PASAPORT
Uzun zaman olmadı…
Daha 10 yıl önce, değil Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu almak, almaya teşebbüs etmek bazılarına göre ağır bir suçtu.
Geçirilmeye çalışılan meşhur Pasaport Yasasıyla, “Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu alan, almaya teşebbüs eden
Uzun zaman olmadı…
Daha 10 yıl önce, değil Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu almak, almaya teşebbüs etmek bazılarına göre ağır bir suçtu.
Geçirilmeye çalışılan meşhur Pasaport Yasasıyla, “Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu alan, almaya teşebbüs eden ya da tasarrufunda bulunduranların 5 yıla kadar hapsi” isteniyordu.
Çok değil daha 10 yıl önce, Güney’e geçmek için çok özel bir izne ihtiyaç duyuyordunuz. Bu izni talep etmek de öyle kolay kolay herkesin yapabildiği bir şey değildi. İzin istemek bile yürek isterdi.
Daha 10 yıl önce, Güney Kıbrıs ile telefonda görüşmek için BM’nin özel hattını aramanız, meşgul çalmadığı ender zamanlarda numarayı verip bağlanmanız gerekirdi.
Ve bilirdiniz ki, o telefon da mutlaka dinlenirdi.
Nerdeyse pencereden bakıp gördüğünüz şehrinizin diğer yarısıyla değil yüz yüze görüşmek, telefonda konuşmak bile, dünyanın diğer ucuyla konuşmaktan zordu.
Bundan 10 yıl önce, kilometrelerce yol gidip, 100 metre mesafedeki arkadaşınızla Pile’de buluşabilirdiniz ancak.
Sıkı bir kimlik kontrolü sonrasında.
Bazen saatler süren uzun aramaların ardından.
Bundan 10 yıl önce, UBP iktidardaydı.
Cumhurbaşkanı Eroğlu, Başbakandı.
Geçtiğimiz gün Politis’de yer alan ilginç bir haber, gündem oldu şimdi Kuzey’de. Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun kızı, Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportunu kaybetmiş İngiltere’de. Rum Lider de torpil geçmiş dostuna, pasaportu bir hediyeyle birlikte, Eroğlu’na vermiş. İşte bu mutlu kare Politis’de yer aldı, geçtiğimiz gün.
Bundan 10 yıl önce vatan hainliği ile eşdeğer tutup, Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu alınmasını yasaklayan bir siyasetçi olarak Eroğlu’nun bu karede yer alması, şüphesiz ki, ayrı bir anlam taşır.
Ama aslında 10 yılda yaşanan dönüşüme de son derece çarpıcı bir örnektir, bu.
Ve savaşlarla düşmanlıkların sonsuza dek süremeyeceğine, aslında kimsenin buna gücü yetmeyeceğine dair de bir kanıttır.
Sırf dün soğuk savaş zihniyetiyle yaratılan düşman üzerinden siyaset yürüten biri, bugün farklı bir çizgide diye bu değişimi eleştirmek, ki aslında bu haberin her iki tarafta da anlamı bu, kesinlikle doğru değil. Aksine, bu değişimin içselleştirilmesi dolayısı ile bu siyaseti üretenlere teşekkür etmek, buna ayak uydurduğu için de Eroğlu’nu takdir etmek gerekiyor.
Hayatın doğal akışı, kendi çıkar dengeleri üzerinden yeni bir yaşam kurdu.
Çözüm istenciyle başlayan irade, sınır kapılarının kontrollü açılışını beraberinde getirirken, AB vatandaşlığının somut cazibeleri, eskiden olduğu gibi sadece üst düzey birkaç önemli şahsiyetin özel hamlelerle aldığı pasaportu, yasal bir hak kapsamında herkes için ulaşılabilir kıldı.
Bugün hala telefon konuşmalarında mobil şirketler ortak çıkar dengelerini birleştiremeseler de hayatın kendi doğal akışı, BM’nin sürekli meşgul çalan hattını ortadan çıkardı.
Dün müzakerelerin varlığından bile rahatsız olan bir siyaset, bugün müzakere masasının kaderini belirliyor, dahası devamı için irade ortaya koyuyorsa, bunda çözüm siyasetinin gücü vardır.
Bundan 10 yıl sonra da bugün ve yarın çok güçlü olacak bir siyaset yönetecek bizi.
Ya çözüm sürecinde daha ileriye, belki bugünleri de o günler gibi uzaktan hatırlamaya doğru gideceğiz ya da daha geriye.
Dün AB vizyonu ve çözüm siyasetine yeni bir siyaset üreterek cevap bulamayan bir anlayış, nasıl bugün o siyasetin bekçiliğini yapıyorsa, bölünmüşlük de ayrı düşmanlıklar, ayrı kamplaşmalar yaratıp, bir taksim siyasetinin bekçiliği de kalabilir çözüm siyasetçilerine.
Hayat dinamik, zaman geriye doğru akmaz desek de iyi düşünmek lazım
Dün ortaya koyduğumuz irade, dün ortaya koyduğumuz inat ve istenç, dün ortaya koyduğumuz bugünü belirleyen siyaset, bugünü belirlediği gibi, bugün ortaya koyduklarımız da yarını belirleyecek.