Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

PAYLAŞMAK

A+A-

Bir Cumartesi sabahı, kahvemi içiyorum önce.  Bir zamanlar İlhan Berk’in tavsiye ettiği gibi sabaha şiir okuyarak başlıyorum. Bugün Paul Celan okudum mesela… Sonra Türkiye’deki yerel seçimler sonrasında neşelenen sosyal medyaya bakıyorum. Birden Ayvasıl’da öldürülen Ayşecik’in mezar taşı çıkıyor karşıma. İçim bin parça. Babamın bir şiirinde bazı dizeler vardı onunla ilgili. Üniversitede ders vermeye yeni başladığım yıllarda bu şiiri sınıfta Kıbrıslı Rum öğrencilerime okuduğumu anımsıyorum. Ayşecik’in ölüm sahnesine gelince “ Manamu” diye bir ses yükselmişti sınıftan. Etnik kimliğin birbiriyle söyleşi içinde olan çoklu kimliklerimiz arasında ne kadar sahte bir kimlik olduğunu düşündürüyor bu bana. Etnik kimliğe dair yaralar onu önemli kılıp öne çıkarıyor sadece. İnsan olmak, bu gezegene ait olmak çok daha temel bir kimlik. O mezar taşı aslında yaralı çocukluğumuzun, elimizden alınan mutlu bir hayatın mezar taşı. Bu zalim hayatın hikayesi birbiriyle savaşan iki etnik grubun hikayesi değil. Birbirini öldürüp buna destek çıkanlar nüfusun yüzde biri bile değil hesaplandığında. Ama bu bütün bir ülkenin kaderini çizebilmiş.

Ne olursa olsun dünyayı karanlık bir yer haline getirip zulmü öne çıkaranlara yenik düşmemek lazım. Mutsuz olduğumuz zaman bize kötülük yapanları zafere ulaştırmış oluyoruz. Her şeye rağmen hayatın güzelliklerine sahip çıkmak, insanların yüzünü güldürmek, onları gülümsetmek önemli.

Kederli şiirler yazıp insanları üzen şu Neşe’nin dediğine bak diye de düşünebilirsiniz. Kederli şiirler insanları üzdüğü kadar sevindiriyor da bana kalırsa. Şair de benim üzüldüğüm şeye üzülmüş, çektiğim bu acıda yalnız değilmişim diye seviniyorsunuz. Kelimelere dökülmüş bir acıyı sabitleyip onu aşmaya başlıyorsunuz. Bir yası tamamlamadan başka bir aşamaya geçmek çok da sağlıklı değil çünkü.

Kalp kırıklıkları iyileşebilir mi gerçekten? Bunu sorup duruyorum kendime. Sorun, hayatımızda bazı motifleri tekrarladığımız için hep aynı yerlerden kırılıyor olmamız, aynı yaraların tekrar tekrar kanaması…

Acılar paylaşıldıkça azalıyor. Bazen paylaşmaktan korkuyoruz onları. Özelimizin bilinmesini ve bazı zalimlerin elinde daha fazla hırpalanmasını istemiyoruz. Özel alan ve kamusal alan arasına bir duvar çeken bir sistem bu. Kadınları özel alana doğru itip eril bir kamusal alan yaratmanın da önemli bir aracı bu duvar. “Özel olan politiktir” belgisi bu rahatsızlığın ürünü biraz da… Toplumların hikayesi insanların özel hayatlarını etkileyen bir hikâye ama özel hayatlar da toplumları etkiliyor. İkisi birbiriyle sürekli bir etkileşim halinde. Her şey insanın içinde ve başkalarıyla kurduğu ilişkide düğümleniyor.

Politikacılara, kamusal alanda öne çıkan kişilerin özel hayatlarına bakmak onların kişilikleri hakkında bilgi verebiliyor bize. Bunu bilen halkla ilişki uzmanları bazen sahte görüntüler de sunabiliyor bize. Ama insanın bakışları ve yüz ifadesi kolay kolay yalan söylemez. Sahte hikayeler bir yerde ele verir kendini.

Sen özel hayatını gizlediğin müddetçe insanlar sana bir özel hayat hikayesi uyduruyorlar zaten. En iyisi dürüstlükle bu hikâyeyi onlar sunmak değil mi? Kuşkusuz ki mahrem bir alan tutma hakkı var insanların. Bu alanda edebiyat dolanabilir bana kalırsa. İnsana dair hiçbir şey gizli kalmamalı çünkü. Gizli olan acı veriyor. Kendine bu dünyanın en yaralı, en garip insanı sanıyorsun ama edebiyat sana bu yaşadığının başkalarının da deneyimi olduğunu gösterebiliyor.

Şair, yazar birinci tekil şahısta “ben” diye anlatıyor ya bazen; Bu “ben” sensin aslında. Bu konuşan sana benzeyen birinin senin adına konuşması. Birinci tekil şahıs anlatımı küçümsenmeye çalışıldı bir dönem. Birinci tekil şahıs şairin, yazarın bir iç dökümü gibi algılandı. Oysa birinci şahıs anlatımı bir samimiyet anlatımı ve edebiyattaki “ben” şairin, yazarın kendi olamayacağı gibi kendi olduğu noktalarda da bunu aşan bir anlatım.

Kalbi iyi olana, samimiyetle davranana, yalana, hileye başvurmayana bir gün ödülünü verir mi hayat? Bu sorunun cevabının “Evet” olmasını diliyorum tüm kalbimle.

Bu yazı toplam 2503 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar