EOKA’ yıldönümünü fırsat bildi, pankart açtı:
“Ellas Kipros Enonis.”
Kıbrıs, Yunanistan, Birleşme…
“Kıbrıs Türktür Türk kalacak” sloganları “Kıbrıs Yunandır” sözleriyle yankılandı.
Her iki milliyetçi gösteriyi de sözde liderler selamladı.
İşte karşılıklı bu “akılsızlık” adamızı böldü.
Birbirlerinden besleniyorlar karşılıklı ve yok farkları!
Özgür ve eşit geleceğin teminatı irade gaspından kurtulmuş; milliyetçilerin ve garantörlerin yayılmacı, baskıcı, dayatmacı hallerinden uzak, bağımsız ve birleşik Kıbrıs’tır.
Tek pankart hepimize yeter: “Kıbrıs, İnsanlık, Eşitlik, Birleşme ve Dünya.”
Hoşçakal Önder abi!
“Kıbrıs Türk toplumunu bitirdiler. Yarın kızlarınızı kapalı bulacaksınız. Sizler bu konularda bugün ne yapıyorsunuz? Siz eğer ki ülkede toplumsal yapıyı zedeleyerek, insanların toplumsal hakkını, hukukunu alır ve ülkenin malı olan bir takım işletmeleri özelleştirme adı altında Türkiye’den gelen bir takım zengin kişilere verirseniz, bu memleket batar.”
Sözlerin sahibi Önder Ali Konuloğlu.
6 sene evvelki bir röportajdan…
Önder abi.
Önder Arap.
Yürekli bir muhalif, sendikacı, Limasollu.
Önder Natık’ı yitirmiştik geçenlerde, bu kez Önder Ali’yi ve Doğan’ın önderleri gitti, yitti.
Babamın çok iyi dostuydu, yakın arkadaşı; Önder abi zaten Çağla öğretmen gittiğinden beri çok da hayatta değildi sanırım..
Sonsuzlukta bir yerde buluşurlar mı, Arap Ali kavuşur mu oğluna…
Ah o destansı Kıbrıs…
Tenhalaştık biraz daha…
Hoşçakal Önder abi…
Onca dostun da bu dünyada değil zaten…
Buralar hiç değil eskisi gibi…