Pandalar mı Mohikanlar mı?
Geçitkale Havaalanı, Asil Nadir’e kiralanmıştı…
Asil Nadir’in, hayata geçirebilse, müthiş projeleri vardı bu havaalanı ile ilgili…
-*-*-
Bazı “KKTC usulü” sıkıntılar yaşandı, proje gecikti, elektrik direkleri sorun yarattı falan derken, bir gün Türkiye’den iki subay Ada’ya geldi…
Yetkili sivil yöneticileri ziyaret etti ve “artık havaalanı bizim” talimatını iletti!
-*-*-
İlgili sivil yetkililer, olaydan Güvenlik Kuvvetleri Komutanı ve Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı’nı bilgilendirdi!
Onların bile bu olaydan, yani Geçitkale’deki havaalanın artık Türk Silahlı Kuvvetleri’nin SİHA ve İHA’larına ait olacağından haberleri yoktu…
-*-*-
KKTC’nin o dönemdeki başbakanı, hayatında ilk defa SİHA ve İHA’nın ne olduğunu da aynı günlerde öğrendi!
Etrafına sorup sorup duruyordu, “nedir be gardaş SİHA? Nedir be gardaş SİHA? İha nedir? İha nedir?” diye!
Bağırarak!
-*-*-
Asil Nadir’e, “üzgünüz” anlamına gelen “sorry” çekildi…
Biliyorsunuz “sorry”nin bir de “özür dileriz” anlamı var!
Ama bu olaydaki “sorry”de özür yoktu!
Üzüntü vardı!
“N’apabilirdik ki Asil bey” dendi, o kadar!
Boyun, kıldan inceydi!
İtaat, biat, şükran durumları!
-*-*-
Ve egemen eşit golyandro sapı – pardon egemen eşit devletin “yedek” havaalanı, kimisinin “anavatan”, kimisinin “kardeş vatan”, kimisinin ise “işgalci” dediği ülkenin full kontrolüne geçiverdi!
-*-*-
Son günlerde bir denizci general yani tam doğru ifadeyle amiral; “Magosa’ya denizde askeri üs inşa edeceğiz” gibisinden açıklamalar yaptı!
Mağusa değil, lütfen dikkat “Magosa!”
Adam kasabamızın adını dahi doğru söyleyemiyor, bilmiyor, haberi yazan ve yayınlayan da umursamıyor!
Lefkoşe, Magosa!
Enkere canım Enkere!
-*-*-
Evet, kimse sorgulamadı!
Kimse, “egemen eşit garavolli – pardon – egemen eşit devletin yöneticilerinin bundan haberi olup olmadığını – onay verip vermediklerini sormadı bile!
-*-*-
Zaten tüm medyamız, iki – üçü hariç; Kuzey Kıbrıs coğrafyasının Türkiye’nin bir toprak parçası olduğu konusunda “şüphe” taşımıyordu ki!
Niye sorgulasınlardı?
Aynı medya, Ersin Tatar’ın “egemen eşit devlet” iddiasını da sorgulamıyor…
Nasıl bir egemenlikse!
-*-*-
Eminim, Tatar’ın, “egemeniz, egemeniz, egemeniz” diye yuvarlak yuvarlak ağzından çıkış şekline de için için ya da alttan alttan – yani çaktırmadan gülüyorlar, alay ediyorlar ama sorun yok yani!
-*-*-
Bu nasıl egemen eşit devlettir Ali Cabbar?
Bu soruyu soran yok!
Yani en azından VAR’a gitsek diyorum!
Yok, kesin karar; egemen ve eşit devletiz!
-*-*-
Ve egemen eşit devlet olarak yine kertiğe gelmiş, getirilmiş durumdayız!
Çeşitli defalar yazdım; İsias Otel katliamı meselesinde de bir şey olmayacak…
Biraz göz boyaması yapılacaktı; yapıldı!
Vekillerimiz oralara götürüldü, misafir edildi, ağırlandı, onlara, “hesap sorulacak, kesinlikle merak etmeyin” dendi!
-*-*-
Be arkadaşlar, çocuklarımıza toplu mezar olan o kum yığını – taş yığını otele, “inşaat izni” ve hatta “imar affı” sunan siyasi yönetimi de eleştirmeliyiz dediğimde, ben ve benim gibiler zaten ya Rumcuydu, ya PKK’liydi, ya da FETÖ’cü veya Gezi’ciydi!
Hainleri mi dinleyeceklerdi?
Ne münasebet!
-*-*-
Sosyal medya dışında, Yeni Refah Partisi’nin plakalarını da sorgulayan olmadı!
Meclis Başkanı’nın plaka suçunu da!
-*-*-
Şampiyon meleklerimizin ölümüne kast edenler neredeyse “affedilecek” duruma geldi!
Kasıt yokmuş!
-*-*-
Özellikle iktidar ortağı siyasi partilerden kimse, ama tek bir kişi, ağzını açıp bir şey söylemiyor!
Cumhurbaşkanınız Londra’ya yine yeni iç çamaşırı almaya gitti!
Baloya katıldı ve KKTC’nin sonsuza dek yaşayacağını, egemen ve eşit bir devlet olduğunu söyledi!
Salon coşkuyla alkışladı!
-*-*-
Niye canımızı yiyelim ki?
Bitti artık!
KKTC diye eşit ve egemen bir devlet yoktur ve olmayacaktır!
Türkiye’nin uydusu, Türkiye’nin mutlak kontrolü, Türkiye’nin alt yönetimi, Türkiye’nin açık ve de sarih işgalinden başka bir şey yoktur!
Bir bir daha da ikidir!
Haaa, herkesin de keyfi yerindedir!
-*-*-
Herkes derken, emin olun benim gibi hala “federal çözüm olacak ve bizler de Kıbrıslı Türk kimliğimizi koruyarak, kendi devletçiğimizin efendisi olacağız” diye düşünen beş on kişiden bahsetmediğimi de belirtmekte fayda görüyorum!
-*-*-
Hiç mi umut yok?
Son bir şans gibi gördüğüm; önümüzdeki yıl Haziran’da yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleri var…
30 bin, 40 bin kişi gidip de oy kullanırsak ne ala!
Değilse, pandalardan hiç farkımız kalmayacak!
-*-*-
Turizme katkı sağlayan bir sektör yaratacağız!
Ülkeye gelen Türkiyeli turistlere, “bakın, bunlar da Kıbrıslı Türkler” diye gösterileceğiz…
Kafeste mi tutulacağız, yoksa boynumuza tasma ve zincir mi vuracaklar, bakın ondan emin değilim!
Etrafı tellenmiş bir araziye de salabilirler bizi!
Ya da kimimiz Rum toplumu içerisinde, kimimiz İngiltere’de, kimimiz de “Kıbrıs Türkü” içerisinde, toprak olacağız!
-*-*-
Bazen diyorum ki, keşke pandalar gibi olmasak da; Mohikanlar gibi olsaydık!
En azından direnerek, savaşarak, onurumuzla ölürdük!
Mutlak corruption!
Türkiye’den gelen yetkililer, buradaki Büyükelçi, bizim abiler sürekli olarak propaganda yapıyor!
Propaganda nedir?
Propaganda, “doğru olmayanı, doğruymuş gibi gösterip, ahaliyi inandırma siyaseti”dir…
-*-*-
Oysa, dünkü Tiken gazetesinde sevgili Artun Çağa’nın haberi tüm gerçeği açıkça yüzümüze vuruyor!
-*-*-
Vatandaş, ödeyemeyeceği borç yükü altında…
Ve bu yük daha da ağırlaşacak…
-*-*-
Gidişat, ekonomik anlamda mutlak çöküşü işaret ediyor; umarım yanılırım…
-*-*-
Ekonomik anlamda çöküş, siyasi kaosu artıracak…
Siyasi bozulma, rüşveti ve tam siyasi kirlilik halini daha belirgin hale sokacak.
Ülkede her cinsten suç oranı da yükselecek…
-*-*-
KKTC milli davaymış da, anavatanmış da…
Geçiniz!
Ortada, kesin yenilgi, kesin iflas, kesin rezalet vardır!
Mutlak corruption!
Daha da bir şey demiyorum!