Pasaport ve KOP...
KKTC’de insanların piskolojisini bozmak için egemen güçler ellerinden geleni yapıyor. Amaç? Toplumu baskı ve bilinç altında tutarak hareket alanını kısıtlamak. “Kıbrıs Cumhuriyeti” pasaportu süreci de şu anda KOP süreci gibi uzun ve yorucu bir yoldu. Sonuç? Alan memnun satan memnun.
KOP sürecini tekrar tekrar tartışmaya gerek yoktur. KTFF yerinde bir adım atmış ve dünyada herkes nasıl futbol oynuyorsa, Kıbrıslı Türklerin de bu modelle hareket etmesini arzulamıştır. Bu arzu FIFA başkanını bile iştahlandırıp dünyanın bir ucundan mesaj göndermesini sağlamıştır.
Peki, FIFA başkanı kim? Ekonomi anlamında dünyanın üçüncü büyük sektörünü yöneten kişi.
Hafızamızı lütfen zorlayalım! Bir zamanlar “Kıbrıs Cumhuriyeti” pasportunu alanlar hainlikle suçlanmış tehtidler havada uçuşmuştu. Bazı gazeteci arkadaşlarımıza davalar açılmıştı. Devletin elden gittiği, Ruma yama olduğumuz söylenmişti. Hatta sırf “Kıbrıs Cumhuriyeti” pasaportu alanlar için vatandaşlıktan çıkartılmak kampanyası başlatılmıştı. 2003 tarihinde kapılar açıldı. Bizlere küfür ve tehdit edenler, yerin dibine sokanlar, “gavur” diyenler bir de baktık ki, bizlerden önce alışveriş yapmışlar! Bizden önce pasaport almışlar! Bunlarla da kalmayıp bizlerden önce dostluk kurmuşlar.
KKTC’deki egemen güçler, KOP sürecinde de bayatlamış ayni taktiklerlerle insanların piskolojilerini bozarak ışığı olmayan bir tünelde yürümenin daha sağlıklı ve mantıklı olduğunu söylüyor. Halbuki, ayni kişiler “KKTC’yi yaşatacağız” derken, Kıbrıs konusu için masaya oturduğunda “tek egemenliği” kabul edip federasyon çatısını görüşmeye başlamak için metinin altına imza koyabilmiştir.
Şu bir gerçektir ki, Saray ve Serdar Denktaş tarafından yazılıp çizilen tüm senaryolar FOS çıkmıştır.
Demirören’in Kıbrıs ziyareti, KTFF’nun hiçe sayması, Saray ve Serdar beyin buna seyirci kalması, Serdar beyin Türkiye ziyareti, beyanatları, Türkiye ziyareti sonrası adamızdaki yaptığı basın toplantısı, TFF’nin FIFA’ya gönderdiği talihsiz mektup, KTFF’nin onurlu duruşu, KTFF’nin FIFA’ya gönderdiği tarihi mektup, Serdar Denktaş’ın futbol ailesi için yaptığı “darbe” girişimi... Tüm bu olayları alt alta koyup topladığımızda karşımıza pasaport almadan önceki Kıbrıs Türküne yapılan piskolojik baskı ve tehtidin bir benzerini görürüz.
Evet, kapalı bir toplumuz ve tanınmamışız. Ancak geçmişteki gibi dünyadan uzak değiliz. Bu yüzden Saray ve Serdar Denktaş’ın KTFF için düşünceleri, yapılan açıklamalar, tehtidler, kendi kurumlarına sahip çıkmamaları, “ben devletin üzerindeyim ve benim sözümün dışına çıkılmaz” mantığının bir göstergesidir. Saray ve Serdar Denktaş’ın söylemleri artık geçmişteki gibi rayting yapmaz, mide doyurmaz. Bir zamanlar “öcü” gösterilen pasaportlar, bir çok ailenin hayatını, gencimizin geleceğini kurtardığı gibi, FIFA’ya başvuru, KOP’la birleşme de bir çok gencimizin yeni yol haritası olacaktır. Bu birleşmeden korkanlar, KOP’taki haklarımızı geri almayı arzulamayanlar, gençlerimizin uluslararası alana nasıl açılacağını ortaya koymalı ve ispatlamalıdır. Aksi halde, HAMASET siyasetçisi oldukları tarihler boyunca hep yazılacaktır.