Panayotis Stilyanu ve Ahmet Yahya…
Aynı tarihte faşistler tarafından öldürülen iki solcu…
29 Mayıs 1958 tarihinde faşistler tarafından öldürülen iki solcu, Panayotis Stilyanu ve Ahmet Yahya’ya ilişkin AKEL Türkçe sayfasında ayrıntılı bilgiler verildi… “Panayotis Stilyanu’yu saygıyla anıyoruz!” başlıklı haberde özetle şöyle denildi:
“Bugün 29 Mayıs. 1958’de AKEL üyesi Panayotis Stilyanu’nun Aheritu’da Grivas’çı maskeli katiller tarafından katledilmesinin yıldönümü.
Panayotis, Mağusa’ya bağlı Aheritu köyünde çeşitli işler yaparak geçinmeye çalışıyordu. Süpürge yaparak bunları Maraş’ta satıyor, kuyu kazıyor, evlerinin etrafına duvar örmek isteyenler için taş kırıyordu. 1958’de öldürüldüğünde birkaç koyun almayı başarmış ve çobanlık yapmaya başlamıştı.
Mihalis Pumpuris’in “İmtihan Günleri” kitabında yer alan tanıklıklara göre, 6 çocuk babası Panayotis Stilyanu’nun katledilmesi önceden planlanmış bir cinayetti. Nitekim Menikos, Sakkas ve Matsukos’un öldürülmelerinden bir kaç gün sonrasında işlenen bu cinayet öncesinde köyde aşırı sağcı unsurların hareketleri gözlemlenmişti.
29 Mayıs 1958 sabahı Panayotis Stilyanu karısı, kızı ve oğluyla birlikte komşusu Tandis’in evinde bulunuyordu. Bir ara evin bahçesine ellerinde çivili sopalarla bir grup maskeli girdi. Tek “suçu” AKEL üyesi olmak olan Stilyanu saldırganların ilk darbesini başına yiyerek yere düştü. Bir yandan onu eve taşımaya çalışırken, diğer yandan da maskeli saldırganların eve girmesini engellemeye çalışan karısını ve kızını yaralayan katiller ellerindeki çivili sopalarla Panayotis Stilyanu’nun kafasını ve vücudunu parçaladılar. Panayotis Stilyanu’nun karısı 9 ay hastanede kaldı. Babasının gözleri önünde dövülerek öldürülmesini hiç unutamadığını söyleyen kızı Petru, hastanede babasının çizmelerini çıkardıklarında içinden et ve kemik parçalarının döküldüğünü, onu sopalarla parçaladıklarını belirtiyordu.
SUNDAY MAIL gazetesinden Poli Pandelidis’e yaşadıklarını anlatan Petru “yoksul ve masum bir aile insanına karşı işlenen en büyük suçtu bu. Babam 38 yaşındaydı ve her gün gün doğumundan gecelere kadar çalışarak bize ekmek getirmeye çalışıyordu” dedikten sonra cinayet gününü şöyle anlatıyordu: “Birden evin dış kapısında yedi tane maskeli adam belirdi, tümü de sopalar taşıyorlardı, bir o kadar sayıda insan da kenarda bekliyordu. Babam kucağında tuttuğu bebeğimi bana uzattı, adamlar sopalarını kaldırıp alnına vurdular. Ona vurmaya devam ettiler, yere düştükten sonra da boynuna vuruyorlardı. Ben dışarıya koştum, bağırmak istiyordum ama sesim çıkmıyordu. Bebeğimi ne yaptığımın bile farkında değildim, onu yatağa atmıştım ve onu düşünmüyordum.”
Petru’nun eşi Dimitris ise SUNDAY MAIL gazetesine, “Sopalarda altışar inç uzunluğunda çiviler vardı, onun başına bunlarla vuranlar, her defasında durup başına saplanmış çivili sopaları çıkarmak zorunda kalıyordu. Kaynatamın parçalarını topladık yerlerden... Barbarca bir öldürme biçimiydi bu ve karımın bunları görmüş olması çok üzücü...” diyordu.
Panayotis Stilyanu’nun katledilmesi ve cenaze töreni haberini 1 Haziran 1958’de “Bahtı Kara Kıbrıs’ımızın Trajedisi” manşetiyle duyuran HARAVGİ Gazetesi, halkın nehir gibi akan gözyaşlarıyla ve katillere lanet okuyarak Stilyanu’nun cenazesinin kaldırıldığını yazıyordu.
O dönemde, halktan Solcu insanları öldüren EOKA’cı fanatiklerin hedefi halkı yanlış yönlere yöneltip, ülkeyi bir iç savaşa sürüklemekti. Ülkenin Sol ve Sağ arasında bir iç savaşa sürüklenmemesi büyük oranda Sol Hareket’in olgunluğunun, yurtsever ve sorumlu duruşunun sonucudur. Provokasyonlara, estirilen teröre ve işlenen cinayetlere aynı yöntemlerle cevap vermedik, bunlara kitlesel siyasi eylemlerle karşı çıktık. Bugün de siyasi mesaj ve tutumlarımızla, kararlı eylemlerimizle bu cinayetleri kınıyoruz…
Bu cinayetlerin azmettiricisinin Grivas ve yandaşları olduğu çok iyi bilinmektedir. Onlar daha sonraları Yunan faşist cuntasıyla birlikte aşırı sağcı milliyetçi ve anti-komünist EOKA-B örgütünü kurup, 15 Temmuz 1974’te emperyalist planlara hizmet ederek faşist darbeyi gerçekleştiren ve Türkiye ordusuna Kıbrıs Cumhuriyeti topraklarının neredeyse %40’ını işgal etmesinin yolunu açanlardır. Faşistlerin halkımıza ve yurdumuza karşı işledikleri suç ve cinayetlerin açtıkları derin yaraları hepimiz biliyoruz ve hala daha korkunç sonuçlarını yaşıyoruz.”
“Ahmet Yahya’yı saygıyla anıyoruz” başlıklı haberde ise özetle şöyle deniliyor:
“Türk Eğitim Kulübü (TEK) Yönetim Kurulu üyesi berber Ahmet Yahya (26), 29 Mayıs 1958 tarihinde yatağında uyurken faşist kurşunlarla öldürüldü.
Türk İşçi Birlikleri’nin PEO’ya katılmasına karar verilmesinin ardından faaliyet sürdürdüğü binada ilerici bir spor kulübü kurulması düşüncesiyle kurulan Türk Eğitim Kulübü’nün üyelerinin 1958’de 1 Mayıs’ı Kıbrıslırumlarla birlikte kutlamalarının ardından TEK’in binası basılarak her şey yerle bir edilmiş, ardından da üyeleri ölüm tehditleri almaya başlamıştı.
31 Mayıs 1958 tarihli Bozkurt gazetesi Ahmet Yahya cinayetiyle ilişkin şu haberi vermişti: “Evvelki akşam Ahmet Yahya adındaki bir berber vurularak öldürülmüştür. Ahmet Yahya’nın bir solcu olduğu bildirilmektedir. Ahmet Yahya yatağında tabanca ile vurulmak sureti ile öldürülmüştür.”
(AKEL Türkçe sosyal medya sayfasından – 29.5.2019)
KAZILARDA SON DURUM… KAZILARDA SON DURUM…
Engomi, Mazoto ve Lapta’da kazılara devam…
Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi Kazılar Koordinatör Yardımcısı Arkeolog Gülseren Baranhan’dan aldığımız bilgilere göre, Kayıplar Komitesi’nin adamızın kuzeyinde ve güneyinde yürüttüğü kazılar, aşırı sıcaklara rağmen sürdürülüyor.
Engomi’de (Tuzla) başlatılmış olan kazıda bir “kayıp”tan geride kalanlara ulaşılırken, Mazoto’da bir Kıbrıslırum gazeteci arkadaşımızın bize ve Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermiş olduğu alanda herhangi bir ize rastlanmayınca, aynı bölgenin az ilerisinde bir başka Kıbrıslırum şahidin göstermiş olduğu noktada yeni bir kazıya başlandı. Bu kazıda 1964 “kaybı” iki Kıbrıslıtürk’ün gömü yerleri aranıyor.
Lapta’da iki “kayıp” şahıstan geride kalanların bulunmuş olduğu “Celebrity yanı” olarak bilinen bölgede iki kazı ekibi, trençleme yaparak kazıyı sürdürüyor. Lapta’da bir lokanta yanında bir “kayıp” şahıstan geride kalanların bulunduğu kazı tamamlandı.
Lefkoşa’da hapishane arkasında da trençleme yapılarak kazılar sürdürülürken, bir Kıbrıslırum okurumuzun göstermiş olduğu Kukla-Galopsida (Köprülü-Çayönü) arasında bir tarladaki kuyu kazısı da devam ediyor. Henüz herhangi bir ize rastlanmadı…
Kayıplar Komitesi’nin bir diğer kazısı da Edremit’te (Trimiti) sürdürülüyor. Burada arazi temizleme işlemleri yapan kazı ekibi, olası gömü yerini arayacak.
İki toplumlu kazı ekipleri, 2019 yılında toplam 19 “kayıp” şahıstan geride kalanlara ulaşmış bulunuyor…
Kazı ekiplerinde bulunan tüm arkeologlarımıza, şirocularımıza ve diğer çalışanlara, bu aşırı sıcak günlerde “Çok kolay gelsin” diyoruz.
BASINDAN GÜNCEL…
Nestoros ve Fotiu arasında tartışma…
Kıbrıs Haber Ajansı’nın dün yayımladığı bir habere göre FİLELEFTHEROS gazetesine bir röportaj veren Kayıplar Komitesi Kıbrıslırum eski Üyesi Nestoras Nestoros, çeşitli konularda Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı İnsani İşler Komiseri Fotis Fotiu’yu suçlarken, Fotiu da Nestoros’a yanıt vererek, suçlama yapılan konulara açıklık getirdi.
Kıbrıslırum basınında yer alan haberlere göre, Nestoros, Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ait Antropoloji Laboratuvarı’nda bulunan bazı kalıntıların kendisine verilmesini talep etmiş ancak bu talebi kabul edilmemiş ve bu yüzden Fotiu’yu suçluyor. Fotiu ise açıklamasında bu kalıntıların bir zamanlar bazı “kayıp” yakınları tarafından bir mezarlıktan kazılıp çıkarılan kalıntılar olduğunu, her sene üstlerine kimyasallar dökülerek muhafaza edildikleri için DNA vermediklerini, bu konuda çeşitli çabalar içinde olduklarını aktardı ve Nestoros’a çeşitli tarihlerde bu konularda bilgi verilmiş olduğunu söyledi.
(KIBRIS HABER AJANSI – 29.5.2019)