1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. Pazar planları…
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

Pazar planları…

A+A-

Pazar sabahı karar vermek çok zor. Erken mi kalksam yoksa biraz daha uyusam mı?

Çok erken kalkarsanız, yani daha güneş ilk ışıklarını yansıtmaya başlamadan önce siz onu karşılamak isterseniz belki biraz sabahın serinliğini, tazeliğini hissedebilirsiniz bir an da olsa…

Yoksa ışığın bir hüzmesi vurdu mu odanızdan içeriye artık o tazeliği yakalamak mümkün değil… Belki klimada, belki vantilatörde biraz daha tembellik yapılabilir yatağın içinde… Ama ne kadar!

Onun da sonsuz bir süresi yok.

Gün gidiyor, kalkıp bir şey yapmak isteyebilirsiniz o tatil gününde…

Ama bu sıcaklarda ne!

***

Klimada yatsanız da zaten zizirolar (ağustos böcekleri) uyandırmıştır sizi daha güneş odanıza girmeden… Kalktınız baktınız Beşparmaklar’ın uzayıp giden tepelerine… O kadar sisli, puslu ki o tepeler, günün çok sıcak geçeceğinin haberini veriyor size…

Plan yapmaya başlarsınız… Denize mi gitsem, dağa mı çıksam?

Sabah denize gitseniz zaten bir-iki saat sonra güneş tepenize çıkacak… İster denizde olun, isterse şemsiyenin altında fark etmez öyle bir çarpar ki güneş, bütün hafta kendinize gelemezsiniz artık…

Akşam üstü gitsek peki!... Olur, eğer o saate kadar her şey yolunda giderse… Keyfiniz kaçmamışsa… Eğer Girne’de iseniz 20 liradan başlayan plaja giriş ücretlerini adam başı vermeyi ve tabii ki en lüks plajlarımızda bile insan dışkıları içinde yıkanmayı göze alırsanız…

Plaj işletmecileri “plaja yanaşan teknelerden bırakılan lağım sularıdır, bizim plajlarımız temizdir” deseler de o tesislerin lağım sularının döküldükleri, gittikleri yerin neresi olduğundan emin değilim… Eğer plajlara yanaşan teknelerin bıraktıkları lağım suları olsa bile demek ki bu durumun tekrarlanma olasılığı yine var. Eğer öyleyse insan dışkıları içinde yıkanmak için üstüne bir de para mı vermem lazım!..

Bu düşünceler denizden soğutuyor sizi…

***

Kafalarda planlar yaparken saatler ilerliyor ama…

Bir taraftan ziziroların sesi, diğer taraftan güneşin yaktığı evlerin duvarları derken neredeyse artık kanıksadığımız Pazar’ın izmirillo sesleri… Yine birileri bir şey yaptırıyor tatili fırsat bilerek… Ama o tatil günü başkasının değilmiş gibi… Öte yandan doğu şivesiyle yüksek bir ses bağırıyor… Birileri kavga mı ediyor, neler oluyor diye uzatıp kafanızı pencereden bakıyorsunuz ama o bağıran ses aslında konuşuyor… Hatta hatır soruyor birilerine… Apartmanların duvarları arasında patlıyor sesler…

Planlar sürüyor kafada… Bu sırada biraz serin alabilirim diye balkona çıkıyorsunuz… Ne mümkün? Artık serin havanın gelebileceği bir koridor kalmamış ki!

Seslerin duvarlar arasında patladığı gibi hava da o duvarların arasında sıkışmış kalmış gibi… Gidecek yeri yok, serini nasıl versin? Esintinin önüne katıp götüreceği havayı bulmak zor artık…

***

Planlar dönüyor daha kafada… Ama artık gün akşama durdu. Boş ver!.. Bitti artık gün. Haftaya düşünürsün yine!..    


 

Gelire ortaklık sorunu çözer!

tayf-005.jpg

Sağlık Bakanlığı doktorların ikinci iş yapabilmeleri için bir ara formül geliştirdi. Buna göre Sağlık Bakanlığı deyim yerindeyse doktorun ek gelirine ortak olacak. 1 Ağustos’a kadar ya kamu ya özel seçimi yapması gereken doktor, hazırlanan tüzükle bundan böyle Sağlık Fonu’a gelirinin %40’ını verirse ikinci iş yapabilecek. Kendisi de %60 alacak. Sağlık Bakanlığı’nın hazırladığı tüzüğe göre “özel hasta bakma yetkisi verilen doktora, Bakanlık gerekli şartları sağlayamadığı için özel kliniklerin belki hepsi belki bir kısmı kiralanacak ve doktor orada hastasına bakabilecek.” Yani tüzükle şimdiki duruma yasallık kazandırılacak ve sistem yürüyecek. İyi de vatandaşın sıkıntısı aslında doktorun ikinci iş yapması veya daha fazla para kazanması değildi ki… Vatandaş hastanede iyi hizmet alamadığından yakınıyordu. Bu tüzük bu durumun neyini düzeltiyor? Yani Sağlık Bakanlığı doktorun gelirine ‘ortak’ olunca sorun ortadan kalkıyor mu!


Hükm-ü garaguşi

Karpaz’da da emirname değişikliği gündeme geldi. Mağdur! vatandaşlar yazılı olarak görüşlerini bildirecekler ve ilgili daireler de emirnamede ‘iyileştirme’ yapacak. Bu iyileştirme ne olacak? Tabii ki yapılaşmaya izin… Çünkü bölge insanı yapılaşma yapamadıkları için şikâyetçi oluyorlar… Yani siz bir tarafta her türlü kaçak yapıya, suistimale izin verirseniz diğer taraftan da yasaları bozmak durumunda kalırsınız. İşte KKTC’nin işleyiş biçimi; Hükm-ü garaguşi.


 

Dürüst’lük mesaj!

 

Sayın Ulaştırma Bakanı Kemal Dürüst… Bazı köşelerde birilerine bazı mesajlar var ya!... Bugün de ben size bir mesaj yazayım dedim; Yine bir yerlerde bilmem kaçıncı defa aynı yolu açma törenine gitmişiniz… Vatandaşın biri “yahu bu adam bizi kaç defa enayi yerine goyacak?” diye sormuş. Diğer adam da “bizim gibi enayiler olduk sora bimem kaç defa aynı yolu açar biz da gider şak şak yaparız” demiş. Bilmem, bu mesajı neye yorarsınız? İyiye mi kötüye mi?


“Kaybedeceğini bile bile neden mücadele ediyorsun” dedi, öleceğini bile bile yaşadığını unutmuştu o an… Bozmadım.

Özdemir Asaf

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazı toplam 2285 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar