Patlayan balonlar
Covid-19 denen toplu iğne aslında tüketim, bireyci menfaat ve para hırsıyla üflenmiş pek çok balonu patlattı.
Önemli bir yüzleşme yarattı.
* * *
Birkaç örnek verelim mi?
Çok da uzak olmayan bir zamanda marketlerin belirli saatlerde kapanmasını konuşmuştuk.
İşçi dostu bir önermeydi bu...
Kıyamet kopmuştu!
Bir ileri, iki geri adım atıldı.
Öyle ya kimilerine göre orada çalışanlar “insan” değil “makine”ydi adeta (!)
* * *
“Olmaz” denilen oldu.
“Bu zamanda imkansız” denilen başarıldı.
Yıllar yılı gece saat onlara kadar çalışan marketler bal gibi de erkenden kapandı.
Kimseler de ne susuz kaldı, ne ekmeksiz!
* * *
Peki inşaatlar?
Asla duramazdı (!)
Hele hele mağazalar…
Bu devirde hiçbir saat kapanamazdı (!)
Casinolar her akşam açık olmalı, fabrikalar sürekli çalışmalı, sanayi yedi yirmi dört sömürmeliydi (!)
Hepsi de kapandı.
* * *
Nasıl unuturuz, 1 Mayıs İşçi Bayramı’nda tek bir gün işyerlerini kapatmanın ne kadar büyük tepkiler gördüğünü...
İnsanlar gece gündüz sabah öğle çalışmalı, rekabet etmeli, patronlar kazanmalıydı (!)
Maliye’nin kasası dolmalı, ‘maaşlar ödendi’ üzerinden siyaset köpürtülmeli, ‘asgari ücret’ özeldeki işçiye törenle sunulmalıydı.
Covid-19 iğnesi tüm bu balonları patlattı.
“Tüketim toplumu” üretmeyi keşfetti yeniden, ekmek pişti evlerde, eski iskemleler boyandı, saçlar kesildi, turşular kuruldu.
* * *
Bir başka efsane “kamuda personel yetersizliği var” üzerinden şişirilmişti.
Aslında bunun da doğru olmadığı görüldü.
Evet, kimi alanlarda ‘işçi’ ya da ‘uzman’ eksikliği hissedildi.
Ancak kimi kurumların kapalı ya da açık olması, kimi insanların tümüyle evinde kalması fark edilmedi bile!
Ne kadar fazla ve gereksiz ‘amir, şef, üst’ yaratıldığı da görüldü.
* * *
Peki şimdi eski normale aslında anormale dönerken, insan haklarına yaraşır ve üreten yeni bir “çalışma düzeni” kurulabilme umudu var mı?
Sanmam!
* * *
Neler olabilir yüksek sesle konuşalım.
- Marketlerin çalışma saatlerini 20:00 ile sınırlandırabiliriz.
- Örneğin her perşembe, öğleden sonra tüm özel sektöre ‘tatil hakkı’ verebiliriz.
- Pazar günlerini yeniden tatil yapabiliriz ve o gün, öğlene kadar yalnızca ‘mahalle bakkallarını’ açık tutabiliriz.
- Cafe, restoran, taverna, meyhane gibi eğlence mekanlarını haftada bir pazartesi akşamları kapatabiliriz.
- Haziran’dan Eylül’e olağanüstü yaz sıcağında saat birden üçe kadar öğle arası ilan edebiliriz.
- Plajların tümünde (oteller de kapalıyken) halkın erişimi için ayrı giriş - çıkışlar düzenlenmesini zorunlu yapabiliriz.
- Kamuda çoklu mesai ile kimilerini sabah kuşağında, kimilerini akşam üzeri çalıştırarak, kamu hizmetini tüm güne yaygınlaştırabilir, üretimi artırabiliriz.
- Amir-müdür-şef fazlalığı yerine, hizmet ve çözüm üretecek insan ihtiyacını belirleyebiliriz.
- Tam da şimdi işsizlik tehlikesi böylesine güçlü dururken, kamuda ikinci iş yasağını hiçbir ödün vermeden ve sıfır toleransla uygulayabiliriz.
* * *
Elbette ‘yeni bir düzen’ yaratmanın bedeli vardır.
Öyle genelleyici temennilerle olmaz.
Kimi somut önermelere ve sistemin defolarını kaşımaya ihtiyaç vardır.
Tüm bunlar siyasi irade, cesaret, kararlılık ister.
Biliyorum hele de seçim varsa hep bir “ama”sı vardır siyasilerin, toplum da bunu çok güzel kullanır.
* * *
Tüketim çılgınlığına dair iyi bir yüzleşme oldu, pandemi!
Umalım ki erken unutulmasın...
İyileşelim!
Dedim ya, sanmam…
Çünkü bu ülke aslında yıllardır büyük bir ‘hastalıktır.’