1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Patronlara değil topluma kazandıran turizm!
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Patronlara değil topluma kazandıran turizm!

A+A-

Sizlere, Kıbrıs’ın güneyinden bir yeri, Protaras’ı anlatacağım.
Bir turizm şehri nasıl yaratılır, gördüm, öykündüm.
Adanın kuzeyine bakarak, burada başarılamayan, orada nasıl başarıldı, çok daha çok daha iyi kavradım.
Turizm hileyle olmaz, memleket sevgisi ister önce…

Yüzlerce otel var, sahil boyunca…
Kumsalda binlerce insan…
Tek bir otel bile plajın “sahibi” değil!
Özel mülkiyete dönüştürülmedi denizler…
Kumsallar herkesin, şölen gibi…
Turistler de aileler de işçiler de herkes birlikte kullanıyor plajları…
Kimse de bitlenmiyor, iğrenmiyor, eksilmiyor…

 

Yürüyüş yoluyla ayrılan plaj

Otellerle plaj arasında ahşap yürüyüş yolu var, kıyı boyunca uzanıyor, kimi yerlerde taş yollara bağlanıyor, özel mülkiyetle kamusal alanı birbirinden ayırıyor. Plajdan belediye sorumlu, oteller değil… Cankurtaran kuleleri, görevliler, duşlar, şemsiyeler, şezlonglar, hepsi belediyenin yönetiminde… Kumsalda kurulu stantlar yerli üreticilere gelir imkanı yaratıyor. Yabancı turist de memnun bu geleneksel dokudan, yerellikten…

Otel müşterisi de basamakları iniyor, herkes gibi plaja yürüyor, giriyor, serinliyor, oteline geri dönüyor. Hem şehirden ulaşmak mümkün kumsala, onlarca ayrı girişi var, halkın erişimine açık, hem de otellerden… Oteller çok yıldızlı diye kıyıları halktan ayırmıyor, kendi mülküne geçirmiyor, kapsamıyor.
 

Başarı öyküsü: Kişiler değil ülke kazanıyor

Kıbrıslı Rum toplumu savaşın yitirenidir.
150’yi aşkın otelini kaybetmiştir, en parlak sahil kasabalarını, Girne’yi, Karpaz’ı, Maraş’ı...
Yeniden tasarladılar, çok daha iyisini yaptılar şimdi...

Kıbrıslı Rum toplumu savaşın yitirenidir, Kıbrıslı Türkler ise ganimetçisi…
O yanda yeniden yaratıldı ne kaybedilmişse, bu yanda hazır bulunanlar üleşildi, çürütüldü, batırıldı.
Temel fark şu: 1974 düzeni kuzeyde seçili bireyleri ihya etti, güneyde ise gelişme, yatırım, üretim topluma yayıldı.
 

Casino yok

Varosha yani Maraş’ta 45 otel ve 60 apartman tipi otel bulunuyordu.
Tümü “savaş esiri” oldu.

İşte hem Ay Napa hem de Protaras, Maraş’a alternatif olarak yaratıldı.
Protoras, Ayia Napa'ya göre daha sessiz ve güvenli…
Ay Napa çok daha çılgın, gürültülü, uçuk…
İkisi de turist kaynıyor.
Protoras’a Kıbrıslı aileler de gidiyor fazlaca…

Adanın kuzeyine bir senede gelen toplam turistten daha fazlasını bu iki şehir ağırlıyor.
Ve dikkat: Casino yok!
Hani diyorlar ya “kumarhane olmadan olmaz…”
Yalnızca sahiplerine kazandıran bu büyük turizm yalanı yerine, ülkenin bütününe kazandıran, esnafın yüzünü güldüren, üretimi ve yerel istihdamı geliştiren, toplumcu bir turizm stratejisi izlenmiş, gerçek bir katma değer yaratılmış.  
Cafeler, barlar, restoranlar, seyyar satıcılar, el emeğini pazarlayanlar, yerli üretim stantları ve insan kaynıyor şehir… Yarım saatte bir otobüsler geliyor, modern, pırıl pırıl… Olağanüstü kalabalığa rağmen tertemiz kaldırımlar.
Kıbrıslı Rum uzmanlar yine de Protaras ve Ay Napa’dan çok daha fazlasını bekliyor, hizmet kalitesini tartışıyor, yerel yönetime destek istiyor, acenteler, havayolları, kurvaziyer şirketleri ile iletişimin güçlendirilmesini öne çıkarıyor.

