İçimizdekiler/ Ülviye Akın UYSAL

(Öğretim üyesi)

Kendimi tek kelime ile tanımlayacak olsam…  Zor soru :) tek bir kelime aradım, bulamadım doğrusu...
Şu an yaptığım işi yapmasaydım… Mesela dansçı olmak isterdim, ya da şarkıcı... şarkı söyleyerek hayatımı kazanmak güzel olabilirdi :)
Benim gündemimi en fazla meşgul eden…  Değişken bir şey bu. Kendi ülkemde olduğu kadar dünyada da siyaseten olan bitenleri takip etmeye çalışırım ama şimdilerde biraz azalttım bunu... 
Kayıtsız kalamadığım şey…  ‘Adalet yoksunluğu’ insanı delirtebilecek bir şey... ve tabii daha da ötesi ‘insanın, ve hatta hayvanın maruz kaldığı acı’ kayıtsız kalınabilecek bir şey değil.
En büyük pişmanlığım…  Büyük pişmanlıklarım yok. Ufak tefek pişmanlıklar belki; daha farklı davransam değişir miydi, daha çok çalışsa mıydım, daha çok gezse miydim... gibi sorular aklıma ara ara gelir ama işte o kadar.
En büyük sevincim…  Minnak kızımın eşimle benim hayatıma girmesi…
Hayatımın dönüm noktası… Birden çok kez dönüm noktalarım olmuştur; Ankara İletişim’de okumak bir tanesi... Kıbrıs’a dönmek bir diğeri... Evlenmek ve kızımın doğması en sonuncusu...
Beni en çok etkileyen yazar… Iris Murdoch’u çok severim. Ursula Le Guin’i de…
Başucumdaki kitap… Bu ara başucu kitabım yok galiba…
En keyif aldığım müzik…  Şu sıralar ‘arı vız vız vız’, ‘küçük kurbağa’, ‘ali babanın çiftliği..’ filan… :)
En son izlediğim film… Kış Uykusu (Nuri Bilge Ceylan)
Kendim için son aldığım şey… Hatırlamıyorum… Demek ki yakınlarda bir şey almamışım kendime.
Dolabımdaki en gereksiz şey…  O kadar çok ki... Sanırım giymediğim ama dolapta duran birçok etek, pantolon ve hatta ayakkabı. Ama fazla eşya arasında yaşamayı bırakmak gibi bir gayem de yok değil.
Benim için alınabilecek en güzel hediye… DVD olabilir, kitap olabilir, t-shirt olabilir... aslında pek çok şey olabilir. Hediye alacak olan kişinin hayal gücünü sınırlamamak lazım :)
Kendimle ilgili değiştirmek istediğim şey… Daha kolay kabullenebilmek ister(d)im çevremde/dünyada olan biteni... Neyse ne diyorum bazen ama neyse ne’yi gerçekten diyebilmek isterim... üzerinde çalışıyorum :)
Kendimde beğendiğim özellik… Mücadeleci, hayalci, yaratıcı – olabiliyorum bazı bazı!
Olmasa da olur…  Pek çok şey var bu kategoride herhalde. Özellikle eşya türünden ve pek de kullanmadığım ıvır zıvır...
Olmazsa olmaz… Sevdiklerim, ailem, dostlarım...
En iyi yaptığım yemek… Yemek uzmanlık alanım değil ama değişik, güzel çorbalar yaparım...
Hayalimdeki dünya… Geniş bir yeşillik içinde, geniş ve renkli odalarıyla yaşanacak mekanlar, güler yüzlü neşeli insanlar/çocuklar... böyle kurulmuş köycükler. Alternatif enerji kullanılan yerler olsun bunlar, bağ bahçesinde kendi yiyeceğini üreten mekanlar. İnsanlar arasında hiyerarşinin eziciliğinin olmadığı, herkesin yapabildiğini yaptığı, tartışmaların/kavgaların büyük olmadığı mekanlar... hayat ve sevgi doyasıya yaşandığı için ölümün daha kolay kabullenildiği bir dünya...
Aşk benim için…  Dünyada ayaklarını bastığın bir yerin varmış gibi gelir ama aslında dünya sürekli elinden kayar gider. Sadece aşk ve O’nun varlığı sana bir ‘yer’ sunar -İki kişilik ama içinde bütün dünyayı taşıyan bir yer/hal… İçine yerleştiğin, kendinde O’na yer açtığın bir koza… Kendi değerini O’nun gözünden yeniden-okuduğun, sevdiğin bir ayna…
Onunla çok tanışmayı isterdim… Jean-Luc Godard olabilir... 85-86 yaşında ve hayatta -mümkünse yani...
Görmek istediğim yer… Çok var: Ljubljana, Dubrovnik, Cancun, Gold Coast, Küba, Maldivler, Pemba adası, Lizbon, Buenos Aires, Venedik vs… her yeri görmek isterim… ama görmesem de olur tabii…
Mutlaka yapmak istediğim… Daha çok yazmak, yazdıklarımı ininden çıkartmak…
Son olarak söylemek istediklerim… Yaşamı bütün gözeneklerimiz açık yaşamayı öğrenmek gerek… gitmeden önce!