PEKİ BİZ NEREYE GİDİYORUZ?
Dünyayı ‘batı ve gerisi – west and the rest’ olarak tanımlayan ABD’li siyaset bilimci, küresel sermayenin akıl hocası, doktrinci, Büyük Ortadoğu Planı’nın destekçilerinden, Ilımlı İslam’ın yaratıcısı Samuel Huntington, “3. Dalga” diye adlandırdığı demokratikleşme dönemini 1974'te başlatır. Bitişine dair bir tarih ise belirtmez ancak şimdilerde 3. Dalga’nın bittiği, “ters oteriterleşme dalgasının” başladığı belirtiliyor.
Dünya büyük bir siyasal deprem yaşıyor. Irkçılık, popülizm ve ulusalcılık seçmen desteği buluyor. 21’inci yüzyılın Avrupa’sındaki bu yükseliş herkes için büyük endişe. Artık kimse güvende değil. Hollanda Mart ayındaki seçimlerde ‘hasta’ Wilders’ın partisine, ırkçılığa ve nefrete dur dese de sıradaki Fransa, Almanya, ve Avusturya seçimlerinde yaşanacaklar merakla bekleniyor.
ABD’de yaşanan başkan değişikliğinin ardından, dünya yaşanmakta olan depremin enkazı nasıl kalkacak diye beklemeye koyuldu. Orta Doğu’da yaşanan insanlık zulmü, “ABD askerlerinin başka ülkelerde ne işi var” diyen popülist Trump’ın sözleri ile biraz olsun diner sanıldı ancak dünyanın jandarmalığına soyunan ABD, Suriye’yi bombalayarak bir kez daha umutları öldürdü. Tehditleri her geçen gün sertleşen ABD, kimyasal saldırıyı kimin gerçekleştirdiğinin belirlenemediği bir ortamda durumu fırsat bilerek, Orta Doğu’da her gün, her an çocuk ölmüyormuş gibi eline birkaç fotoğraf alarak konuyu BM’de gündem yaptı ve ertesi gün tomahawk füzelerini Suriye’ye fırlattı. Hatırlarsınız aynı şeyi 2003’te İngiltere ile de Irak’ta yapmıştı. 2011’de biten, 1 milyon sivilin öldüğü, 5 milyon insanın evini terk ettiği, tarihi batı tarafından çalınan Irak’ta hata yaptıklarını nihayet kabul ettiler ve itiraf dönemin İngiltere başbakanı Tony Blair’den geçtiğimiz yıl geldi. Şimdi de Suriye darmadağın. Yani batı cephesinde yeni bir şey yok.
Türkiye’de ise atı alan Üsküdar’ı gerçekten de geçti. Devletin tüm imkanlarını kullanarak, OHAL’de seçime gidildi ve buna rağmen mühürsüz oylarla kıl payı kazanarak yeni rejim ilan edildi. Uluslararası heyetlerin raporuna göre tartışmalı olan referandumdan Türkiye, bölge ve bizler adına oteriterleşme çıktı ve yapılan ilk açıklamada, “ilk işimiz Allah’ın izniyle idam” denildi. Erdoğan’ı ilk kutlayanlar ise şunlar oldu: Katar, Cibuti, Suudi Arabistan, Azerbaycan, Pakistan, Irak, Sudan, Macaristan, Hamas, Özgür Suriye Ordusu, eski El Kaidecilerin kurduğu cihatçı Ahrar’uş Şam ve cihatçı terörist grup Ceyş’ul İslam.
Yukarıdaki tablo nereye gidildiğinin göstergesi aslında. Peki biz nereye gidiyoruz? Bir boşlukta, elimiz kolumuz bağlı, çaresizliğimizi ve korkularımızı emzirmekten başka ne yapıyoruz? Durumun daha da kötüleşeceği, tek bağlantımız olan Türkiye’den ne medet umuyoruz? Türkiye’nin pazarlık kozundan başka bir şey değiliz belki de. Baksanıza “Kıbrıslı yoktur” diyen kapı kulu gibi bir de başbakanımız var. Bu tip siyasilerle ne kadar ileri gidilebilir? Peki halk seçim olsa bu siyasilere neden yine oy verir? Sahip olduğumuz şeylerin farkında olan, ciddiyet sahibi, kendine güvenen, aklı çalışan insanlarımız nerede? Anavatan-yavruvatan değil de kazan-kazan demek bu kadar mı zor?
Ülkeye giriş-çıkışlar için başka bir politika, Türkiye mallarının dolaşımına yeni bir düzenleme getirilmediği müddetçe buradaki tek açılı tüketim ekonomisi bizi eritmeye devam edecek. Hamaset yapmayan, vesayeti reddedenler reel politiğe kurban gitmeden bu gidişatı durdurmalı. Memleket elden gideli çok oldu evet ama hala içindeysek çemberin, siyasi ve ekonomik pazarlığı lehimize çevirmenin tam zamanı. Cumhurbaşkanı Akıncı’nın yürüttüğü müzakereler, güney ve Türkiye’nin doğalgaz aramaları nedeniyle Temmuz ayında kopacak gibi. Yani herkesin beklediği bu. O halde Akıncı ya istifa edecek ya da KKTC’nin statüsünü yükseltmek için orada kalmaya devam edecek. Göreceğiz, her zaman hazırlıksız yakalanan Kıbrıs’ın kuzeyi bu sefer hazırlıksız yakalanmamalı. Şimdi Kıbrıslılar olarak kendimize dürüstçe bir soru soralım. Hangi siyasi kadro Kıbrıs’ın kuzeyinde yapılması gerekenleri yapabilecek ve Türkiye ile eşit statüde masaya oturabilecek niteliklere sahip? Sorunun cevabı aslında çok basit; bunu hepimiz biliyoruz.