Kıbrıs’ın güneyinde turist sayısının bu yıl 4 milyonu aşması bekleniyor ki bunların hiçbiri ruletle, pokerle, işgal edilmiş sahillerle başarılmıyor. Denizler parsellenmiyor otel sahiplerine… Kıyılar dağıtılmıyor… Turizm ülkeye kazandırıyor.
protaras-1.jpg


Otelciler Birliği Başkanı Dimağ Çağıner’e çağrım:
‘Gidiniz, görünüz ve sahilleri halka iade ediniz’

Kıbrıs Türk Otelciler Birliği Başkanı Dimağ Çağıner’e çağrım…
Otel yöneticilerini toplayınız, sahiplerini, yatırımcıları ve Protaras’a gidiniz.
Ay Napa’dan geçiniz, Larnaka’dan ve Limasol’dan…
Ve sonra oturunuz, hep birlikte karar alınız, plajları halka açınız.
Anayasa’nın gereği bu!
Sahillerin yönetimini belediyelere devrediniz.

Giriş ücretini kaldırınız tümden…
Özel bir hizmet isteyen varsa, gider, öder ve alır.
Plajlar ile otellerin “mülkiyet” bağını kopartınız…
Otel müşterisi ve halk birlikte kullanabilir plajları, yürüyebilir yan yana, serinleyebilir.

Hani eğer gerçekten “ülkeyi” seviyorsak “kendimizi” değil…
“Olmaz” deniyor ya…
Yerinde görünüz lütfen…
Nasıl da oluyormuş…

protaras-2.jpg


“Sevin be bu ülkeyi biraz”

Lapta Alsancak Çamlıbel Belediyesi, Mare Monte plajını “holding”ten kurtarmaya çalışıyor, bunun için yargıyı zorluyor. Bakanlar Kurulu birkaç farklı karar almış, oteli ve sahili 30 seneliğine kiralamış, halen içinden çıkamıyor, haritalar üzerinden çalışıyor, ne kıyı kalmış, ne eski eser…
Tam da bunları konuşurken, Girne’nin birkaç halk plajından biri de “pazarlanıyormuş” meğer…
Kervansaray!
Denizin içi doldurulmuş, kuzeyi ve doğusu verilmişti zaten… Batısı kaldı… İnsanların denize girebildiği bir avuç koy… İştahlı ve arsız yandaşlar “suyundan da koy” tekerlemesi gibi oraları istiyor.
Girne Belediye Başkanı Murat Şenkul bağırıyor bu kez: Elinizi halkın malı olan Kervansaray’dan çekiniz.

***

“Sevin be bu ülkeyi biraz, gölgesinde oturacağımız ağaç bile kalmadı, hala verme derdindesiniz” diyor Başkan…
En son durumu öğrenmek için arıyorum,
“Bakanlar Kurulu kararı aldılar, sormadılar bile, parseli de yanlış yazdılar, bu haramiliğe izin vermeyeceğiz” diyor.
Özellikle de altını çiziyor: “Bakanlar Kurulu karar alsa ne olacak? Gidecekler! Bu kararlar iptal edilecek, yatırımcının da bunu bilmesi gerekiyor. Belediye bu plajı terk etmeyecek.”

Tapu’daki memurlara da görev düşüyor burada…
Kıyıların peşkeşine dair işlemleri reddediniz!
Yapmayınız.

***

Ulusal” siyaset şimdi değil yıllardır karış karış dağıtıyor bu ülkeyi…
Maalesef farklı dönemlerde gelenler de bu siyasete eklemleniyor; sermaye grupları hem partileri hem de siyasete planlı kattığı insanları avuçlarının içerisine alarak istediği gibi yönetiyor.

***

En büyük talanın ismidir 1974!
Bir yanda Türkiye’den gelen büyük patronlar, beri yanda yerli açgözlüler…
Doymadılar…

kervansaray-murat-senkul.jpg

Bu yazı toplam 4420 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar