1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Parti - Yandaş - Devlet
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Parti - Yandaş - Devlet

A+A-

“UBP tek yürek olmuş” diyor, Başbakanlık!
Başbakanlık basın kanalından, Ulusal Birlik Partisi’nin propagandasını yapıyor, ‘KKTC Devleti.
Devleti partileştirmekten, devletleştirmeye fırsat bulamamışlar onca sene…
O nedenle sokaktaki lambayı yakamıyor, çocukların başına yıkılan sınıfı yapamıyor, kendi kurultaylarına bile sahip çıkamıyorlar.

Başbakan uzaktan atanıyor.
Bakanlar şantajla göreve geliyor.
Hükümet kurulmuyor, kurgulanıyor.

Yine de haklarını yemeyelim bu ülkenin kaynaklarını, imkanlarını, makamlarını tepe tepe kullanıyorlar.
Böylece “sırasını bekleyen” bir kitle yarattılar, hatırı sayılır.

***

Başbakanlık hesabından düştü telefonuma, UBP propagandası!
Kamusal imkanları parti için kullanıyorlar.
Mesaisini, arabasını, benzinini, izaz ikramını…
Özel ilişkilerini bile kamusal imkanlar üzerinden parlatıyorlar, ne kadar dramatik…

“Faturayı Başbakanlığa gönderiniz” diyenlerin ölçüsü çoktan kaçtı.
 

O faturaları Karpaz’daki çiftçi ödüyor aslında, elinde üniversite diploması iş arayan genç ödüyor, gece gündüz yazarkasa başında çıkış saatini gözleyen kasiyer ödüyor; işçisi, memuru hatta yatırımcısı ödüyor.

O faturayı asgari ücretli ödüyor, göç eden çocuklarımız ödüyor, ömrünün son baharında her ay ilaç almak için kapı kapı gezmek zorunda kalan yaşlılarımız ödüyor.
 

İstihdamı yandaşlık üzerinden yapıyor, ihaleleri hatırlılara açıyor, yurttaşlıkları seçerek dağıtıyor, üst kademeyi parti içi hesaplarla dizayn ediyorlar.

Rüşvet ve yolsuzluk uluslararası raporlara yansıyacak kadar meşhur artık…
Partileri için feda ettiler bu ülkenin kendi kendini yönetme ve geleceğine dair kararları kendi iradesiyle alabilme gailesini…
Uluslararası bir düzen istemiyorlar bu nedenle, çünkü kendi düzenleri bozulacak.
Makamları, statüleri, sandıkları ve koltukları, kredileri ve ihaleleri, yandaşları ve akranları, özüyle saadetleri tamamsa umursamıyorlar bile…

***

Ne demek mi istiyorum?
Hani şairin sözü gibi, Bunlar aşımıza, ekmeğimize göz koyanlardır, tanı bunları…”
Tanımamışsan hâlâ…

baea3b2e-690f-4d26-beb0-27eda4aaa5f0.jpg

 


Bir ‘Okul Aile Birliği’ dersi

Unuttuğumuz kimi değerler var; birey sorumluluğu ve hayatı değiştirmek isteği gibi…
Statüko pek çok kitleyi kendine benzetirken, haklı haksız mağduriyette boğuluyor, illaki suçluyor ve bahanelere sığınıyoruz.
“Nasıl ve Neden Olmaz” üzerinde geniş bir uzlaşı var.  En kolayı da imkansızı isteyerek, düzeni korumak…

***

Sevgili Deniz Birinci’nin adanın güneyine dair Okul Aile Birliği deneyimini okudunuz mu?
Bu özel paylaşımın sosyal medya akışında kaybolmasına gönlüm razı olmadı, özetleyerek sayfama almak istedim, çoğaltmak ve çok daha geniş bir kitleye aktarmak için…
Eğitime, eşitsizliğe, aidiyete ve dayanışmaya dair okumaya değer…
Des alır mıyız, sanmam…

Öykündüm, hayranlıkla okudum birkaç kez, sindire sindire…
Bakanı, müsteşarı, vekili de okumalı; müdürü, sendikacısı, muhalifi de…
Öğretmeni de okumalı, öğrenci velisi de!

