Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

PENCERE

A+A-

Bazı insanlar kendi iç sesleri, gönül kırıklıkları ile öylesine meşgul, içlerindeki düğümlerle öylesine kıstırılmış, kendilerine kilitlenmiş oluyorlar ki ne yapsan fayda etmiyor. Sana bakarken aslında seni görmediklerini, söylediklerini yarım yamalak işittiklerini, duyduklarını ise kendi iç kırgınlık dillerine tercüme ettiklerini anlamak lazım.

Bunu bilmeme rağmen birisinin başkalarıyla arasına ördüğü bir duvara çarpmak sersemletiyor beni. Görmeyen bakışlardan ürküyorum. Diğer yandan, iletişimsizlik belki de bir korunak çoğu insan için. Kimileri kendi sınırlarını belirlemişler; bir güvenlik alanı oluşturmuşlar; o uzaklıkta bulabiliyorlar huzuru. İnsanı sersemleten bazı gelgitler olması. Yani zaman zaman iletişim kuran, zaman zaman kendi içine çekilenlerin yarattığı kargaşa. Bu da anlaşılır bir şey bir başka açıdan bakılırsa… İletişim kurma girişimiyle yaralanıp, gerginliğe ve korkuya kapılarak yeniden kendi içine çekilme durumu.
Sürekli karşımdakileri anlama çabası yoruyor beni. Kimseye doğru düzgün kızamıyor; bağıramıyorum. Gizli hikâyelerin, başkalarının iç seslerinin peşine düşüyorum.

Dışardan nasıl göründüğünün farkında değil birçok insan. Dışardan bir türlü görünmüyoruz aslına bakılırsa. Herkes kendi içinden görüyor bizi. Şımartılmış, egosu şişirilmiş pek çok insan kendi pembe bulutunun buğusunda ilerliyor.  Başkalarının pohpohlamalarıyla kendini seyrettiği aynalarda bir Narkisus hayranlığı yaşıyor. Beğenilerin çoğu da gerçek değil aslına bakılırsa. Bir beğenmeler koalisyonu içinde pek çok insan. Bu da yitip gitmemeye dair bir güvenlik alanı çünkü… Yürekten geleni, gerçek hayranlığı ayırt etmek zor.

Pek çok beğeni insanın kendi potansiyelini gerçekleştirdiği, özlediği başarıya ulaştığını da göstermiyor. Küçük kızlara büyük sözler söyleyerek bir hayranlık halesi oluşturmak pek çok insanın arzu edeceği, tatmin duyacağı bir durum olmayabilir.

Geçenlerde öyle kötü bir ruh halim vardı ki; kendimi ilişkilerde hep tökezleyen bir Barış Bıçakçı kahramanı gibi hissettim. Derhal toparlanmalıyım alarmı çaldı aynı anda.  Her an tetikte bekleyen ruhun karanlık alanlarına düşmemek insanın kendi elinde biraz da… Bazen o diplere dalmak kaçınılmaz gerçi. Çok da kötü sayılmaz ama arada bunu yapmak. Tam boğulacakken yüzeye fırlayıp hayata yeniden kavuşabiliyorsan…

Her şeyin uçucu ve geçici olduğu duygusu artık hüzün vermiyor bana… Diğer türlüsünün yani sabitlenip köklenmenin tahammül edilmesi zor bir ağırlığı da olabilir çünkü bir zaman sonra. Bu uçuculukta bir iç ürpertisi, bir kaygı potansiyeli olsa da mahkûmiyetten iyidir diye teselli ediyorum kendimi.

Yalnızlığın seni ele geçirmesine izin vermeyip sen onu ele geçirmelisin belki de. Yalnızlığı kendinin seçtiğini, onun keyif verici yanlarını yaşamak istediğini düşünürsen daha iyi hissedebilirsin çünkü. En azından telefonuna bir türlü gelmeyen bir mesajı beklemekten, bir başkasının şu anda ne yaptığını, ne düşündüğünü merak etmekten kurtulmuşsundur.

Bu, aşktan vaz geçme önerisi değil kesinlikle… Tam tersine yalnızlığın yönlendirmesiyle düşülen sahteliklerden kendini koruma refleksi. Altın rastlantının önünü kesen geçici kapılmalardan kendini alıkoymak iyi bir şey olabilir diye düşünüyorum.

Güvenlik ve özgürlük birbirine karşı iki alan olmaktan çok birlikte dans eden bir çift olamazlar mı diye kafa yordum bugün. Yani gerekli durumda can yeleğin bulunduğunu bildiğin için kendini daha özgür hissedebilmek mesela. Hep özgürlüğe doğru giderken özgürlüğü kendi evin, kendi korunağın haline getirebilmek…

Sonuçta herkes bir biçimde kendi yolunu buluyor. İnsana acı veren hayatta onca güzellik potansiyeli mevcutken bazı insanların kendilerini küçük bir dokunuşla çözülebilecek düğümlere mahkûm etmeleri; pencere açılsa içeriye ışık ve hava dolabilecek bazı odaların kasvetine mahkûm sanmaları.

Hayatınız çok mu karanlık? Hayatım çok karanlık diye söylenmek yerine bir mum bulup yakabilirsiniz. Masanıza bir çiçek koyabilir; odanızı müzikle doldurabilirsiniz. Hiçbirini yapmak istemiyorsanız karanlığın aydınlığı daha güçlü hissettirecek bir geçici durum olduğunu düşünüp avunabilirsiniz belki. Ama ne olur kalkın yerinizden ve bir pencere açın.

Bu yazı toplam 3290 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar