Panayota hanımın cenaze törenine Komikebir’den bir demet nergis...
*** Kıbrıs’ta “kayıplar”ın akibetinin bilinmesi için mücadelede bir sembol olan Komikebirli Panayota Pavlu Solomi hayatını kaybetti... Panayota Hanım, Leymosun’un göçmen bölgesi Ayios Atanasios’ta toprağa verildi... Cenaze törenine Kıbrıslıtürkler de katıldı...
Eşi Pavlos Solomi ve oğlu Solomi Pavlu 1974’te Komikebir’deki evlerinden alınarak Galatya’ya savaş esiri olarak götürülen ve daha sonra Galatya gölüne başka Kıbrıslırum sivil esirlerle birlikte götürülerek öldürülen ve göldeki toplu mezara gömülmüş olan “kayıp” yakını Panayota Pavlu Solomi, geçtiğimiz hafta hayatını kaybetti ve geçtiğimiz Çarşamba günü (14.12.2022) Leymosun’un Ayios Atanasios göçmen bölgesinde toprağa verildi... Panayota hanımın cenaze törenine Kıbrıslıtürkler de katılarak mezarına çelenk ve çiçeklerini koydular...
Panayota hanımın “kayıp” eşi ve oğlunun gömü yerinin kazılması için yıllarca, kızı Hristina’yla birlikte uğraş vermiştik ve Galatya’dan çok değerli arkadaşımız Selda Şafak ve ailesinin çok büyük yardımları sonucu, Galatya göletindeki iki toplu mezardan toplam 17 “kayıp” Kıbrıslırum’dan geride kalanlar bulunmuştu, bunlar arasında Panayota hanımın eşi ve oğlu da vardı... Onlardan geride kalanları da 2018 yılında Leymosun’un göçmen bölgesi Ayios Atanasios'ta toprağa vermiştik.
Geçtiğimiz Çarşamba günü Leymosun'un göçmen bölgesi Ayios Athanasios'ta çok değerli arkadaşımız Hristina'nın sevgili annesi Panayota hanımın cenaze törenine biz de katıldık, canyoldaşım Zeki Erkut ve değerli arkadaşımız Mustafa Gürsel'le birlikte... İki toplumlu kayıp yakınları örgütü BİRLİKTE BAŞARABİLİRİZ'in lideri, arkadaşımız Hristos Eftimiu da bizlerleydi... BİRLİKTE BAŞARABİLİRİZ örgütü liderlerinden, tüm ailesini Muratağa-Atlılar-Sandallar katliamında yitirmiş olan Hüseyin Rüstem Akansoy ve ailesi de cenaze törenine sağlık nedenleriyle katılamadı ancak çelengini gönderdi ve bu çelenk Panayota hanımın kabrine kondu...
Panayota hanım çok uzun yıllar boyunca kayıp edilmiş olan oğlu ve eşinin yanısıra tüm diğer kayıpların akıbetinin öğrenilmesi için mücadele etmiş, bu mücadelenin sembollerinden biri olmuştu.
Panayota hanım yıllarca Ledra Palas barikatında, elinde oğlunun ve eşinin fotoğraflarıyla, siyahlar giymiş biçimde gösteri yapıyor ve diğer “kayıp” yakını Kıbrıslırum kadınlarla birlikte, “kayıplar”ın akibetini araştırıyordu...
Cenaze törenine Panayota hanımla birlikte bu gösterilere katılan ve halen hayatta olan bazı “kayıp” yakını kadınlar da katıldı...
Tabutunun önüne çiçeklerimizi koyduk ama en güzel çiçekleri onun köyü Komikebir'den Gülay Komili arkadaşımız Melişona bölgesinden toplayıp getirdiği ve tabutuna koyduğu nergislerdi. Bu nergisleri daha sonra mezarlıkta Hristina, annesinin tabutunun içine koydu...
Panayota hanım, eşi ve oğlunun olduğu mezara defnedildi, onların gömü yerini, çok değerli arkadaşımız Selda Şafak ve ailesinin büyük yardımlarıyla bulmuştuk...
