“Paramal’dan bir insaniyet hikayesi…”
Bir okurumuz, Birgül Kılıç Yıldırım’ın babasına yardımcı olan ve kendisine savaşın içerisinde süt getiren Kıbrıslırum’u aramakta oluşuna ilişkin kaleme almış olduğumuz ve bu sayfalarda geçtiğimiz günlerde yayınladığımız öyküyü okuduğunu belirterek, Paramal’dan yine bir insaniyet hikayesi paylaşmak istediğini söyledi.
Okurumuz şöyle yazdı:
“Birgül Kılıç hanımın hikâyesini şimdi okudum...74’te biz de köyümüz Kukla’dan İngiliz üslerine gitmiştik... Köylümüz bir aile de dağdan kaçarken kocası esir alındıydı... Kadın iki çocuğuyla beraber bizimle Paramal’da kalıyordu...
Kadın köyden kaçarken yüklü miktarda para ve altınlarını bir yastık yüzünün içine koyup 8 yaşındaki oğluna da yerini gösterip bir taş duvar içine saklamıştı...
Ateşkes olunca bazı Rum köylülerimiz Paramal göçmen kampına gelip Türk köylü arkadaşlarıyla görüşmeye, bir ihtiyaçları var mı diye sormaya başlamıştı...
Bu kadının da kocasının Rum arkadaşı da gelmişti...
Kadının kocasının esir olduğunu öğrenince - ki adam çobandı ve davarını Rum arkadaşına emanet etmişti - kadına “Bir ihtiyacın var mı? Sana para vereyim” deyince kadın ondan rica etti, duvarın içine sakladığı para ve altınları getirsin...
Adam para ve altınları gidip aradı ama bulamadı...
Kadın dedi ki “Oğlum da yerini bilir...”
Adam “Tamam” demiş “ver bana oğlunu, saklayım arabaya götüreyim da bulalım...”
Adam çocuğu aldı gitti...
Herkes kadına “Niye erkek çocuğu verdin adama güvendin ama ya çocuğun başına bir şey gelirse?” diyordu.
Adam çocuğu saman torbalarının içine saklayıp köye götürdü ve paralarla altınları buldular… Ertesi gün de adam çocuğu Paramal kampına getirdi, altınlarla paraları da kadına verdi...
“Senin kocan bana güvendi bin baş davarını emanet etti...” dedi.
Nitekim bir daha köye dönmedik, davar da adama kaldı...
6 ay çadırlarda kalmıştık... Bu süre zarfında adam davardan elde ettiği sütten yaptıkları hellimlerin, norların parasını da kadına getiriyordu...
Kadın şimdi hayatta değil, kanserden öldü... Oğlu hayattadır, Lapta’da oturur.
Kadının kocası esir düştüğünde çok işkence gördü diye Rumlar’dan nefret etti ve kapılar açıldıktan sonra hiç güneye geçmedi.
Başka bir akrabam da var, onlar da davarlarını bir Rum’a bıraktılardı… Kapılar açılınca görüştüler… Babaları, anneleri öldü ama yeni genç nesiller görüşmeye devam ediyorlar…”
“Ambarena’dan görüntüler…”
Bir okurumuz, Lurucina’da bazı “kayıplar”ın Ambarena bölgesinde gömülü olabileceği yönünde geçtiğimiz günlerde yazmış olduklarımızı okuduktan sonra, bu geniş arazinin çeşitli açılardan fotoğraflarını bize gönderdi ve Ambarena bölgesine ilişkin araştırmalarımıza yardımcı olmak istediğini söyledi.
Sözkonusu okurumuz, bir de harita göndererek, üzerine iki ok işareti koyarak köye giden yolu gösterdi ve daire içine alınmış alanın Ambarena bölgesi olduğunu, silik çizgi ile belirgin çizginin ise köyün dere yatağı olduğunu kaydetti. Okurumuz, “Yağmur sularının bu dere yatağından Ambarena’ya taşındığını, eskiden Haziran ayına kadar derenin aktığını, bunun incecik bir derecik olduğunu” hatırlattı.
Okurumuza bu değerli çabaları için çok teşekkür ediyoruz…
Okurumuz ayrıca, Lurucina’ya sığınan ve Lurucina’da polis karakolunda kalan Kıbrıslırum Adamos’un soyadının Pandelidis olduğunu da yazdı. Adamos Pandelidis’in başına neler geldiğini bilen okurlarımızı, isimli veya isimsiz olarak beni aramaya davet ediyorum…
Kıbrıs’a futbolu getiren adam: İngiliz Okulu kurucusu Newham…
“Η ΛΕΥΚΩΣΙΑ ΤΟΥ ΧΤΕΣ - YESTERYEARS OF NICOSIA”, “Lefkoşa’nın geçmiş yılları” başlıklı sosyal medya sayfasında Paola Theodulu’nun paylaştığı resim, gerçekten tarihi bir resim… Kıbrıs’a futbolu getiren adam olan İngiliz Okulu kurucusu Canon Frank Darvall Newham’ı gösteriyor… Fotoğraf, 1902 yılında çekilmiş…
Bir Anglikan papazı ve eğitimci olan Newham, İngiliz sömürge döneminde Kıbrıs’ta eğitimi idare etmekten sorumluymuş ve Lefkoşa’da İngiliz Okulu’nu kuran da oymuş… Newham, Kıbrıs’a futbolu getiren adam olarak da tanınıyor… Kendi döneminde futbol, Hokey ve Kriket sporlarını adaya tanıtmış…
Kıbrıs’a gelmeden önce Kudüs’te çalışırken, Jozefin Ambroise’la tanışmış – Latin kökenli bir Kıbrıslı olan Jozefin Ambroise, Kudüs’te Fransız Lisesi’nde müzik öğretmenliği yapmaktaymış…
Josefin Kıbrıs’a döndükten sonra, Sömürge İdaresi de tayini çıkan Newham’a ilk polis bandosu kurulması görevini verince, Newham, Kudüs’te tanıştığı Josefin Hanım’ı arayarak, ondan polis okulunda müzik öğretmenliği yapmasını istemiş.
Paola Theodolu’nun paylaştığı bu fotoğraf, orijinal bir fotoğraf çünkü Newham bunu Paola’nın dedesine armağan etmiş…
Newham, Girne’de vefat etmiş ve Girne’deki İngiliz mezarlığında gömülü imiş…
Bugüne kadar hiçbir futbol kulübünün Newham’ın adını andığını duymadık, mezarını ziyaret edip bir “teşekkür” mahiyetinde bir çiçek koyduklarını da duymadık… Adam, futbolu Kıbrıs adasına getirmiş ama adı unutulmuş, unutturulmuş…
Paola Theodolu’ya bu resmi ve bu değerli bilgileri paylaştığı için çok teşekkür ederiz…
Bir zamanlar Girne Kapısı Meydanı…
Mehmet Kaynak arkadaşımız, kendi sosyal medya sayfasında olağanüstü bir fotoğraf paylaşıyor: eski Girne Kapısı Meydanı bu…
“Arkadaşlar” diye yazıyor, “ben bu fotoğrafları araştırıp bizlere bırakan ilk kişilerden bulup sizlerle paylaşıyorum… Bana ait değildir… 1957, Ford garaj yakılmadan önce…”
Fotoğrafta ünlü Ford garajı görülebiliyor… Bu garaj, “milliyetçi galeyana” getirilen bazı Kıbrıslıtürkler tarafından “Kıbrıslırumlar’a aittir” gerekçesiyle 1958’de yakılmıştı… Yerine daha sonra bir sinema yapılmıştı…
Mehmet Kaynak arkadaşımıza, bu tarihi fotoğrafı bizlerle paylaştığı için çok teşekkür ediyoruz…
SALI DEVAM EDECEK