Pandemi Sürecinde Merkezi ve Yerel Yönetimler İşbirliği…
KKTC’de genel hatları ile siyasi merkezi yönetimler, yani hükümetler, siyasi yerel yönetimleri, yani belediye yönetimlerini sevmez; milletvekilleri de belediye başkanlarından “hoşlaşmaz”… İstisnalar belki olabilir ama genellemeyi zorlayacak kadar da değil.. Dolayısıyla, yerel yönetimden yerinden yönetime geçmek mecliste tartışılmaz bile.
Hükümetler ve meclisin üyeleri kendi siyasi yönetim yetkilerinin devrini, ülkenin genel yönetiminde kendilerine ait olan ‘hakların’ devri gibi görürler ve kıskançlıkla kendilerine saklarlar; çünkü ellerindeki siyasi gücü ‘Hakları’ gibi görürler. Halbuki ellerindeki siyasi güç tüm halk için yerine getirmeleri gereken görevlerin sorumluluğudur. Dolayısıyla onlar kendi ‘Haklarından’ vermez; ‘Sorumlulukları’ olduğunu kabullenseler, paylaşmaya gönüllü olacaklar… Bu davranış biçimi siyasetin sağında da solunda da aynıdır; doğruya-doğru…
Bu genel değerlendirmenin en bariz örneği halen süren Covid-19 Pandemisi’ne karşı toplumsal sağlık mücadelesinde yaşanmıştır, en acı örneği de bu sıralar uygulanmaya başlanan aşı sürecindedir. Daha somut örnekler, Pandemi nedeniyle uygulanan “Evde Kal” döneminde ihtiyaçlı ailelere gıda ve hijyen malzemeleri dağıtımında yaşandı; hükümet ayrı yaptı, belediyeler ayrı… Bu ayrı uygulamalar, emek ve malzemelerin verimli olarak değerlendirilmesi sonucunu yaratmadı. Siyasi yönetim organları ayrı hareket edince, başka kurum, kuruluş, sivil toplum örgütleri ve özel şirketler de kendilerince yardım kampanyasına girişti. Emek ve malzeme israfı daha da büyük oranda oldu. Halbuki, bunun en verimli yöntemi tüm yardımları beldelerdeki ihtiyaçları en iyi bilen belediyelerde odaklamak ve onların kendi organizasyonu içinde yer alan muhtarlarla birlikte destek paketlerini ihtiyaçlı evlere dağıtmaktı. Olmadı, dağınık bir dağıtım faaliyeti oldu. İşin içine hükümet de girince, partizanca oldu çünkü onlar “Kendi haklarını” dağıtıyordu; halbuki belediyeler “Kendi sorumluluklarını“ yerine getirecekti…
Aşı konusuna gelince… Merkezi hükümetin ilgili bakanlığı aşı olmak için yurttaşların kendisine müracaatını ‘istedi’… Niye ‘İstedi’? Çünkü kendilerinde olan bir ‘Hakkı’ vereceklerdi; aşı konusunu organize etmek konusunda toplumsal bir sorumluluğu yerine getirecek değillerdi … Yurttaşın müracaatı için de hergün bir elektronik posta adresi verdiler; sonra da bu müracaatlara bakmaksızın aşı merkezine dayananlara aşıyı yaptılar. Aşılar hükümetin, istediği gibi yapar; derdi değil yüksek risk grubuna öncelik vermek ve aşı merkezine ilk gelenlerden olan torpilli plates hocasına aşı yapıyor olmak… Siyasi merkezi yönetim ‘Hakkını’ kullanıyor, kim karışabilir ki?! Hem ona göre “Yurttaş devlet için vardır” ve devleti de hükümet yönettiğine göre, yurttaş kendisi için vardır ve dolayısıyla kendisi ne isterse ve ne yaparsa yurttaş uymalıdır; yok öyle “Devlet yurttaş için vardır” deyip de devleti yöneten hükümetin tüm yurttaşlarına eşit ve dengeli ve yasalar uyarınca hizmet etmek sorumluluğunda olduğunu beklemek… Ve yurttaşın elektronik posta adresi var mı - yok mu dert değil hükümete; olsaydı… Madem ki hükümet öyle istiyor, elektronik posta adresi edinsin, bulsun, başkasından yardım istesin; ne hali varsa görsün… Yurttaş devlet için vardır; devleti yöneten hükümet istedi, yurttaş yapmak ve yerine getirmek zorundadır.
Sonra, seksen yaş üstü yurttaşlara aşılamada öncelik verildi ve aşı olmak için hükümetin ilan ettiği beş merkeze gitmeleri istendi… Bu yaş grubundaki kişilerin hareket yetenekleri nedir, yataktan çıkabilir mi sormadı… Yurttaş devlet için vardır; hükümet emreder, yurttaş da bir yolunu bulsun ve devletin çağırdığı yere gitsin… Ayrıca, “Aşı merkezlerine gitmesi gereken kaç kişi var bu yaş diliminde ki hükümet ona göre aşı dağıtımı yapsın?” konusu da hükümetin üzerinde duracağı konulardan değil… Sonunda da, Girne’ye gönderilen aşı miktarı her gün yetersiz kalıyor.
Halbuki belediyelerin yaşlılara hizmet birimi var, beldenin altmışbeş yaş üzeri yurttaşları büyük oranda bu birime kayıtlı ve bazı sağlık hizmetlerini evlerinde alıyor. Hükümet uygun aşı merkezlerini belirledikten sonra özellikle yüksek riskli yaş grubunun aşılanması işlerini belediyelere bıraksa, hem plates hocasından önce yaşlılar aşı olabilecek, hem de yaşlıların aşı merkezlerine ulaşması belediyeler marifetiyle düzenli olarak sağlanacaktı. Ve aşı merkezlerinde yığılma, bu soğuk havalarda uzun saatler sıra bekleyen yaşlılar da olmayacaktı. Ama olamaz; merkezi siyasi yönetim, kendi hakkını yerel siyasi yönetimlere devretmeme hakkını kullanmayı tercih eder. Yurttaş hükümetin kaprisi yüzünden ezilmiş, hükümete ne?!
Bir de belediyeler bütçesinden de kesinti yapmaya karar verdi ya hükümet, halden anlamaz demektir; sevseydi anlayacaktı… Kendi gelirleri azalınca hükümet verdiği hizmetlerin ve topladığı harçların fiyatlarına zam yapabiliyor ve bütçesini toparlayabiliyor. Ya belediyeler? Yapacağı zamlar Bakanlar Kurulu onayına tabi; isterse onaylar ve onaylamadığında belediye bütçesinde oluşacak açık da hükümetin derdi değil… Bütün bunlar toplumsal sağlık için yaşanan seferberlik döneminde oluyor ve hükümet, yerel yönetimleri ısrarla devre dışı bırakıp, kendi rol kesmeye çalışıyor. Ve yüzüne-gözüne bulaştırıyor… Umurunda da değil ama… Örneğin, diyebiliyor ki “Plates hocasına öncelikle aşı yapmak yanlış oldu, bir daha olmayacak”… İlgiliye ceza verilmesi de yurtaşın sorgulayacağı bir konu değil, o kararı vermek ‘hakkı’ siyasi gücü kullanan hükümetindir. ‘Sorumluluk’ mu?! Yok onlarda öyle bir kavram…
Akıl var, mantık var ve imkanlar var… Merkezi siyasi yönetim yerel siyasi yönetimlerle pandemi sürecinde olsun işbirliğine girme ve onların imkan ve kabiliyetlerini değerlendirme aklını kullansa, hiçbir kaynak israfı olmadan sonuca gidebilme mantığının başarısını kazanacaktı… Yerinden yönetimin yurttaşların hayatını ne kadar kolaylaştıracağı bu pandemi sürecinde uygulamaMAlı olarak anlaşılmıştır, görülmüştür. Bu makus talihi değiştirebilecek olan da sol siyasettir; onların ideolojisi siyasi gücü, özelde emek ve genelde de tüm halk katmanları için bir sorumluluk olarak tanımlar. Bunu ileri götürmek için demoktarik kavgayı vermesi gerekenler de bu ideolojinin yerel yöneticilerdir.
Pandeminin toplumsal bir öğretesi de bu olsa keşke…