Yaşadığımız pek çok köhneliğe, sıradanlığa ve vasata bir sebep de çözümlerimiz yerine hep bahanelerimiz olmasıdır ve suçlayacak hep öteki…
Buyurunuz, okuyunuz, okutunuz ne olur…

***

Eylül ayında kızım Lefkoşa'nın güneyinde bir devlet okulunda anasınıfa başlarken, ben kendim de yeni bir deneyime başlamaya karar verdim.
Kızımın çantasından çıkan okul aile birliğinin ilk toplantısına katılamayacağım şeklinde yanıt verdim. Fakat tarih geldiğinde, yine de o toplantıya gitme ihtiyacı hissettim ve bir anda, kendimi birlik seçimlerine aday olarak buldum!
Farklı görevler için pek çok kişinin yarıştığı çekişmeli seçimde tek Kıbrıslı Türk aday bendim.

İş yoğunluğumdan dolayı Başkanlık görevini üstlenmem söz konusu bile olamazdı, o nedenle doğrudan Başkan Yardımcılığı görevine aday oldum. Kıbrıslı Türk olduğumu, ancak tek vatan, tek yurt prensibinden hareketle çocuğumu da iki ana dilli yetiştirmenin benim için önemli olduğuna değindim.

Rakibim olan Kıbrıslı Rum, bir Kıbrıslı Türk'ün güneydeki bir devlet okulunda okul aile birliğine aday olması karşısında jest olarak seçimden çekildiğini açıkladı.
O günden beridir okul aile birliğinin 13 üyesi olarak gönüllülük  esasına dayalı çalışıyoruz.
Bir okul aile birliğinin bu kadar yoğun mesai yapması normal mi bilmiyorum. Bunlar hepsi de full time çalışan insanlar.

Başkanımız kendisi de başka bir okulda anasınıf öğretmeni. Göreve seçildiğinde üçüncü çocuğuna hamileydi. Geçen gün doğuma giderken okulun yıl sonu müsameresinin detaylarını tartışıyordu hâlâ grupta. Doğuma girdi, çıktı, hiç mübalağasız iki saat sonra sene sonunda öğretmenlere ne hediyeler vermemiz gerektiğine dair öneriler sunmaya devam etti... :)

Okul aile birliği olarak sene boyunca ele aldığımız konulara birkaç örnek vereyim. Sınıfların perdeleri güneşi geçirmeyen kalitede değildi, yeniledik. Bahçedeki sahte çim halı çocuklar düşerse parçaları gözlerine girecek şekilde un ufak olmuştu, tamir ettirdik. Çocukların sandalyelerinin arkalarına asıp içine boyalarını koymaları için bezden cepcikler yaptırdık.

Okulda tam gün eğitim alan çocukların yedikleri yemeklerle ilgili şikayetleri değerlendirdik, hizmet alınan catering şirketini değiştirdik. Çocukların öğleden sonra meyveleri tam vaktinde gelmiyor diye bilgi aldığımız anda müdahale ettik. Tabii her ay hangi öğrenci kaç para yemek parası ödemek zorunda, tek tek hesabını tuttuk ve velilerden o parayı toplayıp catering şirketini ödedik. İhtiyaçlı çocukların masraflarını okul aile birliği olarak biz üstlendik.

Çocuklar için çeşitli aktiviteler de düzenledik. Mezuniyet töreninde öğretmenleri nasıl onurlandıracağımızı planlıyoruz.
Ha bir de tam gün eğitim 1 Haziran'da sona eriyor, oysa okullar 22 Haziran'da kapanıyor. Aradaki 20 gün boyunca velilerin sorun yaşamaması için tam gün eğitimi devam ettirecek şekilde öğretmen ayarlaması yapıyoruz.
Bir de gönüllülük esasına dayalı okulun bahçesini boyadı okul aile birliğimiz yenile. Okulda herhangi bir eksik aksak yok. Olursa anında haberimiz oluyor. Ve de anında müdahalemiz.

Okul aile birliğinin ne kadar mühim bir güç olduğunu ben daha yeni öğrendim. Ve anladım ki, eğer biz istersek, en imkansız görünen şeyler bile mümkün olabiliyormuş...
Bu arada, 12 Kıbrıslı Rum'un arasında tek Kıbrıslı Türk olmak nasıl bir şey diye merak ederseniz, cevabım kesinlikle pozitif...

img-5487.jpg

Bu yazı toplam 2080 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar