1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Paskalya Adası ve insan
Paskalya Adası ve insan

Paskalya Adası ve insan

Şimdi turistlere hizmet veren 3 bin Şililinin evi konumunda, ağaçsız, neredeyse hayvansız, ağaçsız ve bitki örtüsüz bir ada Paskalya… Bu 3 bin kişi arasında adanın yerlisi denilebilecek insan sayısı ise sadece 150. Çoğu zaman dümdüz, kıraç, yalnız bir ada

A+A-

ulas-gokce.jpg

Ulaş Gökçe

Büyük Okyanus’un ortasında bir ada var: Paskalya. Kıbrıs adasından 50 defa daha küçük Paskalya, bağlı olduğu Şili’ye 3500 kilometre uzakta bulunuyor. Karaya en uzak adaların başında geliyor. Daha 800 yıl evvel bu adada neredeyse 20 bin insan yaşıyordu. Sık ormanlarla kaplı, binlerce insanın yaşadığı bir adaydı. Şimdi turistlere hizmet veren 3 bin Şililinin evi konumunda, ağaçsız, neredeyse hayvansız, ağaçsız ve bitki örtüsüz bir ada Paskalya… Bu 3 bin kişi arasında adanın yerlisi denilebilecek insan sayısı ise sadece 150. Çoğu zaman dümdüz, kıraç, yalnız bir ada… Her şey ihtiyaçtan fazlasını istemekle ve gösterişle başladı.

İHTİYAÇ FAZLASI

Bir zamanlar Avusturalya tamamen ormanlarla kaplıydı. Kıtanın yerlileri, sürdürülebilir ama zahmetli tarım ve avcılık yerine daha hızlı verim getiren çevreyi hedef alan bir yaşam biçimiyle çoğunluğu çöl olan bir kıta yarattılar. Oberjinler “balta girmemiş” ormanları yakarak av alanlarına ulaşımı genişlettiler, av hayvanlarını belli bir yere sıkıştırmak için toprakları yaktılar… Sonuçta birbirine bağlı tüm doğa kıtada çöktü…  Beslenme alanları yok olan hayvanların türleri yok oldu, onlarla beslenen diğer hayvanlar yok oldu, insan azaldı, insan fakirleşti, insan ve doğa perişan oldu. Tazmanya’da ise dengeli avcılık ve tarım (ürün toplama) bölgenin doğasının tümden korunmasına yol açtı.

Pax Romana yani Roma Barışı kavramı imparatorluğun refah ve göreceli huzur dönemini anlatır. Ama bu dönem başta İtalya ve İspanya olmak üzere çok geniş bir coğrafyada doğanın tamamen tahrip edildiği dönemdir. Muhteşem meşe ormanlarıyla kaplı binlerce kilometrelik alanlar bu dönemde otlaklık ovalara dönüştü. Aynı süreçler daha da ahir Çin topraklarında da yaşandı. Ancak teknolojinin gelişimiyle birlikte insanlık bu topraklarda yok olmadı. Teknolojiyle yok olmadı ama nükleer silahlı, nükleer santralli, nüfusun durmadan arttığı bu yeni teknolojik dünyada insanlığın tümden yok olması için tüm şartlar hazırlandı.

AĞACI KESİP MEYVE TOPLAMAK!

Tüketim toplumu veya aşırı tüketim, eşyacılık yani kabaca söylemek gerekirse insanın ihtiyacından çok tüketimi, insanın statü ve iktidar için mal ve zenginlik biriktirmesi sadece kapitalizmin ortaya çıktığı dönemin kavramları değil. Bugün sokakta dolaşan vatandaşın atası, şempanzeden akıllı insan olmaya adım atınca her zaman meyvelerini yediği ağacın kimselerce keşfedilmemiş bir başkasını görünce bunu kendine saklamaya karar verir. Herkesi besleyen ağacın meyvesi kalmayınca onun zamanı gelmişti. Artık bir tek onda meyve vardı ve bu onu diğerlerine göre güçlü kılıyordu. İktidar belki de böyle oluştu. Ağacın üstüne çıkıp meyveleri tek tek toplamak zahmetli, ağacı kesip tüm meyveleri bir anda toplamak fikri cezbedici gelince ise kapitalizme ve insanlığın sonuna doğru ilk adım atılmış oldu.