Işıklarda ol Panayota hanım, bize kayıplar için vermiş olduğun efsanevi mücadelenin hatırasını bıraktın... Seni hep hatırlayacağız...
Panayota hanımın tabutu üzerindeki nergisler, Komikebir'den... Gülay Komili bu güzel nergisleri onun için toplamış köyden... Ve cenazeye getirmiş...
AVLAREMOZ
“Manisa’dan New York’a Moris Şinasi’nin hikayesi...”
Melike Karaosmanoğlu
Manisalı Moris Şinasi’nin hikâyesi şüphesiz ki insanlığa ilham veren bir hikayedir. Vefa’nın sadece bir semt adı olmadığını söyler bizlere. Öte yandan Anadolu’da bir zamanlar Esterlerin, Moizlerin, Klaraların, Hayimlerin yaşadığını ve izler bıraktığını anlatır. Belki nadiren de olsa “Şimdi nerede bu insanlar?” sorusunu kimilerinin aklına düşürüyordur da.
Manisa’da Yahudiliğin geçmişi neredeyse 2700 yıl öncesine dayanıyor. Şehirdeki antik döneme ait Sardes Sinagogu’nun kalıntıları hala görkemini korurken, Ovadya Kitabı Sefarad Yahudiliğinin doğum yeri olarak Sardes’i işaret eder. Hâsılı yaygın bilinenin aksine Yahudiler 1492 İspanyol Engizyonundan çok daha önce Anadolu topraklarında varlık göstermişlerdir.
Manisalı Moris Şinasi’yi Tanımadan Önce
Moris Şinasi’nin kim olduğunu anlatmadan önce kim olmadığını belirtmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Zira sosyal medyada sıklıkla paylaşılan çeşitli biyografilerine göre Philip Morris ile karıştırılıyor. Halbuki Philip Morris 1836’da İngiltere’de doğmuş, 1873’te Moris Şinasi daha Amerika’ya adımını atmamışken ölmüştür. Aynı işi yapsalar da birbirleriyle alakaları yoktur.
Peki Kimdir Moris Şinasi?
Moris Şinasi 1855 yılında Manisa’da kıt kanaat geçinen bir Sefarad ailede Musa Eskenazi adıyla doğmuştur. Geçim sıkıntısıyla erkenden tanışan Musa çocuk yaşta çalışma hayatına atılır. 14’üne geldiğinde çok ağır bir hastalığa yakalanır ve adeta ölümün kıyısından döner. Uzun süre hastanede tedavi görür. Ve nihayetinde iyileşen çocuğun taburcu olma vakti gelir. Aile hayata dönen evlat için sevinçlidir lakin gelin görün ki Musa’yı hastaneden taburcu ettirecek kadar parayı bulmak imkansızdır. Baba umutsuzca ve sıkılarak anlatır durumu Musa’nın doktoru Şinasi Bey’e. Şinasi Bey ise hastanenin parası olmayanlardan ücret almadığını söyler. Böylelikle baba oğul gönül rahatlığıyla evlerinin yolunu tutarlar.
Musa ise hastane günlerini ve onu iyileştiren doktor Şinasi’yi ömrü boyunca unutmayacaktır.
Hayata tekrar dönen Musa kaldığı yerden devam eder. Üzüm bağlarında, tarlalarda, tütün işlerinde çalışır. Bir sıra Manisa Yahudi Mezarlığında bekçilik işi bulur. Bu işten okuma yazma bilmediği için kısa sürede kovulur. 15’ine geldiğinde kardeşi Salamon’u da yanına alıp parasız pulsuz bir halde Manisa’dan ayrılır. Sığır taşıyan bir gemiye gizlice binen iki kardeş yolculuğun sonunda kendilerini İskenderiye limanında bulurlar. Yeni hayatları başlamıştır.
İskenderiye’de Yunan Tüccar Garafollo ile 15 Yıl
İskenderiye limanında hamallık yapmaya başlayan kardeşlerin Yunan tüccar Garafollo ile tanışmaları hayatlarını değiştirecektir. Garafollo tütün ticareti ve sigara imalatı yapan zengin bir iş adamıdır. Musa ve kardeşini görür görmez yanına alır. Musa’yı öz evladı gibi görmesi 15 yılı beraber geçirmelerini sağlar. Tütün-sigara işinin inceliklerini öğretip her konuda görgüsünü bilgisini aktarır ona. Musa 30 yaşına geldiğinde Garafollo ona şansını “Yeni Dünya” Amerika’da denemesini teklif eder ve 25.000 dolar sermaye vereceğini söyler.
İşte Musa Eskenazi için Amerika yolculuğu böyle başlamıştır.
Amerika’ya ve Moris Şinasi’ye Merhaba
Musa Eskenazi Amerika’ya giriş yaparken -onu hayata döndüren, ücretsiz tedavi eden doktorun adını hiç unutmamış olsa gerek ki – yeni kimliğine Moris Şinasi adını yazdırır. 1893 yılında patentini aldığı sigara sarma makinesi ve bu makinede sarılmış bir paket sigarayla Kolomb Dünya Fuarı’na katılır. O güne dek sigara tiryakileri sigaralarını elle sardığı için Moris Şinasi’nin sigara sarma makinesi büyük ve sarsıcı bir yenilik olarak görülmüştür. Fuardaki başarıdan sonra kardeşi Salamon’u da yanına getirten Moris, dostu Garafollo’nun verdiği 25.000 doları geri öder. İki kardeş aynı yıl Broadway’de “Schinasi Brothers Company” adında küçük bir sigara fabrikası kurarlar. Fabrika işçilerini ise Manisa’dan getirtmişlerdir. Kardeşler tütünü Osmanlı İmparatorluğu’ndan, tütün kağıdını ise Mısır’dan ithal ederek sarılmış hazır sigara satmaya başlar. Çok kısa sürede Şinasi kardeşler ciddi bir ticari başarı kazanıp, zengin olmuşlardır.
Osmanlı İmparatorluğu ile geliştirdiği ticari faaliyetlerden ötürü Sultan II. Abdülhamid tarafından dördüncü derece Mecidiye nişanıyla ödüllendirilmiştir Moris Şinasi.
1903 yılında Selanik’in köklü Yahudi ailelerinden birinin kızı olan Laurette Ben Rubi ile evlenir. Ben Rubi’ler Selanik’te tütün ticaretinde ön plana çıkan bir ailedir. 1916 yılında ise sahip olduğu şirket haklarını American Tobacco Company’e satarak iş hayatını noktalamıştır.
1929 senesinde hayata gözlerini kapatan Moris Şinasi’nin servetinin 10 milyon dolardan fazla olduğu şaşkınlıkla konuşulmuş. Fakat asıl olay vasiyetinin açıklanmasından sonra yaşanır. Moris Şinasi servetinin 1 milyon dolarını doğup büyüdüğü şehir olan Manisa’da kendi adını taşıyan bir çocuk hastanesi yapılması için bağışlamıştır.
Vasiyeti gerçekleştirmek için eşi Laurette yollara düşüp, Türkiye’ye gelmiştir. Gazeteler bu konuyu “Memleketimize bir milyon dolar getiren kadın” başlığıyla satırlarına taşımıştır.
Yapılan çalışmalar sonucu hastanenin inşaatı 1 yıl içinde tamamlanmış ve hastane tam da vasiyetteki gibi Moris Şinasi adıyla 1933’te Manisalı vatandaşların yoğun katılımı eşliğinde açılmış. 85 yıl boyunca durmaksızın hizmet veren hastanenin şu an hizmet dışı olması oldukça üzücüdür. En kısa zamanda yeniden faal olmasını umut ederim zira kentlerin ve tarihin düğüm noktası hafızadır. Doğup büyüdüğü şehre bir çocuk hastanesi bağışlamış olan bu vefalı ismi yaşatmak o kadar da zor olmamalı.
Kaynakça:
Naim Güleryüz, An Inspiring Philanthropist Morris Schinasi
Rıfat N. Bali, Musa’nın Evlatları Cumhuriyet´in Yurttaşları, İletişim Yayınları.
(AVLAREMOZ – Melike KARAOSMANOĞLU – 13.12.2022)