PASKALYA’NIN SONU

1722’nin bir paskalya gününde keşfedilen Paskalya’nın Papa Nui dilinde adaya pek çok isim verilmişti. Ama en bilinen ismi Te-Pito-o-te-henua yani Dünyanın Merkezi’ydi. Milattan önce 1200 yılında insanların yerleşimine tabi olan bu ada tümden palmiye ağaçlarıyla kaplıydı, fauna ve florası zengindi. Adaya yerleşenler yanlarında sıçanları getirdiler. Bu sonun başlangıcıydı. Daha sonra balıkçılığı, avı, basit tarımı keşfettiler. Bunun için ağaçları kesmeye başladılar. 14. yüzyılda adadaki palmiye ağaçları tamamen yok oldu. 15. yüzyılda ise adada hiçbir ağaç kalmadı. Böylelikle karadaki av hayvanları azaldı veya tümden yok oldu, sıçan saldırıları arttı, balıkçı kanosu yapacak imkân kalmadı, ağaçların yok olmasıyla toprak verimsizleşti. Ada sakinleri deniz kıyılarında bulduklarını yemek zorunda kalıyorlardı. 15. yüzyıldan itibaren adada, açlıkla birlikte insan eti yeme olayları da görülmeye başlandı. Ada 18. yüzyılın başında batılılar tarafından keşfedildiğinde açlık yaşayan, savaşlardan bitap düşmüş haldedir. Doğanın korkunç bir gaddarlıkla sömürülmesi sonucunda korkunç bir felaket adasına dönüşen Paskalya sadece bununla tanınmamaktadır. Adanın bu duruma gelmesindeki temel etkenlerden biri de Moai ismi verilen taş fetiş heykelleridir. 3 ila 12 metre yüksekliğinde, 5 ila 14 ton ağırlığındaki bu taş totemler uzun süre adadaki iktidar savaşlarının bir aracıydı. Moai demek güç, düşman üzerinde üstünlük, düşmanı korkutma ve “cemaat” üzerinde tahakküm demekti. Az nüfuslu küçük bir ada için Moai’lerin yapımı ve dikimi korkunç zahmetli ve masraflı bir uğraştı. Moai’ler için on binlerce ağaç katledildi, binlerce kişi bu tapınma unsurlarının yapımı ve dikilmesi için çalıştı. Sonuçta çölleşmiş bir adada koskoca anıt tanrılar ile açlık çeken bir halk baş başa kaldı. Artık teknolojinin, yani uygarlığın gelişmesi için elde araç yoktu. Taş tanrılar zamanla iktidarın, haşmetin anıtı olmaktan sefaletin ve felaketin sembolü haline dönüşmüşlerdi. Avrupalıların adayı keşfetmesinin ardından Paskalya adasının dertleri sona ermedi, tam tersi daha da arttı. Avrupalılar adalıları kıtaya taşıyarak köle olarak kullanmaya başladı ve ada neredeyse tümden insansız hale geldi. Paskalya bugün artık sadece bir turizm merkezi. Arsızlık, iktidar, doğayı hor görmenin merkezi.

AYNI YOLU YÜRÜYENLER

Dev taş tanrılar bu adada geceleri, tıpkı yüzyıllar öncesi gibi yeniden canlanıyorlar. Ama artık dosta güven, düşmana korku vermek için değil. Uzak, çok uzak, okyanusların ötesindeki başka adalılara hüzünlü hikayelerini anlatmak için canlanıyorlar artık… Kendilerine büyük, çirkin, korkunç taş anıtlar diken, doğayı hor gören, dağları taşları anıtlar için parçalayan, parçalayıp çocuklarını kurban eden, azla yetinmeyen, tükettikçe kendini tüketen, savaşan, uzaklardaki başka adalılara sesleniyorlar. Belki bizim gibi yapmayın diyorlar. Belki de aynı yolu yürüyenler farklı yere varamaz diyorlar.

Bu haber toplam 5585 defa okunmuştur
Etiketler :
Adres Kıbrıs 293 Sayısı

Adres Kıbrıs 293 Sayısı